Sağduyu ama önce hükümet için...

Bir sistemde demokrasiden söz etmemiz için çoğunluğun seçtiği yönetimin, "Senin gibi düşünmüyorum ama senin düşünceni savunma hakkını sonuna kadar destekliyorum” diyebilmesi gerekir…
Demokrat olduğunu iddia eden bir yönetimin, kararlarına karşı yükselen itirazları yok sayması, üzerine kolluk kuvvetlerini salması gibi bir lüksü yok; Ya ikna edecek ya da ikna olacak.
Direniş olarak adlandırılan olayın içinde ve karşısında olan insanların tümü bu ülkenin evlatları onları birbirine kırdıran zihniyet insancıl da demokrat da olamaz…
"Bizim iktidarımızda Türkiye’de ileri demokrasi geldi” diyenler son günlerde yaşananlara tarafsız bir gözle baksınlar. Kendi kendimize zarar verdik, toplumsal yaralar açtık ve de dünyaya rezil olduk.
Bir çevreci eyleme dahi tahammül gösteremeyen hükümet bütün Türkiye’yi antidemokratik tutumlarıyla ayağa kaldırdı. Evet bu bir çevreci eylemdi, hükümet sorununa kendi ellerinizle dönüştürdünüz.
Çok mu zordu "Yeter söz milletin” sözde sıklıkla ifade ettiğiniz şeyi yapmak. Bir avuç çevreciyi ikna edemediniz, milyonları ayağa kaldırdınız. Henüz ayağa kalkmayanların da vicdanlarını kanattınız.
Ama her kötü şeyin iyi bir tarafı olduğu gibi Taksim’de İstanbul’un göbeğinde başlayan direnişin de iyi yönleri var… Sağcısı, solcusu, radikali, marjinali, sıradan vatandaşı birlik oldu… Halk tepkisini ortaya koydu "Yeter” dedi…
Halkın sağduyusundan kuşku duymamayı yaşadıklarım bana öğretti, yıllar ve bir dizi olayda… Asıl sağduyu hükümete gerekli… Halkın sağduyusundan kuşku duyanlar unutmasınlar ki aynı halkın sayesinde bu ülkeyi yönetme imkanlarına kavuşuyorlar. Halkın sunduğu imkanları halka karşı kullanmanın siyasi sonuçları seçimlerde ortaya çıkar da vicdani neticeleri en taze ve ağır şekilde hissediliyor.
Yüzde 51’in yüzde 49’u ezme, yok sayma hakkı yok. Dünyada diktatör olarak yazılan birçok lider var hepsi %80-90 oy oranlarıyla seçildi unutmayın. Mesele aldığınız oy oranı değil ki onu da belirleyen sokaktaki halk, mesele size gösterilen teveccühe ne kadar layık olabildiğinizdir.
Yaşanan olaylar ne Türkiye’ye ne de Hükümete yakışmadı. Ama bu dereceye olayları kendi elleriyle getirdiler. Siyasi rakipleri yıllardır uğraşıyor böyle bir tepkiyi örgütleyemediler… Siyasi bir konu olsa yine olmazdı Taksim olayları tamamen insancıl. Sökülen ağaçlar meselesi de değil bu konuda hassasiyet gösteren insanlara aşırı öfke ve tepkili müdahale… Hükümetin düşmesi değil, kendine çeki düzen vermesi gerekiyor. İktidar değişecekse sandıkla geldi, sandıkta gider… Başbakan ve ya İBB Başkanının çıkıp da "Halkımız istemezse Taksim’in ortasına da rezidans dikmeyiveririz, AVM yapmayıveririz” diyebilmeliydi. Bu halka bunu borçlulardı… Ama bunun yerine onlara karşı gelenlere gazlı müdahaleyi de geçip, plastik kurşun sıkmaya kadar işi vardırdılar… Halka rağmen hiçbir şey yapamazsınız, yapsanız da hayrını görmezsiniz… Halka zulmetmek hükümeti eleştirdiği, tepki gösterdiği olayların mimari yaptı. Halkın direnişi kazandı Hükümet kaybetti… Bu ikili mücadelede sonuç hiç değişmiyor, AK Parti pek çok şeyi değiştirmiş olabilir Türkiye’de ama halkın egemenliği yerine hükümetinki gelmez, gelemez… Tıpkı macunun tüpten dışarı çıkması gibi; bu süreci geri alamazsınız. Türkiye’nin çok daha acil konuları ve sorunları var onlara odaklanın yeni problemler açmak hükümetin işi değil… Yüzde 51 ile seçilen partinin genel başkan ve ülkenin başbakanı da olsanız "Ben yaptım olacak” mantığı ile hareket ettiğinizde birileri çıkar "O iş öyle değil” der ve bütün dünya size bu konuda verilen dersi hayranlıkla izler…
Bu olayın siyasi etkileri tabi ki olur… Ama şimdiki önceliğimiz bu değil… Sağduyu evet ama öncelikle Hükümet için olmalı bu çağrı… Nereden ve kimin sayesinde bugünlere geldiklerini, zirvede kimin kararıyla oturduklarını unutmamalılar... İyi haftalar...

YORUM YAP