Pes ki, pes…
Gazetelerin, televizyonların tamamına yakınını neredeyse, kimi yandaşlarına bir şekilde satın alındı, bir kısmını tehditle “biat” ettirildi…
Özetle, Medya şu an görevini yapamaz halde. O nedenle artık gündemi değiştirmek kolay. Bir kanalda bir haber yaratırsın. Ayni haberi, aynı günlerde onlarca kanalda birden yayınlatırsın. Al sana gündem.
Sonraki günlerde İnsanlar…
O gündem üzerine konuşurlar…
Bu arada siz de toplumun ezici çoğunluğunu ilgilendiren bir konuyu parlamentoya getirir alel acele yasalaştırırsınız. Tıpkı “Bedelli Askerlik Yasası” gibi…
Bir yerden hatırladım!
Bu yöntem, ilk defa “Hitler” Almanya’sında gündeme gelmiş…
Geçici bir süre başarılı da olmuş…
O gün, Hitler Almanya’sında tıpkı bu gün olduğu gibi, iktidarın istediği gibi gündem oluşturmayı, kimi severek, kimi korkarak yerine getirmiş…
Sonunu hepimiz biliyoruz…
***
Sayın Başbakanın, hafta başından, hafta sonuna kadar, bir hafta boyunca bitirmediği bir “özür meselesi” gündeminde…
Muhalefeti sıkıştırma operasyonu…
Tarihte “Dersim İsyanı” diye geçer…
1937-1938 Yılları…
Kendisi Başbakan…
Cumhurbaşkanından sonra…
Devletin en tepe noktasında biri…
Her şey elinin altında…
Eğer özür dileyecek bir şey varsa…
Kimseyi suçlamadan “özür” dileyebilir…
Ama o CHP’yi suçlayarak “Özür” dileme yolunu seçti. Devlet adamlığı ciddiyetini hiçe sayarak…
Neyse, öyle veya böyle…
“Özür” dilenmiş oluyorsa meselesi kapanmış olmalı…
Yok Hayır Bitmiyor…
Yandaş medya olayı köpürtüyor…
Bu arada, Sayın Başbakan ve Yardımcıları, Gazete sahipleri ile sık, sık toplantılar yapıyor…
Efendim…
“O gün iktidarda” CHP imiş…
CHP Yapmış.
O özür dilemeliymiş İyi…
Şimdi kendi iktidarda…
O günkü olayın müsebbibi devlet…
Tamamını yapan, Devlet…
Bu gün Devletin Başı olarak kendini görüp “özür” dilediğine göre mesele bitmiştir.
(Aslında o kadar basit değil, iyi bir Avukat olarak tanıdığım Eski Meclis Başkanlarımızdan Sayın Hüsamettin Cindoruk’ un söylediğine göre “Özrün” yasalaşması lazımmış. Yasalaşmadan olmazmış.)
Neyse Sayın Başbakan.
İmralı “MİT” görüşmesi için muhalefetin eleştirileri karşısında, hakaret derecesine varan itirazla, o görüşmeyi ben yapmadım, partim yapmadı, “Devlet” yaptı diyordu…
Dün söylediğini unutmuş sanki…
O sözleri o söylememiş gibi…
Sanki Devleti yöneten kendileri değilmiş gibi...
***
Bu günlerde, Sayın Başbakanımızın, bazen (24) Saati bile bulmayan aralıklarla çark ettiği, çok önemli lafları çoğunluk Medya Patronları görmüyor, buna karşılık, muhalefetin “dil sürçmelerini” bile manşete taşımaları her ne hikmetse…
Demem Öyle bir dönem ki…
“Yalakalıkta sınır yok”
***
Evet “Devletin Özür” dilemesi…
Bu günlerde Güney Amerika Ülkelerinde sık, sık duyar olduk. Bu Güney Amerika Ülkeleri, tam olarak benzemese bile geçmişte bizim gibi askeri darbelere maruz kalmış. Dolayısıyla darbe mağdurları var, onlardan özür dileniyor…
Ben de Diyorum ki Hazır özür meselesi konuşulurken…
Biz de Bu özür meselesine…
12 Mart, 12 Eylül mağdurlarını ilave etsek… Ne derseniz?
GEÇMİŞTEN BU GÜNE
Kemal Aydınlıyurt…
Silivri, Çeltik Köyü kökenli…
Balkan göçmeni bir aileden geliyor…
Silivri’de Şirket, Sanayi ve Fabrika sözcüklerini bir arada duyulmasında önde gelen bir isim…
Şimdi yerinde toprak yığınları ve birkaç dikili ağaç olan Silivri Yem Sanayi’nin kuruluşunda öncülük yapmış biri…
1970’li yıllar, Şirket, Sanayi ve kalkınmanın en çok konuşulduğu yıllar…
Yem Sanayi A.Ş.’nin Yem Fabrikasının temelini dönemin Başbakanı Süleyman Demirel atmış…
Bu, ilk çok ortaklı Şirketin kuruluşunda, Yönetim, azınlığın geçmesin diye Kuruluş Sözleşmesine “bir kişinin ortaklık payı % 25’i geçemez “ maddesi koymuşlar… Bu madde daha sonra ona dert olmuş. Şirket, şimdi, Silivri İlçe Merkezinde kalan “Sanayi Çarşısı” Esnafının küçük, küçük tasarrufları ile kurulmuş…
O dönemde heyecan verici bir olay, Hem üretiyorlar, Hem yönetiyorlar…
Hem de para kazanıyorlar…
Sonra, Bir Genel Kurul yapılıyor…
Genel kurulda “Yönetim Kurulu Seçimi “ Maddesine sıra geliyor…
Sandıklar ortaya koyuluyor…
Oylar kullanılıyor…
Ve Kemal Aydınlıyurt’un Başkan adayı olduğu Liste seçimi kaybediyor…
Kemal Aydınlıyurt, Listesinde bulunanlarla birlikte hisselerini satıp, şirketten ayrılıyorlar…
Ve Silivri Yem Sanayi A.Ş.’nin, bu gün yok olmaya giden yolculuğu başlıyor…
Sonra Kemal Aydınlıyurt ve ekibi…
Bu günkü Sesan Ambalaj Sanayi A.Ş.’ni kuruyorlar…
Orada başarı çok daha fazla…
Haberin devamı 28.11.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…