Yıllardır hem bir yük olarak görülen hem de onlarsız yapılamayan özel eğitim merkezleri kapanmanın eşiğine kadar geldi. Özel gereksinimi olan çocukların, haftanın iki saati aldıkları eğitim karşılığında, milli eğitim bakanlığından ödenek alan bu kurumlar ayakta kalmakta zorlanıyor. Aldıkları ödenek karşılığında öğretmen ve çalışanların maaş ve sigortalarını, vergiyi, öğrenci servisini, kira, elektrik, su, doğalgaz gibi giderleri, yemek masrafını karşılamaya çalışmaktadırlar. Gelmeyen öğrencilere ders yazılıyor gerekçesiyle türlü uygulamalarla (parmak izi, kamera sistemi vb.) parasal bakımdan denetimler yapıldı. Bu öğrencilerin aldıkları iki saatlik eğitimin yeterli olup olmadığına, donanımlı öğretmenlerin yetiştirilip yetiştirilmediğine, aldıkları eğitim karşılığında ilerleme kaydedilip kaydedilmediğine hiç bakılmadı.
Yaşadıkları maddi sıkıntının yanında öğretmen bulma konusunda yaşadıkları zorluklar kurumları daha da çıkmaza sokmaktadır. İlgili alanlardan mezun olan öğretmenlerin sayısı oldukça azdır. Sınıf öğretmenleri ve Okulöncesi öğretmenleri Milli Eğitim Bakanlığının açtığı 1 aylık kurslara giderek bu kurumlarda görev alabilmektedirler. Ancak bu kurslar her zaman açılmamakla birlikte kontenjan sayısı yine yeterli olmamaktadır.
Daha önce özel eğitimde çalışmış biri olarak yürümesi imkânsız gibi görülen cerebral palsy hastası bir çocuğun yürüdüğünü, işitemediği için konuşamayan bir çocuğun şarkı söylediğini, öğrenme güçlüğü çeken bir öğrencinin okumayı öğrenip de yaşadığı özgüveni, en ağır otistik çocuğun bile müzikli eğitimindeki sevincini ve iletişime geçmek için konuşmayı tercih ettiğini, zihinsel engeline rağmen üflediği doğum günü pastasının kendisinin olduğunu fark edip mutluluk duyduğunu gördüm. Ve onların bu başarılarını gördüklerinde umutlarının tükenmediğinin farkına varan ailelerini gördüm. Bu taraftan bakınca bu kurumların ve bu alanda meslek edinmiş öğretmenlerin, çalışanların ne kadar değerli olduğunu göreceksiniz. Hatta bence bu kurumlar desteklenmelidir. Çünkü burada yapılan iş maddiyatın ötesindedir.
Bu kurumların kapandığını düşünün. Bahsettiğim öğrencilerin küçük bir kısmı devletin okullarından 18 yaşına kadar faydalanabiliyor. Peki, o yaştan sonra ne olacak?
En başta evlerine kadar gidip servisle alınıp bu kurumlara getirilen ve burada sosyalleşme imkânı olan öğrencilerin, artık dışarıya bile çıkamayacağını düşünün. Fizik tedavi ihtiyacı olan öğrenciler özel eğitim kurumları dışındaki yerlerden ücretsiz olarak hizmet alamamaktadırlar. Fizik tedavi alamayan bir öğrencinin durumunun daha da kötüleşebileceğini biliyor musunuz? Depresyonda olan bir annenin bu kurumlara geldiği zamanlarda aslında yalnız olmadığını ve birbirlerinden destek alarak çocuğuna karşı daha duyarlı yaklaşabildiğini biliyor musunuz?
Burada eğitim alan öğrencilerin ve tek başına böyle bir işi yüklenmesi zor olan devletin bence bu kurumlara fazlasıyla ihtiyacı var. Maddi yönden denetimlerin yapılması yerine, bu öğrencilerin aldıkları ders sayılarının artırılmasına ve bu alanda çalışacak kaliteli eğitimcilerin yetiştirilmesine yönelik yapılacak olan çalışmalar daha verimli olacaktır.