Birleşmiş Milletler, 1993 yılında özgür ve bağımsız bir basın için 3 Mayıs'ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul etti…
Bugün 3 Mayıs ve muhtemelen “özgür basın” üzerine kimi değerlendirmeler gündemimize düşecektir… Bunların önemli bir kısmı basının özgür olamadığına ilişkin yakarışlardan oluşur…
Basının bir başına özgürlüğü nasıl söz konusu olur? İnsanların özgür olmadığı, yargının özgür olmadığı, siyasetçilerin bile özgür olmadığı bir ülkede basının özgürlüğü mümkün mü? Değil… Basın da özgür değil zaten pek çok taraftan, değişik gerekçelerle aynı sonuçta birleşeceğimiz genel bir itiraf!
Özgür olmamaktan kasıt, sırf demir parmaklıklar ardında olmak da değil… Nice tutsaklıklar var kendi içimizde yaşadığımız, farkına bile varamadığımız…
Alışılmış çaresizliklerimizi hiç saymıyorum bile…
Basının özgürlüğü tabi ki demokratik toplumlar için olmazsa olmaz… Ancak tek başına kurtuluş mümkün değil! Şöyle ki özgür yargı, yasama, yürütme hatta birey olmadıkça basının hürriyeti bir hayal ve rüya olarak kalmaya devam eder…
Başkaları veya etkileşim içinde olduklarınızın sizi belli sınırlar ve çerçevede tutma isteğinin yanı sıra insan kendi özgürlüğüne prangaları bizzat da hatta giderek artan oranda kendi eliyle vuruyor!
Özgürlüğümüzden taviz vererek elde ettiğimiz istekler bizi göz göre göre esarete sürükler… Kendi karar ve ayaklarımızla gittiğimiz tutsaklığı görmeyiz, görmek istemeyiz… Böyle davrandıkça da büyütürüz!
Dünkü köşe yazımla ilgili “karışık” diyen arkadaş bugünküne ne diyecek? Ortalık karışık, kafalar karışık, duygular karışık; bu kadar karışıklıktan ayan bir beyan beklemek nafile…
Hani bazen saçınız bir türlü şekil almaz ve delirdiğiniz noktada iki elinizin parmaklarını saçınıza geçirir de karıştırırsınız ya! Ya da uçsuz bucaksız bir alanda rüzgarı saç diplerinize kadar hissetmek istediğinizde yaptığınız hareket olur ya…
Öz-Gür/lük… Özgünüzü gür bırakmak! Hayatın tüm baskıları ve yapmacıklığını elinizin tersiyle bir kenara itip, içinizde biriken baskılardan kurtulmak ne iyi gelir…
Allah insana yapamayacağı şeylerin hayalini kurdurtmazmış! Deli düşünceler gibi gelebilir ama pek ala mümkün ve de benim aklımdan geçenler bunlar…
Bir daha mı geleceğiz dünyaya… Hayatınızı istediğiniz gibi yaşamadığınız her an, gün bile demiyorum, ne kadar büyük bir kayıp düşünün… Ne kadar ömrü kaldığını bilmeden yaşayan varlıklar olarak ziyadesiyle fazla kurmaca barındırıyoruz hayatlarımızda…
Özgürlük! Basın bir başına özgür olamaz… Hayatın hangi alanında iştigal ederseniz edin yaşıyor olmanız yeterli esasen özgür olmamıza, özgür olmanıza yardım ederek, bunu önemseyerek destek verin : ) Bu bir toplumsal zincir; bir bireyin, bir alanın eksikliği, tek halkayla özgürlük kaybolur! İnsanlığın tarihsel süreçte verdiği özgürlük mücadelelerini düşünüyorum da bugünkü kolaycılığımız ve vazgeçişlerimiz akıl almaz!
GÜNÜN SÖZÜ
Seveceksen öylece sev. Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur. Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun... Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler.
Hz. Mevlana