Hepimiz 31 Mart 2019'da yapılacak olan yerel seçime odaklandık. Silivri'de Cumhur İttifak'ı adayı Volkan Yılmaz ipi göğüsledi ve hızlı bir şekilde çalışmalarına başladı. Kendisine çıkmış olduğu bu yolda başarılar dilerim. Henüz Silivri'de kesinleşen başka bir aday yok. Merakla beklenen CHP adayı öyle zannediyorum ki önümüzdeki hafta netleşir ve yarış daha da hız kazanır. Her şeyden önce unutulmamalıdır ki; bu bir seçim ve yarıştır. Yarışın kazananı olduğu gibi kaybedeni de olacaktır. Sağ duyumuzu kaybetmeden bu yarışı sükunet içersinde tamamlamamız en önemlisi. Hesapsızca ağızdan çıkacak kelimeler, istenmeyen kırgınlıklar yaratabilir. Gerekli uyarılar yapıldığına göre asıl konumuza geçelim.
Sakarya'nın Arifiye ilçesinde bulunan tank ve palet fabrikası özelleştirmek isteniyor. Nedeni; ‘daha verimli kullanılması'. Devletin elinde olan imkanları daha verimli kullanmak yerine birilerine peşkeş çekmek daha kolay geliyor! Türk ve Katar ortak firma bu işe talip. Elin Katarlısı gelecek bizim fabrikamızda iş yapacak! Özelleştirdiğimiz fabrikada savunma sanayisi ile ilgili yani eften püften bir yer değil. İşçilerin özlük haklarının korunacağı her hangi bir sıkıntının yaşanmayacağı dile getirilse de, benim inanasım gelmiyor bir türlü. Asıl kabullenemediğim kısım; firmanın Katarlı olması. Bir türlü içime sindiremiyorum. Yani akıllarda deli sorular var. Ne gibi diyeceksiniz? Katar'dan hibe edilen uçak gibi mesela. O gün hibe ise bugün uçağın hali nereye geldi? Karşılıksızdı, şimdi bir karşılığımı oldu yani? Türkiye Cumhuriyetinde yaşayan bir vatandaş olarak benim aklıma gelen en basit soru şuan da bu oldu. Bu gün gerçekleştirmek istediğiniz bu olay, yarın karşınıza bir felaket olarak çıkabilir. Resme uzaktan bakınca iyi sonuçlar almak şuan için mümkün gözükmüyor. Sırf muhalefet olmak için sarf edilmiyor bu sözcükler. Muhalefet olmanın da bir adabı vardır ama bu konuda değil. Milletin malını elin yabancısına satmayın ki yarın bizim elimizde de bu var diyebilsin bu millet. Yoklukla karşı karşıya kalmanın şuan için hiçbir manası yok.
Geçtiğimiz haftalarda dikkatimi çeken bir başka konu ise; Meclis Başkanı Binali Yıldırım'ın aynı zamanda İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olması idi. Anayasanın 94. Maddesi bu konuda gayet açık ve net. İlgili yasayı araştırmanızı istediğimden burada sizlere paylaşmayacağım. Merak edenlerin açıp incelemesini önemle rica ederim. Aleni bir şekilde bir Anayasa ihlali söz konusu ve buna karşı bir yaptırım olması gerekli. Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve yasalar ile yönetilir. Anayasa; yasaların en üstündedir ve hiçbir yasa Anayasaya aykırı olamaz. Topuzu ile oynadığınız kantar gün gelir sizleri de tartar. O yüzdendir ki bu konuda hassas davranmakta fayda var. Milletin aklında soru işaretleri bırakmayacak davranışlarda bulunmakta fayda var. Yakın tarihte karşı karşıya kaldığımız bir FETÖ gerçeği var. Ergenekon davalarında suçsuz yere hapse atılan insanlar var. Bir daha bu yanlışlara düşmemek adına yasaya aykırı davranışlarda bulunmamakta fayda var. Yanlışı bile bile susmak dilsiz şeytanın işi, bizim doğru bildiklerimizi yüksek sesle söylememiz gerekir. Bu yapılan hata değil yanlıştır. Bunu içine sindirip susanlar, koşulsuz destek verenler, neye ve kime güvenerek bu kanıya varmışlar çok merak ediyorum. Başarılı olmak için her yol mubah değildir. Doğru ve dürüst olarak kat ettiğimiz yollar bizi başarıya ulaştıracaktır. Ve o zaman kazanılan başarının tadını doyarak çıkarmak haklı gururu yaşamak, hiçbir şey ile paha biçilemez hal alır. Milletin, yöneticilerine sarsılan güveni ile seçimi kazanabilmesi mümkün olabilir mi? Cevabın ‘' Hayır ‘' olduğunu hepimiz biliyoruz bilmesine ama ne hikmetse susmaktan yana kullanıyoruz tercihimizi.
Hukuksuzluğun, adaletsizliğin olmadı bir ülke olmak ümidi ile… Mutlu, huzurlu bir hafta sizlerin olsun. Yarınınız bu gününüzden daha güzel olsun...