Meclis'te AK Parti ile MHP arasında yaşanan 'Peygamber' kavgasının benzeri 1976'da yaşanmış, o dönemde hükümet ortağı MSP lideri Necmettin Erbakan, partisinin düzenlediği toplantıda kendisine 'Peygamber' diye bahseden bir partiliye tepki göstermediği için ağır eleştirilmişti. Merhum Necip Fazıl Kısakürek ile Erbakan arasında bu konuda bir çekişme başlamıştı. Geçmişte Erbakan için Halife ve Mehdi unvanlarının bazı sevenleri tarafından kullanıldığını da biliyoruz.
Siyasallaştırılan Din Dinleştirilen Siyaset, (Otopsi yayınları, İstanbul, 2003) adlı kitabımın 80-81nci sayfalarında yer alan bölüm:
Mehdi, Hz. Musa ve Harun
"El-Aziz Grubu, Nahl suresi, 16. ayetteki Necm (yıldız) kelimesinin Necmedddin (Dinin Yıldızı) Erbakan'a işaret ettiğini bu nedenle Erbakan'ı "Mehdi" olarak gördüklerini açıkladılar. (Bkz, 14 Nisan 2003 Hürriyet, Hocayı mehdi ilan edenler) Akgül'ün, Erbakan için söylediklerinden bazıları şöyledir: "Ender ve önder şahsiyet... aziz insan... örnek Müslüman... başkomutan... yiğit lider... mümtaz ve mücahit insan... mutlu hareketin kutlu lideri, nurdan bir heykel gibi yine dinç ve dimdik olarak inançlı kadroların başında... ey hayatını ve rahatını inancına ve insanlığa feda eden muhterem ve muhteşem zat!.. kutlu komutan... büyük ve gizemli lider." (Bkz, Ahmet Akgül, Dünyanın Değişimi ve Erbakan Devrimi, s, 11, 15, 16, 28, 94, 98, 1999.)
Mehmet Akif Beki'nin Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazdığı kitap haberi: 'Erdoğan, Musa Peygamber gibi'… Gazeteci Akif Beki'ye göre; kan bağı yok ama Erdoğan, peygamber soyundan geliyor... Beki, "Erdoğan'ın Harfleri" adlı kitabında, Abdullah Gülü de Musa'nın yoldaşı ve kardeşi Harun'a benzetti" (30 Mayıs 2003 Milliyet.) şeklinde yer aldı. Kitapta "Erdoğan'la Gül, Musa'yla Harun Gibi"... "Erdoğan, İbni Arabi'nin çizelgesine göre Musa peygamber soyundan geliyor. Yani, hem Musa peygamberin karakteristik özelliklerini taşıyor hem de hayatı bu peygamberin yaşayan öyküsüyle paralellikler gösteriyor" deniliyor. Hz. Musa'nın istemeyerek bir cinayet işlediği, Mısır'dan kaçarak sürgüne gittiği, bir peygamber (Hz. Şuayb)'ın yanında yetiştiği, olgunlaşmış ve seçilmiş bir peygamber olarak yurduna döndüğü, müneccimlerin Firavun'u korkuttuğu, Firavun'un tüm önlemlerine rağmen Hz. Musa'nın Firavun'un karşısına peygamber olarak çıktığı anlatılıyor. Hz Musa'nın kardeşi Hz. Harun ile birlikteliği anlatılıyor. Bu birliktelik Erdoğan ile Gül'ün birlikteliğine benzetilerek "Onlar peygamberliği bunlar iktidarı paylaştı" ... "Ve Musa peygamberle Tayyip Erdoğan'ın yaşamındaki en inanılmaz paralellik tam da bu noktada çıkıyor. Tayyip Erdoğan iktidarını Abdullah Gül'le, en az 30 yıllık bir geçmişe dayanan yol arkadaşıyla paylaşıyor" deniliyor. Hz. Musa'nın Hz. Şuayb'ın yanında yetişmesine Erdoğan'ın Erbakan'ın yanında yetişmesi benzerliği yapılarak "Necmettin Erbakan'ın yanında yetişiyor" deniliyor. (Bkz, M. Akif Beki, Erdoğan'ın Harfleri, Alfa Yayınları, s, 9 -17, İstanbul 2003.)
Recep Tayyip Erdoğan da meşhur Siirt konuşmasında "Her Firavun'un bir Musa'sı vardır... Her Nemrud'un İbrahim'i vardır" demiştir." İhsan Özkes, Siyasallaştırılan Din Dinleştirilen Siyaset, Otopsi yayınları, s, 80-81, İstanbul, 2003.)
02 Şubat 2010 Salı günü TBMM'de yumruklu kavga öncesi bir konuşma yapan Sağlık eski Bakanı ve MHP milletvekili Osman Durmuş, Emine Erdoğan'ın türbanı nedeniyle GATA'ya alınmaması konusunda kinayeli bir konuşma yapmış ve "Siz beyaz gömlekliler, kendisine partilileri tarafından 'İkinci Peygamber' denilen Başbakan'ın eşini, nasıl hastaneye almazsınız" demişti.
Bu sözlere sinirlenen Başbakan Erdoğan kendi partisinde bu tür bir yakıştırma yapanın barınamayacağını söylemiş ve ardından da yumruklu kavga çıkmıştı.
AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser 14 Kasım 2009 günü partisinin merkez ilçe kongresi sırasında adaylardan Hakkı Aslan'ın düzenlediği yemekte bir konuşma yapmış ve "Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan'a biz o kadar bağlıyız ve aşığız ki, bizim için adeta ikinci peygamberdir" demişti.
Yaklaşık bin 500 kişinin bulunduğu salonda partililere seslenen Eser, "Bu çatı olan insanlarımızın Başbakan'a olan sevgisinden, saygısından kimsenin şüphesi olmasın. Biz Başbakanımızın aşığıyız, Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir. Başbakan'a ihanet etmeyi asla kabul edemem. Sevgimiz, saygımız, partimiz var olduğu sürece de devam edecektir" demişti.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da iki gün sonra TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, 'Son Osmanlı Padişahı' ve '2'nci Atatürk' pankartları açılan Başbakan Erdoğan için AKP Aydın İl Başkanı Eser'in de 'İkinci peygamber gibidir' dediğini açıklayarak Eser'in konuşmasının CD'sini gazetecilere dağıtmıştı.
Eser'in 29 Mart seçimlerinde taltif edilerek İl Genel Meclisine ilk sıradan aday gösterildiğini de kaydeden Vural, İl Başkanı'nın sözleriyle ilgili olarak savcıları da göreve davet etmişti. Vural "Sen kimsin ki peygamberimize dil uzatacak, onun adını alacak, mukayese ettirecek kadar, bu milli manevi değerlerimizin içini hortumluyorsun? Burası Tayyiban Cumhuriyeti değil" demişti.
Sayın Erdoğan'a karşı bir söz söyleyeceklerin, daha söylemeden ağızlarının kapandığına şahit olmayan kimse yoktur. Sayın Başbakan'ın aleyhindeki eleştirilere acımasızca karşılık verdiğini de biliyoruz. Ancak kendisine İkinci Peygamber diyenlerin ve Peygamber benzetmesi yapanların bundan sonra taltif edilerek bazı makamlara geldiği malumdur. "Bu durum örtülü bir memnuniyetin tezahürüdür" denilse yeridir. Kendisini İkinci peygamber görene, uzun zamandır hiçbir ceza verilmemiş, kendisini peygamberlere benzetenlere hiçbir uyarı da bulunulmamış, aksine makamlar, mevkiler verilmiştir. Madem bu benzetmeleri kendinize ve Hz. Peygamber'e hakaret sayıyor idiniz. Neden onları, sizi Peygamber'e benzettikleri anda ağızlarını kapatıp cezalandırmadınız? Aradan uzun bir süre geçip Mecliste dile getirilince, bunu da âdeta lehinize çevirme gayretine girerek, bu durumu dile getirenlerin ağızlarını kapatmaya çalışıyorsunuz? Size "bu benzetmelerin yapılmasından zevk alıyorsunuz" diyemem. Ancak, Peygamber benzetmeleri yapıldığı günlerde veya bunlarla ilgili haberler çıktığında rahatsızlığınızı ortaya koysa idiniz; tıpkı aleyhinizde konuşanlara anında cevap verdiğiniz gibi, o zaman bu yakıştırmalardan zevk almadığınıza daha inandırıcı olurdunuz diye düşünüyorum Sayın Başbakan.