Sardım başıma bir balta olayı uğraşıp duruyorum. İnsan hata yapınca böyle kuyruk gibi arkasından geliyor. Kurtulana dek. Ben bu ‘baltayla’ dolaşma taraftarı değilim. “Muhalefet faaliyet kitapçığı konusunda baltayı taşa vurdu” dedim ya aha şimdi de öyle olmadığını söylemek zorundayım. Yanlış kişiye inandım, başkalarının sessizliğine kandım. Her kişi kendinden sorumlu, yorumu yapan da ben olduğuma göre ilçe büyüklerimizin dileyemediği özdü diliyorum, muhalefet ve okuyucularımdan.
Mesleki bir hata ardı sıra yenilerini sürükledi. Bir başkan meclis kürsüsünden yalan konuşmaz diye düşündüm hata yaptım. Mesleğimizin temel kuralı ‘her şeyden şüphe etmek’ olduğu gerçeğini göz ardı ettim hata yaptım. Ve özür diliyorum.
Umarım bu olayın diğer tarafları da üzerlerine düşen dersleri çıkartırlar.
Başkan Özcan Işıklar’dan ricam bir daha kanıtlayamayacağı şeyleri söylememesi.
Muhalefetten de böyle bir durum karşısında anında tepki vermesi. Çünkü bazı süreçlerin geri dönüşü yok. Var da yok.
SOLİST KARAKAŞ’IN YOKLUĞUNUN
AKP KORUSUYLA TELAFİSİ
Mayıs ayı ilk meclisinde muhalefeti bir bardak suda boğmaya hazır görüntüsündeki Belediye Başkanı gitmiş yerine, tüm hoşgörüsü ve ikna gücünün sınırlarını zorlayan Işıklar gelmişti. Hoş gelmiş, sefalar getirmiş. Keşke hiç geri gitmese. Mümkün değil böyle bir şey biliyorum ama bu istememe engel değil.
Başkan Işıklar’ın muhalefete en ufak bir dokundurmada dahi bulunmamak için sarf ettiği çaba ancak taktir edilebilir. Neredeyse her cümlesinin başına “eleştirmek için söylemiyorum” ifadesini peşin peşin ekledi. Ben de eleştirmiyorum.
Mecliste Metin Karakaş yoktu. Ama aklı da kulağı da meclisteydi diye düşünüyorum. Aylardır çocuğunu okula götürüp getiren bir annenin, onu tek başına ilk kez yollaması hissi gibi bir şey. “Tanımadığın insanlardan bir şey kabul etme”, “Kimseyle konuşma” tarzında nasihatler yerine kararlara bildirilecek görüşler ve oyların rengi önceden belirlenmiş. Ama iktidarın bu kadar iyi niyetli olabileceği, ikna konusunda güçlü argümanlar öne sürebileceğine ihtimal tanınmadığı ortada. Muhalefet açıkladığı kararlar doğrultusunda dönüp dolaşıp aynı gerekçeleri tekrarlayıp durdu.
Aslında muhalefetin ezberlediği gerekçeler dışında kendi karşı savlar geliştirebilseydi bu tartışma kimseyi sıkmamış olurdu. İlk defa bu kadar çok sesli bir meclis yaşandı. Her gruptan daha fazla kişinin görüşünü duyma imkanımız oldu. Tabi yerindeliğini tartışabileceklerimiz de oldu arada.
Örneğin içkili bölgelerin sınır belirlemesinde Rafet Keskin’in kulaktan kulağa mecliste konuşulduğu gibi Selis Hotel’in sahibi ile yakınlığını bir şekilde hepimiz hissettik. Nasıl ki Osman Umuç’un fikrini söylemesinin provokasyona zemin hazırlamak dışında bir işe yaramadığı gibi. İçkili bölge sınırını tartışıyoruz Başkan içkiyle arası konusunda izahat veriyor, Umuç “Sizin camilerle bir sorununuz mu var” diye sorabiliyor. Işıklar, içki kullanımı hakkında da camilere yönelik görüşünü de açıklamak zorunda değil. Umuç da değil, hiç kimse değil. Silivri ile ilgili genel bir konuda biz nasıl bu kadar özele kadar inebiliyoruz onu düşündüm.
Solist Metin Karakaş’ın boşluğunu AKP koro ile doldurmaya çalıştı. Zeki Tüfekçi bürokrat olmasına rağmen son derece anlayışlı ve yapıcı. Ama siyaset çemberini kırabilecek kadar güçlü değil. Saffet Sert, çok teknik ve hiç pratik değil. Sezgin Emir, kasaba siyasetçisi alanında tatlı tatlı konuşup, iktidara giydirme yaklaşımında. 2009 gelir gider hesapları konusunda itirazları hazırlarken, beldelerin kapatıldığı gerçeğini unutmuş. Herkes unutsa onun hatırlaması gerekirdi yıllardır büyük özenle yeşerttiği Ortaköy Belediye Başkan Adaylığı hayaliyle bu yüzden vedalaştı.
Belediye Başkanı Özcan Işıklar’a teşekkür etme konusundaki eksikliği hakkında uzunca bir süre bir şey dememeyi düşünüyorum. Her teşekkür ettiğinde gözlerim doluyor. Son oturumda bir süredir başlattığı alışkanlığı bozmadı yine teşekkür etti; İnci Aydar, Yalçın Yönet, Zeki Tüfekçi ve Saffet Sert’e. Bu kadar! Emek verilmeden herkese edilen teşekkürün içi boşalır zaten.
KENDİNE İNANCINI
YİTİREN IŞIKLAR
Hafta sonu CHP ilçe yönetimi ile belediye arasında yeni bir kriz patlak verdi. Ben yazana kadar bir dahakine dek yaşanan çözüme kavuşturulmuş. 5 aydır örgüt ile belediye arasında devam eden soğuk savaşta bulunan çözümlerin sağlıksızlığı ortada olduğu için yeni krizler kaçınılmaz. Bu soğuk savaş bizzat Işıklar’ın yüreğinde yanan yangının ateşini soğutuyor. Belediye Başkanımız kendinden emin oluşunu sorgulatıyor. Özgüveni, inancı tam olan bir insan rakiplerini bu kadar dert etmez kendine. Işıklar, tekrarlaya tekrarlaya sözünü ettiği bazı ifadelerin içini kendi nazarında boşaltmış. Kendinden başka kimsenin onu değersiz kılamayacağını söylüyor ama buna inanmıyor. Ben şahsen söylediği bir çok şeye inanırken, kendisinin kendine bu kadar inançsız oluşu ile bakış açımı tekrar gözden geçirme ihtiyacı hissediyorum. Başkanım, sen kendine inancını kaybettiysen, bizim sana inanmamızı nasıl bekleyeceksin, sağlayacaksın? Nasıl?