Ali Gülcü

Radyo Ve Arabanın Camı Açık, Kevgire Dönmüş Köy Yollarında Üçüncü Vitesin Rehavetine Kapılmış Gidiyorum...


Bahar kendi eliyle gelinliğini giydirmiş ağaçlara, badem ağacı süslenmiş, takmış takıştırmış, rüzgârdan savrulmasın diye eteklerini tutuyor... Utangaç, yaralı...
Biliyorum güneşi bekliyor...
Gelmeyeceğini biliyor, yine de bekliyor işte, ne yapsın...
Kaderi bu!
Ağaç hafızası, zayıf işte!
Günün birinde... Olmaz ya olursa diye söylüyorum baharı bekleyen kumrularla, güneşi bekleyen badem ağaçlarının sohbetine katılmayı umuyorum.
Gökhan Türkmen'in "dön" şarkısını anons ediyor sunucu
Melodi başlıyor, ardından sözler;
"  Dön nasıl kimle nerdeysen, beni biraz sevdiysen..."
Peh!
Şarkı güzel, sözler güzel ama racona ters be güzel kardeşim...
Meyhane kültürüm var biraz oradan bilirim; erkek adam dillendiremez bu sözleri, kafası ne kadar güzel olursa olsun "Dön nasıl kimle nerdeysen..." diyemez...
Derse de, ertesi sabah ayılınca kıvırır!
"Şişede durduğu gibi durmaz" diyorlar ya haybeye değil!
Zamanında çiçeklerine kar yağmış badem ağaçları ile kadeh tokuşturmuşluğum, dinlemişliğim var, oradan biliyorum...

&&&

Ağaçlar unutmaz aslında, gibi yapar daha çok...
O nasıl oluyor derseniz?
Safa yatmaz mısınız siz hiç? Onun gibi... Unutmaya yatmak, muş gibi yapmak...
Köklere benzeyen derin bir mevzu işte...
İş köklerde zaten, bahanen, hevesin, cesaretin neye yarar kalkıp gidemedikten sonra...

&&&

Yazıyı yukarıda noktalamışken paraya kıydım Dubai'yi Birol'u aradım gecenin kör yarısı, okudum karaladıklarımı " yap bakalım bir yorum" dedim...
Söylediklerini aynen yazıyorum;
"Dünya dönsün, giden dönmesin..."

YORUM YAP