Yazdı, bayramdı derken işlere yoğunlaşmanın zamanı geldi de geçiyor… Sonbahar da kışa selam çakarken, değerlenip toparlanmak gerektiğini daha acil hissediyor insan. Artık geleneksel hale getirdiğimizi düşündüğüm meclis üyeleri söyleşilerinin sıradaki serisine bugün itibariyle başlamış olduk. Aslında muhalefetten bir meclis üyesiyle, daha doğrusu Rıfat Kutlu ile startı vermek isterdim ama malumunuz AK Parti İlçe Başkanlığı mevzusu tam da başının üzerinde dönüyor… AK Parti’nin karar vermek konusunda arasında gidip geldiği üç isimden (Hüseyin Turan ve Bulut Banazılı’nın yanı sıra…) biri kendisi. "Size çay içmeye bile gelenler ilçe başkanı olarak yorumlanırken, söyleşiyi bu dönemde yaparsak birçok insana bunun izahatını yapmak zorunda kalırım” dedi… Haklı… AK Parti İlçe Başkanlığı mevzusunun hafta sonu kesinleşmesi bekleniyordu, halâ resmi bir açıklama gelmedi. Bir kararsızlık mı var, başka bir şey mi? En kısa sürede ortaya çıkar nasıl olsa… AK Parti’nin henüz kararını veremediği şeyin çetelesini tutmanın bir faydası olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki, geçtiğimiz günler zarfında, konu hakkında düşüncemizi de gerekçelerini de ziyadesiyle net açıkladık…
Kısmet olur da başımıza bir iş gelmezse, Rıfat Kutlu söyleşisini hafta içinde yapmış oluruz siz de Pazartesiye okursunuz inşallah…
Bugünkü konumuz Saadet Gencoğlu. O her ne kadar "Seni çok takdir ediyorum” dese de ben onun yaşadıklarına bakınca, yaptıklarını düşününce kendimi kınayasım geliyor. İnsan hem iyi bir anne, başarılı bir iş kadını hem de bu kadar çabuk ve güzel yeni konumu meclis üyeliğine uyum sağlar mı? Gencoğlu’nun başardıklarına bakıyorum kendi başaramadıklarımdan kitap yazasım geliyor. Bir taraftan da Adil Sirkecioğlu’nun ve (nasıl olduysa)onun gibi düşündürdüğüm insanların söylediği "Bu kadar mütevazi olma”, "Kendini küçümseme…” tarzındaki nasihatleri aklıma geliyor…
İnsanların sizde gördükleri ile sizin hissettikleriniz arasında bu kadar fark olabildiğine zaman zaman inanamıyorum. Vardır Saadet Gencoğlu’nun da yapamadığı bir şey diye teselli olmak istiyorum açıkçası; kendi adıma. Bir yanım da kadın olarak onun başardıkları ile acayip bir biçimde gurur duyuyor. ‘O yaptıysa ben de yapabilirim’ diyorum, kendimi eleştirmeye mola verip motivasyon konusunda yapabileceklerime odaklanıyorum…
Dünya ve kendisiyle barışık, hayatın doğduğu günden bu yana torpil geçtiği bir yaşamı var… Bu koşullarda başarılı olmak kadar başarısızlık da mümkün. Ama o iyi, güzel ve yararlı olandan yana tercihini kullanmış ve böyle yaşamayı, çalışmayı seçme ısrarını sürdürüyor.
Özellikle son dönemlerde siyasette mutlaka olması gerektiğini düşündüğüm isimlerin başında geliyordu Saadet Gencoğlu. Onu bu sürece ikna eden Başkan Işıklar’ı bir kez daha tebrik etmek gerekir. Gerçi bu siyasi cevheri tüm partiler ve adaylar 2014 öncesinde istisnasız keşfetmişti! Dünyayı (dünyamızı) değiştiren değil ama sonuçta olması gereken yönünde bir adım. Bütün yollar adım adım geçiliyor zaten… Gencoğlu’nun söylediği gibi kişisel bir katkım da varsa ne mutlu bana. Ama şunu da biliyorum ki insanın kendi kendine yaptığıdır esas olan. Yoksa ordu gelse ne fayda!?
Saadet Gencoğlu’nun hayata karşı, ayakları üzerinde bu kadar zarif ve güzel durmasının, bunu kamuoyu yararı ile destekleme sürecinde önemli bir faktör daha var… Süleyman Gencoğlu; eşi… Bir çok kadına fırsat verilirse başarılı olur da, çok az erkek buna müsaade eder. Ve Saadet Gencoğlu da bunu açıkça ifade etmekten çekinmiyor. Eşinin rızası olmadan zaten yaptığı pek çok şeyi gerçekleştirme imkanı olmazdı.
Hayat arkadaşınızın size ve yapmak istediğiniz şeylere saygı duyması çok önemli bir etken; Kadınlar için daha büyük ölçüde, erkekler açısından da son derece belirleyici.
Silivri’nin aydınlık yüzlü, güzel insanları başarınız daimi olsun! Herkese iyi haftalar : )