Yerel seçim kulislerinin yoğunlaştığı şu dönemde, partiler de hazırlık sinyallerini güçlü bir biçimde vermeye başladı… Son aşamada hasta olduğum tanım “Seçilecek adayı belirleyeceğiz”…
Seçilmeyecek olanı belirlemekle ilgili arayışa giren yoktur her halde! Daha az veya çok oy alarak kazanmaya yakın olanların şansını arttırmak ve azaltmak üzere kurgulanan seçim senaryoları da var elbet.
Ama olay “kazanacak adayı belirlemekle” de bitmiyor… Seçimin galibi olarak girdikleri yarışta kaybeden olarak bitirenleri de gördük çünkü…
Sevgili genel merkez yetkilileri siz adayı belirleyin seçilip seçilmeyeceği hususunu onun becerisine, kampanyasını yönetim kabiliyetine, halkın iradesine bırakın…
Siyasette sonucu oylar belirler ama oraya kadar gelinen süreci etkileyen pek çok etken var. Sonuca bakarak gördüklerinizin ötesinde bir derya bulunuyor.
Siyaset vaatlerin ötesinde günümüzde artık bir strateji, iletişim, denge ve de algı işi.
***
“İnsana dokunmak” yaklaşımına son 10 yılda Belediye Başkanımızdan dolayı biz gayet aşinayız. Bunu da artık yetersiz bulup, ötesine geçme gerektiğine işaret edenler var… “Bana dokunmasın Başkan Bey, yaşadığımız şehre dokunsun” diyorlar : ) Bence geçiştirilmeyecek bir talep, hele ki üçüncü dönemi hedefleyen biri açısından…
Esnaflıkta bir söz vardır hani “Müşteri her zaman haklıdır”… Haklı olsa da olmasa da; haklıdır yani. Siyasette de öyle… Seçmen her zaman haklıdır! Haksız düşüncesinin sebebi de sadece onda değil seçtiklerinin etkisinde aranmalı. Siyasetçi, haksız bulduğu bir seçmen görüşünü düzeltemiyorsa başarısızdır, noksandır…
POLİTİKA NEDİR?
Zülfü Livaneli'nin Orta Zekalılar Cenneti kitabında yaptığı beni ilk okuduğumda olması gerekenler açısından çok şaşırtan ama gerçekleri kabullenmem konusunda fazla zamana ihtiyaç duydurmayan bir tespitiyle bitirelim:
“ ‘Kentte konuşulanlar' anlamına gelen Politika sözcüğü gerçekten de meramını çok iyi anlatmakta. Çünkü politika olup bitenler değil, olup bitenler hakkında konuşanların bütünüdür. Gerçek önemli değildir politika için… Gerçeğin nasıl yansıtıldığı önemlidir. Medya çağında kimin kendini nasıl ifade ettiği o kişinin gerçek düşüncelerinden daha öndedir… Bu yüzden kentte düşünmeye yatkın kişilikler, kentte konuşmaları yönlendirme sanatı olan politikayı pek beceremezler. Doğru bildiklerini söylemeye çalışırlar ama sonunda kendi sözlerinin yeniden biçimlendirilmesinden oluşan bir ucube ile karşılaşır ve ‘Bu ben miyim' sorusunu sormaktan kendilerini alamazlar… Çünkü politika, hem etimolojik anlamıyla hem de bugünkü gerçeğiyle bir dedikodu zinciridir…”
Biraz da böyle bakın gündemimize...