Mutluluk kaynaklarımız arasında önemli bir yeri vardır aşkın. Aşk insanın belli bir varlığa, bir nesneye ya da evrensel bir değere derinden bağlanışıdır. Daha da yaygın tanımıyla bir insanın karşı cinsten birine duyduğu tutku olarak gösterilebilir.
Edebiyatın çok eskiden beri en çok işlediği konuların başında o gelir.
Dini ve felsefeyi de daha baştan etkilemiştir.
Aşk sadece duygusal anlamda izah edilemez. Aşkın daha gerçekçi bir deyimle tarifi çoktur.
Mesela her birey işine aşıktır. Daha doğrusu aşık olmalıdır. Çünkü insan yapısında çok güçlü olan aşk iş konusunda da o bireyi yukarı kaldırabilir.
İnsan çalışma hayatında da aşkla ve ciddiyetle çalışmazsa verim çıkmaz. Gün geçtikçe de o verim düşer ve 'küçücük' kalır. Ondan sonra da istikrar düşer ve sonunda başarısızlık gelir.
Sporda da bu böyledir, başka konularda da...
Aşkla ilgili anlatmak istediğim isim Andrea Pirlo...
Pirlo bir Kuzey İtalya (Brescıa) çocuğu. Milan ve Juventus gibi iki büyük dünya devinin formasını giymiş bir futbol adamı. Juventus gibi bir takımda hocalık da yaptıktan sonra yolu Türkiye'ye düşmüştü.
Doğrusu Türkiye'de çalışacağına pek anlam verememiştim. Hele hele 2000'li yıllarda Milan'da Fatih Terim'le yaşadıklarından ve onu kitabına yazmasından sonra Türklere karşı olumsuz fikirler taşıdığına hükmetmiştim.
Ama öyle değilmiş.
Andrea Pirlo Karagümrük'te çok özverili bir çalışma ortaya koydu. Ancak kadrosu yeterli değildi. Buna rağmen yaptığı en cesaretli işlerin başında takımda bir İtalyan kaleci olmasına rağmen genç Batuhan'a şans vermesiydi.
Pirlo önceki günlerde Karagümrük'e veda etti. Ancak bu erken ayrılışta bir başka neden mi var acaba?
Fenerbahçe'de Jesus'un durumu belli. Sezon bitimi veda ediyor. Yani Fenerbahçe yine hoca arıyor.
İçi futbol aşkı ile dolu olan Andrea Pirlo, Fenerbahçe ile anlaşmış olamaz mı?
Fenerbahçe Juventus'den gelen bu futbol aşığına takımı teslim etmez mi?
Neden olmasın?
Hoşça kalın…
