Geçtiğimiz akşam Ortaköy’deydik… Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Mahalle Konseyi toplantılarını aralıksız sürdürüyor. Kahvehanenin dışında bizi karşılayan erkek hâkimiyetini görünce, içerideki bayanlar tam bir sürpriz oldu. Ortaköy’ün erkekleri epey centilmen belirtmek lazım. Yağmurun altında ıslanma pahasına Işıklar’ın anlattıklarını dinlediler.
Toplantıyı "fiyasko” olarak değerlendirmek, "katılım azdı” demek gerçekten acımasızlık. Kimsenin avukatı değilim, başkalarının iddia ettiği şeyi yalanlamak da hiç hoşlanmadığım bir şey. Bana yapılmasını istemediğim şeyleri başkasına yapmama hassasiyeti olarak düşünün. Buna rağmen bunu yazmamı bir iddianın gerçeklik temeli mutlaka olmalı anlayışı çerçevesinde değerlendirin. Haksızlık karşısında susmayı da kendime yediremiyorum.
İnsanlar fikirlerini neden kimlik ve kişiliklerini gizleyerek belirtsin ki?!
Muhtemelen Işıklar’ı hedef alan bu tutum o soğuk havada toplantıya katılan insanlara büyük bir haksızlık; büyük ölçüde de bu sebepten konuyu geçiştirmeyi içime sindiremedim.
Ortaköy’e dönecek olursak; ihtiyarlamayan delikanlıların ilgisi tam seyirlikti. Toplantıyı takip ettiğimiz esnada önümüzde oturan teyzelerin sohbetinden bir gazetelik malzeme çıkar zorlasam. Biraz dedikodu, biraz çekiştirme çokça yorum. Ama son derece iyi niyetli, içten… "Sağ ol, Allah razı olsun” diye Işıklar’ı alkışlarken dua etmesini bilecek kadar kutsal…
Işıklar’a ısrarla "Böyle konuşma kimse bir şey anlamıyor” denmesine rağmen değinmeden geçemediği bilişim projeleri, teknokent hedeflerini bile büyük bir sabırla dinleyen bu insanlara hizmet etmenin yollarını bulan, mutluluk ve huzura erişir.
Etmemek asıl nasıl mümkün onu tartışmak gerekir belki…
Mahallelerine belediye başkanı değil, uzun zamandır yollarını bekledikleri bir misafir gelmişçesine yağmurun altında, soğuk havaya rağmen iyi niyetle bekleyen Ortaköylü insanlar… Anlattıklarından ne anladılar, onlara ne kadarı hitap etti tartışılır ama ilgilerini eksik etmedikleri aşikâr.
Bir de Işıklar ile her programa gelenler var… Tabi gelmek var gelmek var. Zorunluluktan gelince bedenen oradasınız, aklınız olmak istediğiniz yerde. Buna gerek yok bence… Ya hiç gelmeyin ya da tam gelin. Tabi bunun kararını söz konusu durumda ben vermiyorum… Kimin verdiğini ve onun bu meseleye bakış açısını yakın ekip arkadaşları sanıyorum daha iyi bilir…
&&&
İnsanların Işıklar ile sohbet özlemi ve istediği Ortaköy’de de dikkatimi çekti. Yapılanları zaten büyük ölçüde görüyorlar. Mahallede gerçekleştirilen hizmetler benim için yeni bilgi olmuş olabilir ama çok az Ortaköylü için durum aynı. Tablonun parçaları yerine bütünü görmenin ifadesi farklı olabilir, buna katılırım. Ama Işıklar’ın vatandaşla daha fazla birebir sohbeti, yöneten ile yönetilen arasında köprüleri daha da çok sağlamlaştıracaktır.
&&&
Ortaköy toplantısından sonra ilginç bir sohbetin ortasında buldum kendimi. Işıklar’ın en sert muhaliflerinden biri "Son 3 senede, 15 yılda yapılmayanları yaptı” tarzında bir şey söyledi. İlk iki yılın belde belediyeleri birleşmesinden dolayı hizmet açısından yeterince değerlendirilemediğini, son üç yılda Işıklar’ın imza attığı çalışmaların önemini anlatan bir değerlendirme işte…
Sorun ne peki dedim; insan ilişkileri… Kamuya hizmet temelinde onu oluşturan bireylere hizmet değil midir?
Değil demek ki… Topluma ayrı, kişiye ayrı hizmet lazım. Haksızlık gibi göründüğünün farkındayım ama hayat, anlayış böyle işte : )
İyi hafta sonları...