Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK),Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) üyeleri sokağa çıkma yasakları ve savaşa karşı bir günlük iş bırakma eylemi yaptı. Sendika üyeleri dün Eğitim Sen Silivri Temsilciliği önünde yaptıkları basın açıklamasında şu sözlere yer verdiler: "Ülkenin her yanından ağıtlar yükseliyor, kentler, yaşam alanları kuşatılarak çatışma ve katliamlarla, ülke adım adım savaşa sürükleniyor. Gençlerin, yoksulların kanının aktığı, analarımızın gözyaşının kurumadığı, halklarımızı geri dönülmez biçimde kaosa sürükleyen bu gelişmelere seyirci kalınamaz!
“SAVAŞ; ÖLÜM, ACI, GÖZYAŞI VE YIKIMDIR”
Özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra, iktidarını korumak, yeni baskıcı/otoriter bir sistem kurmak için savaş ve çatışmalardan medet uman siyasi iktidar içeride ve dışarıda savaş konseptini tırmandırarak yükseltmeye başladı. Buna istinaden de Türkiye'de barış düşmanları, savaşa tapanlar birleşmiş durumdalar.
şunu çok iyi biliyor ve bir kez daha dikkat çekmek istiyoruz ki; Türkiye'de savaş karşıtları da birleşmediği, savaşa, çatışmalara, katliamlara, çocuk, kadın, genç ölümlerine, okul, hastane,yurt ve ilçe boşaltmalarına, bir halkın kendi ülkesinde sığınmacı yapılmasına karşı çıkmadıkça barış olmayacaktır! 10 Ekim katliamının hesabı sorulmadan, gerçek katiller açığa çıkarılmadan yeni katliamların önü alınamayacaktır.
Bugün bu nedenle buradayız! “Savaş; ölüm, acı, gözyaşı ve yıkımdır!” demek için "İnadına barış!" demek için buradayız.
Barışın sağlanamaması demek, Saray'dan alınan icazetle, namluların çocuk, genç, yaşlı, kadınlara çevrilmeye devam etmesi, kıyım ve katliamların artırılması demektir.
“YASAKLARLA İŞLENEN İNSANLIK SUÇLARI GİZLENMEKTE”
Güneydoğu'da yaşananlar tüyler ürperticidir. Aylardır tanık olduklarımız vahşet boyutlarındadır. Toplam 1 milyon 300 bin kişinin yaşadığı 17 ilçede toplam 52 kez süresiz ve gün boyu sokağa çıkma yasakları ilan edilmiştir. Sokağa çıkma yasakları, şimdi artık hesabını tutamayacağımız kadar çoğaldı. Milletvekillerinin, basının dahi delemediği bu yasaklarla, işlenen insanlık suçları gizlenmektedir. Sokağa çıkma yasakları ilan edilip üzerine operasyon yapılan, elektriksiz, susuz kalan, açlık tehlikesiyle burun buruna gelen, evleri kurşunlanan, bombalanan, keskin nişancıların hedefi olan hatta yakınlarını yitiren insanlarımızı çok daha büyük tehlikeler beklemektedir. Devlet, yaklaşık 3 bin 800 öğretmeni savaş boyutundaki operasyon öncesi hizmetiçi eğitim adı altında ilçelerden çıkarırken 40 bin öğrenciyi kaderlerine terk etmekle ve sağlık emekçilerini hastanelere hapsetmekle çok tehlikeli bir mesaj vermiştir. Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri savaş düzenine göre yeniden dizayn edilmektedir.
“ÜLKEMİZ BÜYÜK BİR CEZAEVİ HALİNE GETİRİLİYOR”
Artık köyler değil, ilçeler, şehirler boşaltılmakta, özellikle çocuklar ve kadınlar hedef alınarak katledilmektedirler. Şimdi de toplumsal hafızanın yok edilmesi amacıyla tarihi eserler tahrip edilmekte, okullar, hastaneler, öğrenci yurtlan boşaltılarak şehirler polis karakolları ve askeri karargâhlar haline getirilmektedir.
Bölgede belediye eşbaşkanlarının tutuklanması, eğitim ve sağlık emekçilerin can güvenliklerinin ortadan kaldırılarak kamu hizmeti yapamayacak hale getirilmeleri, sokaklara topların, tankların yerleştirilmesi, iktidarın iddia ettiği gibi sorunun sadece "hendek" olmadığını; asıl niyetlerinin Güneydoğu'dan Ortadoğu'ya uzanan büyük bir bölgenin savaş alanı haline getirmek olduğunu göstermektedir.
Büyük bir cezaevi haline getiriliyor ülkemiz. 19 Aralık 2000 yılında cezaevlerinde yaşanan vahşet, on beş yıl sonra bugün 19 Aralık ZOİS'te ilçeleri ve İlleri kapsayarak yaşanmaktadır.
“GİDİLEN YOL, KAN VE GÖZYAŞLARININ SEL OLUP AKACAĞI YOLDUR”
Hükümeti ve Meclis'i bu konuda uyarıyoruz! Gidilen yol, kan ve gözyaşlarının sel olup akacağı bir
• Savaş, ölüm, acı, gözyaşı ve yıkım demektir!
• Savaş, cinayet demektir!
• Savaş, baskı, şiddet ve sömürünün katmerlenerek artması demektir!
• Savaş, emekçilerin ekmeğinin küçülürken zenginlerin kasalarının dolması demektir!
• Savaş, emeğin haklarının tamamen ortadan kaldırılması demektir!
• Savaş, demokrasi ve özgürlüklerin bitirilmesi demektir!
• Savaş, insan haklarının, hukuk ve adaletin hiçe sayılmasıdır!
• Savaş, çevrenin, doğanın tahrip edilmesi demektir!
• Savaş, savaş kararı alanların çocuklarının değil, emekçi halk çocuklarının gönderildiği bir cehennem demektir!
• Savaş sürdükçe halk konuşamayacak!
• Savaş sürdükçe kan ve gözyaşı akmaya devam edecek!
• Savaş sürdükçe onlar kasalarını dolduracak, halk yoksulluğa mahkum olacak!
AKAN KAN VE GÖZYAŞLARINI DURDURMANIN TEK ÇARESİ, HALKLARA KARŞI AÇILAN BU SAVAŞI DERHAL DURDURMAKTIR!
Duymayan kulaklara, görmeyen gözlere de sesleniyoruz: Bu topraklarda KİMSENİN ÖLMESİNİ İSTEMİYORUZ! Sendikalar olarak, meslek örgütleri olarak, demokratik kitle örgütleri olarak biz BARIŞIN TARAFINDAYIZ! Görevimiz, insanlarımızın öldürülmesine seyirci kalmak değil, insanları yaşatmaktır.
“ÇÖZÜM, TÜRKİYE'NİN GERÇEK DEMOKRASİYE KAVUŞMASIDIR”
Bu iktidarın demokrasiye tahammülü yoktur. Yok ederek, yok sayarak, kırarak, ezerek, dökerek sorunları bitirmek, muhalefeti sindirmek istemektedir. Oysa çözümün ne olduğunu herkes biliyor. Çözüm, evrensel bir hak olan insan haklarının tanınması, temel sorunlarda demokratik çözüm için acil adımlar atılmasıdır. Çözüm, herkesin diline, kültürüne, doğasına özgürce sahip olmasıdır. Bunun bahşedilen bir lütuf değil bir ülkenin zenginliğinin açığa çıkması olduğunun herkesçe anlaşılmasıdır. Kısaca çözüm, Türkiye'nin gerçek bir demokrasiye kavuşmasıdır.
Biz umudun, insanı insan yapan gücünü de biliyoruz. Bir gün insanlık umudun bilinmeyen gücünü ortaya çıkaracak; adaletsizlikleri kökünden söküp atacak; insanlık açlıktan, yoksulluktan, aşağılanmaktan kurtulacaktır.
“GÜN SAVAŞI DURDURMA, BARIŞI İNŞA ETME GÜNÜDÜR”
Savaş isteyenler, katliam ve cinayetleri yaygınlaştıranlar şunu çok iyi bilsinler ki, bizler KARDEŞLERİMİZİN ELİNİ SIMSIKI TUTACAK, her koşulda birlikte olacak, birlikte mücadele edeceğiz. Son kişi kalana kadar barış ve demokrasi mücadelesini sürdürmekten geri kalmayacağız.
Gün yaşananları seyretme günü değil, "içeride ve dışarıda savaş!" çığlıkları atanlara karşı yüksek sesle ve cesaretle "ÖLDÜRÜLENLER BİZİM ÇOCUKLARIMIZ!.. YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ…diye haykırma günüdür.
Gün, savaşı durdurma, barışı inşa etme…günüdür.
'Bu görev önümüze en son 10 Ekim barış karanfili yoldaşlarımız tarafından kondu. Vasiyetin gereklerini yerine getirmek için gece gündüz mücadele etmek dışında ne bir seçeneğimiz ne de başka bir yol var!" Savaşa hayır, barış, hemen şimdi!”
Renginar SALİ