Ülkemizin sosyal, siyasal ve toplumsal yaşamında, önümüzdeki yıllarda uzun uzun anılacak ve analiz edilip dersler çıkarılacak, çok önemli bir eşiğe, yani anayasa değişikliğiyle ilgili referanduma doğru hızla yol alıyoruz. Şunun şurasında iki ay falan kaldı herhâlde... Kaldı kalmasına ya; inatlaşmak, abuk sabuk öfkeli aşırılıklara teşne olmak, dahil olmak veya seyirci olup, edilgen, vurdumduymaz bir tutum içerisinde sessiz soluksuz izlemekten gayrı yaptığımız değerli ve önemli diyebilinecek tek bir şey gözükmüyor ne yazık ki! Aslında yaşamsal önemdeki anayasa değişikliği teklifinin enine boyuna, titizlikle, sağduyulu düşünülüp değerlendirilmesinin, hem konunun uzmanlarının (hukukçular, toplumbilimciler, sosyal bilimciler vb.) hem de yurttaşlarımızın her saat gündemini meşgul etmesi, gittikçe daralan zaman çerçevesinde hayati önemde olmalıdır diye düşünmekteyim. Anlayacağınız bu hikâye herkes için çok önemli! Tabi bu zaman zarfında ne yapacağımızda...
Bu yazı ise ''Bahsettiğim sorumluluğun ve tutumun ilçeme, ülkeme, somut, acil olarak gerekiyor.'' fikrinin hakim olması duyarlılığıyla kaleme alınmıştır sevgili okurum...
Şimdi bu çok önemli konu ile ilgili düşüncelerimi nötr ve tarafsız olarak; Aklımı, vicdanımı hiç bir manasız, tatsız, aşırı fikrin ağırlığıyla kanırtmasına izin vermeden değerlendirmeye çalışacağım.
Bunun içinse ''kuvvetler ayrılığı'' dediğimiz, demokratik işleyişin, getirilmek istenen sistemdeki yerini sorgulamakla işe başlamalıyız. Zira yasama, yürütme ve yargının bir arada hamur haline getirilmiş gibi değil de ayrı, farklı, özerk işlemesi, demokrasinin vazgeçilmezidir değil mi?
Tabi basit ve anlaşılır olması için sorular sorarak açımlamayı istiyoruz bu nedenle...
İstiyoruz istemesine ya ülkenin içinde bulunduğu ve bile isteye oraya götürüldüğü anlamsız, kakafonik uğultudan başka bir şey duymak pek olası değil şu durumda...
Peki, biz bu ülkenin yurttaşı olduğumuza göre yine, yine, yine; bıkmadan sormamız, sorgulamamız gerekmez mi üstümüze her gün doğacak gün ve güneşin akıbetini; hadi soralım o zaman!
Efendim birinci sorum;
Devletin üç bileşeni yasama, yürütme, yargı erklerinin birbirinden ayrı ve bağımsız olmasını nasıl sağlayacaksınız?
İkinci sorum ise;
Milletvekillerini nasıl bir elemeye tabii tutup, kim ya da kimlerin kararlarıyla belirleyeceksiniz?
Üç;
Kurulan hükümet meclisin içinden de, dışından da olabileceğine göre önerdiğiniz bu model ile nasıl denetlenecek?
Ve dört;
Meclisin çıkaracağı yasalar ile bu yasaları uygulayan hükümeti ''bağımsız yargı erki'' nasıl denetleyecek?
Son sorum ise;
On iki üyesini başkanın, üçünü ise bu sisteme göre başkanın oluşturacağı meclisin seçeceği bu yüksek yargı üyelerinin ve HSYK'nın bağımsız karar verme feraseti ve cesareti nasıl olacak bana söyleyebilir misiniz lütfen?
İşte alın size Amerika'nın yeni seçilen başkanı!
Adam geldiği ilk hafta, belki birazda egosunu, rüştünü ispat etmek adına yedi Müslüman ülkenin vatandaşlarının ABD'ye girişlerini yasakladı...
Kürtaj fonlarını didikleyip kısıtlama getirdi... Trans pasifik ticaret anlaşmasını elinin tersiyle itti, lağvetti...
Suriye'de kimsenin henüz anlayamadığı, anlaması da pek mümkün görünmeyen ''Güvenli Bölge'' düşüncesini seslendirmeye başladı...
Meksika Başkanı ile twitter hesabından hep yaptığı gibi anlamsız, ölçüsüz sidik yarıştıran bir tartışmaya girdi!
Bu dalaşın sonunda ABD'nin Meksika ürünlerine %20 gibi absürt oranda vergi ve gümrük engelleri getireceğini söyledi vs.
Adam bütün bunları dört beş güne sığdırdı iyi mi!
''HAYIR'' oyu vermek için elle tutulur bir sebep istiyorsanız, alın size en canlı, en yakın, en açık ve net sebep...
Bir anda her şeyin, bütün iç ve dış dengelerin nasıl tepetaklak olacağının açık göstergesidir bu örnek. Başkanlık sistemin zararını ortaya koyabilmek için bundan daha iyi bir örnek olabilir mi?
Ancak! Amerika'daki başkanlık modelinde ve fiili uygulamasında başkanın bütün bu söylediklerini, savunduklarını kolayca hayata geçirebilmesi pek mümkün gözükmüyor.
Çünkü böyle riskli durumlar oluştuğunda dengeleyecek, frenleyecek ve balanse edecek kurumlar, yasalarla güvence altına alınmış ve büyük bir özgüvenle işliyor. Yani kuvvetler ayrılığı ilkesi harfiyen, bir krize yol açılmasına müsaade, müsamaha gösterilmeden çalışıyor değerli okurlar. Ayarı, adabı kaçmış üsluba ve yönelime bizzat sistemin kendisi çekiyor ayarı yani...
Peki, bize önerilen sistemde bunu kim yapacak?
Daha önemlisi, başkana ve onun temsil ettiği siyasi görüşe boyun eğmeden nasıl yapacak ?
Kıymetli okurlar biliyorum biraz uzun oldu. Bu nedenle affınıza sığınarak, yazacak ve söyleyeceklerim bitmemiş olmasına rağmen özetin özeti ile biraz daha meşgul edeceğim sizleri, affola.
Trump deli mi, dahi mi çözebilmiş değilim şahsen ben!
Ama bir an deli olduğunu ve Türk tipi başkanlık dedikleri, bizde öngörülen sistemin başına geçerek bunları yaptığını düşünsenize; Halimiz nasıl nice olurdu yahu!
Ülke bilinmeyene, çatışmaya kaosa doğru freni ve engeli olmadan kolayca sürüklenmez miydi?
Bu ve benzeri korku, acı, güvensizliği yaşamamak için şimdi ben ayrımsız herkese seslenmek istiyorum:
Lütfen ''Hayır'' demeyi ne AKP ne de MHP düşmanlığı manasında değerlendirmeyin. Elbette tam tersi içinde bu geçerli sevgili okurlar.
Bu konu çok ama çok önemli olduğu için iyi analiz edip, kafa yorun derim ben. En önemlisi nötr bir tutum izleyerek, her iki düşüncenin yazarı ve fikir üreten kesimlerini enine boyuna okuyup kıyaslayın. Ama lütfen fanatik anlam-anlayış yüklemeyin bu hayati meseleye.
Okuyun, kıyaslayın, panellere katılın, en önemlisi de zaman ayırıp düşünün...
Düşünün ve düşünerek aklıselimi, sağduyuyu kullanın değerli okurlar.
Birbirimize karşı saygı, anlayış, hoşgörü geliştirmemiz gereken zorlu dönemlerden geçiyoruz belli ki!
Herkes kendi görüşünü
örgütleme, özgürce, korkusuzca savunma hakkına, güvencesine sahip olmalı o halde...
Olmalı ki demokrasinin mayası ve usaresi ekşimesin güzel ülkemde...
O halde bende demokratik hakkımı yurttaş bilinci, umuru, sorumluluğuyla kullanmak istiyorum.
''Ülkemin sonsuz huzuru, refahı, gönenci için; sevgiyle, umutla, coşkuyla, bir ve beraber yaşayabilme düsturu adına ve yukarıda belirttiğim birçok nedeni göz önünde bulundurarak, kararımı hiç bir siyasi amaca dayandırmadan ''HAYIR'' diyorum değerli okurlarım.
Esen ve sevgi ile kalın...