Kaç gündür yazacağım bir türlü kısmet olmadı…
AK Parti’nin bir bölüm meclis üyesi zaten adaylık başvurusu yapmadı, yapanlar da listede yer aldı veya dışarıdan değerlendirileceklerine dair sözlere itibar ettiler.
Yeniden listeye girmeyen CHP’li meclis üyelerinden özellikle bu sebepten belli bir atraksiyon bekliyordum. Önyargılı davranmışım! Özür dilerim. En çok tantanayı çıkartabileceklerini düşündüklerim dahi seçim programlarına katılım göstermekte, temsil ettikleri siyasi anlayışın yanında yer aldıkları izlenimini destekler nitelikte tutum içerisinde.
Siyaset virüsü damarlarında dolaşan kişilerin çok azında "yoruldum benden bu kadar” deme yaklaşımı izliyoruz. Siyaset onları bırakmadan onların siyaseti bıraktığı çok ender görünen bir şey olduğundan konum ve durum yorumlarında yanlışa düşebiliyoruz. Ama kişiyi kendi hataları bağlar yalnız. Başkalarının yanlışlarından sorumlu tutulmaları saçma, gereksiz zorlama bir süreç olur ancak!
O kadar olumsuzluğun içinde kişisel kırgınlıklarını (mutlaka olmuştur) bir kenara bırakıp beş yıldır üstlendikleri görevin hatırına partilerine sahip çıkan isimleri tebrik etmek isterim. İsim isim saymayacağım öyle veya böyle içlerinden yerel yönetim sorumluluklarını sürdürenler de olacaktır ama bu süreci fiiliyatta yürüttükleri gibi layığı ile noktalamasını bilenler davranışlarının toplum nazarında bir değeri olduğunu mutlaka bilmeli. Bazılarının samimiyetine çok inanıyorum, siyasette itibar edeceğiniz şeylerin bu kadar azaldığı bir dönemde bunun ne kadar iddialı bir yaklaşım olduğunu ayrıca belirtmeme gerek yok sanıyorum. Çok uçta örneklerini de görüyoruz ne yazık ki! Topluma hizmet etmek sorumluluğu illa bir makam ve mevkide olmaz! Hatta daha onurlusu kamu imkânları olmadan bunu bir ölçüde, karınca kararınca gerçekleştirebilmektir. Kanaat önderi olarak değer verdiğim insanların siyasette büründüğü ve orada kalmak adına zorladıkları koşulların şekline bakınca üzülüyorum. İnandığım şeylere dair inancımı yitirdikçe, yoksullaştığımı hissediyorum. Gerçekte olup bitenleri görebilen pek çok kişinin ortak duygusuna tercüman olduğumun da farkındayım. Siyasetçiler o kadar iyi oyuncu değiller!
Saf madenler olur hani; ona bir şey kattığınızda değeri düşer. İnsan özünde sahip olduklarıyla ne kadar değerli olabilirse o kadardır aslında. Sonradan gelenler bir süre sonra giderler!
Seçim arifesi için çok romantik bir yazı oldu farkındayım… Adil Sirkecioğlu’nun siyasi mesaj bombardımanını dengeleme çabası olarak da yorumlayabilirsiniz. Siyaset yazmaktan sıkılmanın hiç zamanı değil biliyorum ama bildiklerimi yazmak mı, yazmamak mı gerektiği konusunda kararsızım. Yapmam gerekenler ve yapmak istediklerim arasında sıkışıp kalınca bu günlerde hep canımın istediğini yapmaktan yana tercih kullanıyorum. Şımarıklık değil, içim öyle rahat ediyor...
Yoksa haftaya başladığım ve ardı arkası kesilmeyen telefon görüşmelerinde konuşulanları yazmak zorunda kalırım. Acayip bir bilgi kirliliği ve dezenformasyon çabası medya ile siyaset sahnesini ele geçirmiş vaziyette. Bugünlerde gördükleriniz ve işittiklerinize hemen inanmak için hiç acele etmeyin! Kandırılmak istemiyorsanız tabi… Ama dünden razıysanız yalanları gerçek kabul etmeye yapacak bir şey yok!
Bugünlük beni azat edin kenardan izlememe imkân verin.
Yarına Allah kerim...