Her sabah yapmış olduğum yürüyüşümü yapıyorum.
Bu defa yolum Fatih Mahallesi üzerinden.
Bu yolu seçme nedenim.
Birincisi.
Fatih Mahallesi, benim eski mahallem. Özlemişim.
İkincisi.
Bu Mahallede, aylardır İSKİ çalışması var...
Ve.
Nereye gitsem İSKİ çalışmalarından yakınma sesleri duyuyorum.
İnanılır gibi değil.
Oysa. Biliyoruz ki İSKİ çalışması demek, vatandaşa hizmet demek, vatandaşın yaşamını kolaylaştırmak demek…
Da. Şikâyetleri dinleyince, şaşırmıyorum…
Evet.
Vatandaş, şikâyette haksız değil.
Bu işler.
Daha maliyetsiz.
Daha eziyetsiz.
Daha kısa sürede yapılabilir.
Zaten.
Şikâyetin nedeni.
“niye hizmet ediyorlar” diye değil.
“böyle çalışma olmaz” demek istiyorlar.
Yani. Dedikleri.
Bunlar.
İşi bilmiyorlar.
İşten anlamıyorlar.
***
Şikayetin çoğu da Fatih Mahallesinden...
Çünkü. Aylardır.
Her taraf kazılı...
Bırakın aracı insan geçecek yer yok…
Lakin. İlginçtir. Vatandaş.
Tek başına şikayet etmiyor.
Önerisi de var...
Örneğin.
Bir sokağı iki sokağı bitirin sonra üçüncü dördüncü sokaklara geçin.
Örneğin.
“D-100 Karayolu üzerinde eski “Yem Sanayi” yanında o yoldan gitmek veya gelmek işkence halini almış orada da “İlk önce kapattığınız o birinci yolda işinizi bitirin, sonra diğer tarafa geçin orasını kapatın”…
***
Ve. Önümde görünen.
“Boğluca Deresi çalışması”
Silivri, tarihinin en uzun çalışması…
Bittiğinde rekora ulaşacağından eminim…
DAVETE BAKAR MISINIZ?
İftar Yemeğine davet etmişler.
Davetiyenin altındaki imzaya baktım.
“AKP İlçe Başkanı Rıfat Kutlu” yazıyor…
Bir yerinde de “İBB arması” gördüm ama fark edilmeyecek kadar ufak…
Belli ki İBB'nin vermiş olduğu iftar yemeği bu…
İyi de… Yapılan doğru mu?
Etik mi? Davetin de İBB'den gelmesi gerekmiyor mu?
Ve. Soruyorum.
Bu güne kadar, Silivri Belediyesinin yapmış olduğu iftar yemeklerinde CHP İlçe Başkanı imzalı bir davetiye alan var mı?
KATLEDİLİYOR
Konumuz.
Yine Danamandıra Gölleri …
Adamlar.
Haldır, haldır çalışıyorlarmış…
Tıpkı. Televizyonlarda izlediğimiz Artvin'deki gibi.
Tıpkı, İğneada'da olduğu gibi…
Yeşili ve Doğayı acımasızca tahrip ediyorlar.
Eğer sesimiz çıkmazsa.
Gölerin etrafını tahrip etmekle kalmayacaklar “oradaki yüzyıllardır oluşmuş eko sistemi” yok edecekler…
Eğer sesimiz çıkmazsa.
Burada bulunan ve doğada ender görülen “Kuş çeşidi” yok olabilir…
Zaten.
Göle bilinçsizce atılan balıklar sayesinde kuş çeşidi azalmış, deniyor.
Demem.
Doğa katledilmek üzere.
Ve.
Sözde SİT alanı burası…
DÜNDEN GÜNÜMÜZE
1 Temmuz …
Kabotaj Bayramı idi …
Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemin en önemli ulusal bayramı sayılması gerekir. Ki, önceleri öyle de kutlanırdı …
Son yıllarda nasıl kutlandığını söylememe gerek yok sanırım.
Yine de.
Geçmiş bile olsa kutluyorum…
ŞAKA GİBİ...
Bir zamanlar.
“Ben bu görevde olduğum sürece İsrail'le anlaşma yok” dedi birileri.
Yine o birileri.
“İnsan öldürmeyi en iyi İsrail bilir” diyordu.
Yine o birileri.
“Biz niye özür dileyecekmişiz Putin özür dilesin” demişti.
Yine o birileri.
Meydanlarda “Rabia işareti” yapıyordu ve Mursi'yi darbe ile deviren SİSİ için yeteli derecede kötü söz söylemedi diye muhalefeti hedef tahtasına koymuştu…
Ve.
“Çakı bulmuş çocuklar” gibi Suriye'nin bir kentinde ki bir camide pek yakında namaz kılacağız” demişti.
O çok sevindikleri o günler, dün gibi gözümün önünde…
***
Sonra. Yine o birileri.
Ne oldu... Ne bittiyse…
İsrail'le anlaşma imzaladı.
Rusya'dan özür diledi.
Sırada.
Canavar “Eset” yerine cici “Esat” var.
Ve. Sanırım.
Ardından, Miting meydanlarında yapmış olduğu “Rabia” işaretini yasaklamak var…
Ve. Pek yakında o meydanlarda “sen çok yaşa Sisi” nidaları yankılanabilir…
Ha. Bu son yapılanlar kötü mü, derseniz, gayet tabii ki değil “Yurtta sulh Cihanda Sulh” meselesine dönülüyor nihayet.
Yani, olması gerekene…
***
Sırada. ABD var.
Sırada. PYD var.
Ve. Sırada kim var.
Şu an onu tahmin bile edemiyorum…
Neyse.
***
İnanın ŞAKA gibi…
VE, SAHİLİN SESİ
Bilindiği gibi.
Çay bahçeleri Silivri'nin en gözde mekanları.
Buralar.
Silivri'nin en güzel yerleri.
Hani. Yakışıyor da…
Lakin. Ortada dolaşan “lavabo ve tuvalet” eksikliği meselesi var.
Yani. “çağın gereği” şeyler…
Muhataplarına duyurulur …
OLMAZ – OLMAMALI
Seyyar satıcı.
Simitçi, mısırcı, köfteci ve sucukçu…
Çağdaş bir Silivri'ye.
Hiç mi hiç yakışmıyor.
Olmaz. Olmamalı …
PİŞKİNLİĞİN BU KADARI
Tapu ve Ecrimisil meselesi.
ilk günkü gibi…
Ve. Bu günlerde.
Yağmur gibi ECRİMİSİL KAĞITLARI geliyor…
Ve. Yine bu günlerde.
Genel iktidarın uzantısı, Silivri AKP sorumluları iftar sofralarında dolaşmaktalar…
Hem de.
Yetkili ve sorumlu başkalarıymış gibi salına, salına…
Pişkinliğin bu kadarına da…
BİZ BUNU NİYE YEDİK
Kasabaya gidiyorlar.
Ağa atın üstünde.
Çiftliğin kahyası atı yediyor…
Epey yol aldıktan sonra.
Ağanın burnuna kötü kokulular gelmeye başlamış.
Bakmış ki.
“At defi hacet yapıyor”
Kahya'ya dönerek “şu atın pisliğini yersen sen ata binersin ben yürürüm, var mısın?” der.
Uşağın itiraz edecek durumu yoktur “defi hacet sonrası çıkan pisliği” bir hamlede yutar.
Böylece.
Ağa attan iner, uşak ata biner.
Kasabaya yaklaştıklarında ağa “bana bak kasabada beni tanıyanlar olur bu durum iyi bir görüntü değil, ben o “b.ku yiyeceğim” der.
Ağa atın üzerinde, kahya yaya kasabaya girerler…
Lakin.
Kahya'nın kafası karışır ve sorar:
“ağam biz bu b.ku niye yedik” der.
De. Ağa'dan “tıs” çıkmaz…