Seçimlerden sonra, itiraz süreci de sona erdi…
Kazananlar tebrikleri kabul ederken, kaybedenlerde de muhasebe tüm hızıyla sürüyor.
CHP’nin Silivri’de kazanması beklenendi, AK Parti’nin sandıktan çıkması büyük sürpriz olurdu…
Düşündükçe çok daha fazla emin oluyorum; siyasetin akıl işi olmadığını… Metin Karakaş aday olamadıktan sonra ‘seçim sonucunda bir sürpriz olur mu’ kuşkusuna ara ara kapıldığımı itiraf etmeliyim. Gerçi AK Parti’deki Karakaş beklenmeyeninin ardından, beklenen sonuç da bir bakıma görünen ile inanılanların telafisini gerçekleştirdi… MHP mevzusuna hiç giresim yok zaten, başkalarının olup biteni anlamaması neyse ne de yerel yönetici ve temsilcilerinin gerçekleri idrak edememekteki inadının anlayışla karşılanacak hiçbir tarafı yok.
Dönelim asıl mevzumuz; Özcan Işıklar’ın yaptıklarına…
O iki de bir ‘ekip işi’ diyor da bu kavram altında ne anladığı konusunda benim aşamadığım şüphelerim var. (Mesleki deformasyon her şeyden kuşku duyma durumumuz…) Ekip içerisinde her bir bireyin çalışıp bütüne kişisel bazda katkı sunmasından (proje ve fikir üretmesinden) ziyade, yapılacakları çekirdek kadrosuyla (kendimi ne kadar zorlarsam zorlayım iki kişiyi üç yapamıyorum bu süreçte de…) belirleyip ‘ekip’ diye nitelendirilen insanlardan bu doğrultuda hareket etmesini beklediği gibi bir algı var kafamda. Hani diyor ya Başkan; herkes bir enstrüman çalacak ama aynı müzik. Çalınacak ‘şarkı’ belli diğerlerinden de ona en iyi şekilde iştirak etmesi bekleniyor; repertuvarı genişletmek değil!
Eleştiri için çok erken biliyorum… Bu yazdıklarımın da bir şeyi değiştirmeyeceğini, bu aralar hayatından ve yaptıklarından ziyadesiyle mutlu olan başkanımız üzerinde sadece "Yine başladı…” tebessümünden öteye etki yaratmayacağından adım gibi eminim…
Seçim kampanyasının sonuna doğru artık CHP’nin mitinglerini izlerken Özcan Işıklar’ın ne söylediğini dinlemekten ziyade, yorgunluktan nasıl ölmediğini, yaşadığı stresi tek başına nasıl sırtlama konusunda bu kadar inat ettiği sorusundan başka merak ettiğim hiçbir şeyin olmadığını düşünürken çok sık yakalamaya başladım kendimi. Ve Cuma gecesinden sonra da mitinglere gitmeyi kestim. O son can havliyle yapılan hamleleri görmeye dayanamayacağıma karar verdim. AK Parti ile CHP arasındaki siyasi yarışını epey arkamda bırakmış, doğru siyasetin başarılı olması gerektiği noktasında aklımın ermediklerine direniyordum. Emeğin değer görmediği siyasette, etik ve dürüst mücadelenin de kaybettiğini görmeği nasıl hazmederdim bilmiyorum. Gördüklerini kabul edemeyen insanların çok normal, sağlıklı kalabildiğine inanmıyorum. Ondan sonrası düşündükleri ve yaptıkları zaten giderek gerçek ile bağlantısını yitirir yüksek ihtimal…
CHP Silivri’de zaten kazanandı… Işıklar, tarihçiliğini konuşturdu siyasette iz bırakan bir imza attı. Bir anlayışın istikrarlı ve dirayetli temsilcisi oldu; siyaset tüccarlarına iktidar olmak ve kalmak için ihtiyaç olmadığını kanıtladı. Yapamayacağı, yapmayacağı hiçbir şeyin sözünü vermedi. Kimseyi, boş yere umutlandırıp daha sonra karşılayamayacağı beklentiler içinde yaşayacağı hayal kırıklıklar denizine sürüklemedi. Buraya kadar yazdıklarımı "Kaybetmek için her şeyi yaptım!” sözünü anlamlandırmak için kullanabilirsiniz… Beş yıldır "Uçurtmalar rüzgara karşı yükselir” deyip durdu sonunda onu da yaptı...
Silivri’de her şeyin yerli yerinde, çoğunluğun istediği gibi kalmasını sağladı. Trilyonlar ile ifade edilen hizmet ve yatırımlar yerine insana dokunan samimi yaklaşımı tercih edenlerin umudu oldu…
Son yerel seçimin genel atmosferinde geçtiğini kabul edersek ve AK Parti’ye kendi tabanı dışında belli bir kesimin Tayyip Erdoğan için oy verdiğini gerçeğinde yola çıkarak bir değerlendirme yapalım; AK Parti’nin Türkiye genelinde aldığı oy oranı 45,6’yken Silivri’de 42,7. CHP’nin Türkiye genelindeki oy oranı 29,6’yken Silivri’de aldığı oy oranı 48,8. CHP Silivri’de sadece kendi partisinin oy oranı üstünde değil, AK Parti’nin Türkiye genelindekinden bile fazla destek gördü. AK Parti, ilçe teşkilatı üzerinde belirleyici olmayı sürdürebilir aldığı destek oranından yola çıkarak ama CHP Genel Merkezinin Silivri örgütü ve adayının sesine daha iyi kulak vermesi gerektiği aşikar. Ki kabul edelim felaket bir aday adaylık ve ön seçim süreci yaşattılar adaylarına özellikle İstanbul genelinde. Bu aşamada daha düzenli bir organizasyon olsa Sarıgül’ün seçilmesi çok daha mümkün olur muydu diye insan sormaktan kendini alıkoyamıyor… CHP Genel Merkez yöneticilerinin de bu mevzuya eğilmesinde yarar var… İstanbul belediye başkanlarını toplantılara çağırdıklarında sadece onlara nutuk atmasınlar bir de dinlesinler gerçekten… CHP’nin adayları her yerde partinin ismi ve kişisel çabalarıyla kazandı; Genel Merkez ve Başkanının etkisi çok büyük tartışma götürür… AK Parti’nin yerel adayları genel iktidar ve liderlerinin her durumu avantaja çevirme başarısından faydalandı…
Özcan Işıklar’ın sürprizlerin adamı olma beklentimizi karşılıksız bırakmayacağını düşünerek yeni ve güzel gelişmelerle, tazelenen ekibiyle bizleri tanış etmesini sabırsızlıkla bekliyorum...
İyi haftalar Silivri...