Koca yılı salgın gündemi ile tamamladık neredeyse… İkinci seneye sarkmaması dileği, duasıyla…
Bilim insanları ile sağlıkçıların bile ‘yarın da biter, yüz yıl da sürer' dediği noktada yaşadıklarımızın bir fragman mı, filmin tamamı mı olduğu hususunda ahkam kesmeyeceğim. Bunu yapmak için aklımızı yitirmiş olmamız lazım. Ki az bir şey kaldıysa geriye o yaşadıklarımızdan değil, içimizdeki dirayetten.
“Her şeyin başı sağlık” diye boşuna dememiş atalarımız. Sağlık salgının pençesinde can çekişirken geriye kalan şeylerin doğru düzgün ilerlemesi giderek zorlaştı. Hastalık hayatımızın her alanına sirayet etti daha sonra yaşamı kontrolünün altına aldı. Salgına göre yaşıyoruz artık…
Geçim konusuna geçtiğimiz günler değindim. Yeni bir gelişme yok, hatta gerileme var. İşte bunun etkisinde de “geçim” konusu giderek derinleşen bir yara halini alıyor.
Yıllardır Silivri'de konuşulan Aşevine sahip olmamız artık ciddi bir zorunluluk. Daha önce “Gıda Bankası” şimdilerin “Bizden size sosyal market” ile Silivri Belediyesi'nin sosyal yardımlara ağırlık verilmesi yaşadığımız şartlarda ciddi bir ihtiyaç. Bir de Sosyal Mağazamız var... Eminim orada da gerekli hazırlıklar yapılmıştır.
İnşallah kimsenin ihtiyacı olmaz ama olur da böyle bir durum doğarsa kamunun eli tutunmak üzere hazırda olsun.
İşlerin kötü gitmesinden daha fena bir şey varsa o da ‘belirsizlik'tir… Bir sorunun derinliği ve boyutunu kestirememek, sınırlarını bilememek mücadele gücü ve başarma umudunu zedeler. Oysa her zamankinden daha dirayetli ve güçlü olmamız gerek; kendimiz, sevdiklerimiz, hayata tutunmak için…
Geçtiğimiz günler yapılan (İBB'nindi yanlış hatırlamıyorsam) bir kamuoyu incelemesinde İstanbul'da yaşayanların (bizi de onlardan sayıyorum) ‘salgın' ve ‘geçim derdi' yanı sıra en çok meşgul olduğu üçüncü konunun ‘deprem' olduğu tespit edilmişti.
İBB'de son mecliste alınan bir karar ile prosedürlerin tamamlanmasından sonra ruhsatlı ve iskanlı ‘riskli' olduğu belirlenen yapılar yeniden yıkılıp yapıldığında sahip oldukları kat sayısını koruyabilecekler. Eski yapının bulunduğu alanda kat düşüklüğü getirilmiş olsa da yeni planlamalarda riskli binalar için yenilenmeleri yönünde bir teşvik ve ön açma olarak yeni gelişmeyi görmek mümkün.
Kat kaybından dolayı adeta tabutlarda yaşamaya devam eden insanlar için bir umut ışığı. Salgın şartlarında verilen kararın sonuçlarını ekonomik krizin ardından görmek daha mümkün olacak kuşkusuz. Eski yapı stokunun yenilenmesi, depreme daha dayanıklı, yeni binalar ile hazırlanmak adına güzel bir gelişme. Yasal süreçler tamamlandıktan sonra ihtiyaç duyanlar mutlaka değerlendirmeye alacaktır.
Büyükçekmece'de bunun bir de dubleks çatı katları ile iyileştirilmesi varmış bu yapı sahiplerinin üzerindeki yenilemeden kaynaklı mali yükü de azaltır. Tabi şehrin silueti de düşünülür her halde… Daha fazla inceliğini teknik insanlar ve yöneticiler değerlendirsin. Ancak şöyle bir gerçek var ki; sadece devletten ya da belediyelerden yaşadığımız evlerin depreme güvenli hale getirmesini beklemek yaşanacak felaketlere çok hazırlıksız yakalanmayı göze almaktır. Kentsel dönüşüm asla tek taraflı ilerleyip çözülecek bir konu değildir. Hepimiz elimizi taşın altına koyarsak bu yükü ancak o zaman kaldırabiliriz. Taraflardan biri ya da ikisiyle alınacak mesafe ile herkesin çözüme ortak edilmesi ile aşılacaklar arasında yeni hayatlar ve güzel yaşamlar inşa ederiz.
Sırası mıydı depremin? Valla sırayla olsa keşke bu işler de beklesek! Allah'a emanet gidiyoruz da nereye kadar… Keşke sonsuza dek diyebilsek ya da düşünsek! Tren yoldan çıktıktan sonra herkes uyarır, ‘kaza olmadan' önlem almak her durumda esas olmalı.