Sevginar Sali

Seçim de yurt dışına çıkma izni de yok!

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, dün Bakanlar Kurulu Toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. "Yeni bir seçim olacağını düşünmüyorum" diyen Kurtulmuş'un iki konudaki açıklamalarına dikkatinizi çekmek istiyorum. “Belediyeler yasasını görüştük. Büyükşehir ilçe dağılımındaki adalet. Eleştiriler çerçevesinde farklı konular, teklifler çerçevesinde paylaşıldı. Belediyelerin kaynaklarının artırılması ve etkin bir şekilde kullanılması için yapılacak düzenlemeler gözden geçirildi” diyen Hükümet Sözcüsü, “186 belediye başkanı bunların içinde AK Parti, CHP, MHP ve HDP'li var 112'si AK Partili yurt dışına çıkış istemiş, kabul edilmemiş. Bütün belediye başkanlarıyla ilgili yurt dışı seyahatlerinin gözden geçirildiği bir durum söz konusu. Ortamın hassasiyetinden istifade ederek olmayan konuları varmış gibi göstermenin anlamı yok."
Kurtulmuş'un belediye başkanlarına getirilen yurt dışı kısıtlaması ve seçim olmadığına ilişkin açıklamalarından son derece mutlu oldum.
Belediyeler Kanununda yapılması değerlendirilen yeni düzenlemeler konusunda ne düşüneceğim ile ilgili kararsızım açıkçası…
Hayır olsun diyelim de, kötüyü çağırmayalım…

KÖTÜ HABER
2009 yılında Emniyet Genel Müdürlüğünün Selimpaşa'ya mülteci kampı kurulması talebi İBB meclisinde oybirliğiyle ret edilmişti. Şimdi ise Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Kumkapı'da bulunan geri gönderme merkezini Selimpaşa'da uygulamaya geçiriyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası el konulan FETÖ ile mücadele kapsamında el konulan Selimpaşa'daki bir öğrenci yurdu, Göç İdaresi Genel Müdürlüğü Silivri Geri Gönderme Merkezi için tahsis edildi. Adli olaylara karışan özellikle fuhuş suçundan sınır dışı edilecek olan kadınların Selimpaşa'da geri gönderme merkezinde barındırılacak. Çatalca erkekler için aynı merkezin kurulmasına bölgede aylardır protestolar sürdürülürken, daha önce Silivri kamuoyu da böyle bir vaziyete itiraz etme imkânı bulmuşken son süreçte vaziyetimiz ne yazı ki ‘oldu da bitti' şeklinde gerçekleşti. Cezaevi ile Geri Gönderme Merkezi arasında sıkışıp kalan bir Silivri : (

Melese kuyumcuyu bulmakta!
Vaktiyle bir bilge hoca, yıllarca yanında yetiştirdiği öğrencisinin seviyesini öğrenmek ister.
Onun eline çok parlak ve gizemli görüntüye sahip iri bir nesne verip: “Oğlum” der, “Bunu al, önüne gelen esnafa göster, kaç para verdiklerini sor, en sonra da kuyumcuya göster. Hiç kimseye satmadan sadece fiyatlarını ve ne dediklerini öğren, gel bana bildir.”
Öğrenci elindeki ile çevresindeki esnafı gezmeye başlar. İlk önce bir bakkal dükkânına girer ve “Şunu kaça alırsınız?” diye sorar. Bakkal parlak bir boncuğa benzettiği nesneyi eline alır; evirir çevirir; sonra: “Buna bir tek lira veririm. Bizim çocuk oynasın” der.
İkinci olarak kumaş satan bir dükkâna girer. O da parlak bir taşa benzettiği nesneye ancak, beş lira vermeye razı olur.
Üçüncü defa bir hayvanların üzerine semer yapan dükkâna gider: Semerci nesneye şöyle bir bakar, “Bu benim semerlere iyi süs olur. Buna on lira veririm” der.
En son olarak bir kuyumcuya gider. Kuyumcu öğrencinin elindekini görünce, yerinden fırlar. “Bu kadar değerli bir pırlantayı, mücevheri nereden buldun?” diye hayretle bağırır ve “Buna kaç para istiyorsun?” Öğrenci sorar: “Siz ne veriyorsunuz?” “Ne istiyorsan veririm” der kuyumcu. Öğrenci, “Hayır veremem” diye taşı almak için uzanınca kuyumcu yalvarmaya başlar: “Ne olur bunu bana satın. Dükkânımı, evimi, hatta arsalarımı vereyim.”
Öğrenci emanet olduğunu, satmaya yetkili olmadığını, ancak fiyat almak için geldiğini anlatıncaya kadar bir hayli dil döker. Mücevheri alıp kuyumcudan çıkan öğrencinin kafası karma karışıktır.
Böylesi karışık düşünceler içinde geriye dönmeye başlar. Bir tarafta, elindeki nesneye yüzünü buruşturarak 1 lira verip onu oyuncak olarak görenler, diğer tarafta da mücevher diye isimlendirip buna sahip olmak için, her şeyini vermeye hazır olan ve hatta yalvaran kişiler...
Bilge hocasının yanına dönen öğrenci, büyük bir şaşkınlık içinde başından geçen macerasını anlatır.
Bilge sorar: “Bu karşılaştığın durumları izah edebilir misin?”
Öğrenci: “Çok şaşkınım efendim, ne diyeceğimi bilemiyorum, kafam karmakarışık” diye cevap verir.
Bilge hoca çok kısa cevap verir: “Bir şeyin kıymetini ancak onun değerini bilenler anlar ve onun değeri bilenin yanında kıymetlidir ancak.”
Her insanın hayatında varlığını ve değerini bilen, hisseden, fark eden kuyumcular mutlaka vardır; Mesele kuyumcuyu bulmakta…

YORUM YAP