Sürekli öteberi aldığım giyim mağazasındaki çocuğa adamakıllı bir sopa çekmek vardı ya... Işık’a dua etsin...
Denediğim 56 beden ceketin önü kavuşmayınca, sırıtarak bir “ çok kilo almışsın be ağabey” deyişi vardı...
En sakin adamı bile zıvanadan çıkarır.
Bir çocuğa baktım, bir cekete... Etrafı kolaçan ettim, kalabalık olmasa... Şeytana uyacağım, kafayı bir...
Kabahat bende!
Bir porsiyon Adana ile beraber kuzu şişi, iki maşrapa ayranla kaydırırsan, kapanışı künefe ile yapıp üzerine yarım litre su ile işkembeyi cilalarsan...
Tüm bunların üzerine kışlık öteberi almak için mağazaya inersen, olacağı bu!
O kadar yemesem, hadi yedim, suyu içmesem ceketin önü bal gibi kavuşacak...
Terslendim evlada...
“ Yok mu bunun 58 bedeni!” dedim... Yokmuş!
Çirkefleştim bu defa, sesimi de yükselttim, verdim veriştirdim...
Sıkıştırınca başka bir modelin 58 bedenini bulup getirdiler...
“ Cuk” diye oturdu.
Hayır, bir gram fazlam olsa bilmeyecek miyim ben!
Her gün aynaya bakıyoruz icabında... Öyle başkaları gibi dalağı içime çekmişliğim de kendimi kandırmışlığım da yok çok şükür...
Kendimle barışığım yahu var mı ötesi?
Ceketin önü kavuşsa neee
Kavuşmasa ne!
Performansa bakarım ben!
Geçenlerde halı sahada tam altı gol attım birader, var mı daha ötesi?
Şimdi diyeceksiniz ki; rakip takımdakilerin hepsi emekliymiş, yaşını başını almış adamlarmış, üstelik bir kişide eksikmişler...
Olabilir...
Haberin
devamı 18.10.2011 tarihli Hürhaber Gazetesi’nde…