“Seçmen elini vicdanına koyup hareket etmeli”
1 Kasım sürecinin önemi ile CHP’nin Türkiye’nin yönetiminde söz sahibi olması zorunluluğuna işaret eden Erdoğdu, "13 yıldaki yönetim zaaflarını analiz edin. Bu çok önemli bir olay çünkü terör bir sonuç. Yanlış dış politikanın, Ortadoğu’da sürdürülen yanlış bir ideolojik yaklaşımın, ayrımcılığın, başka ülkelerin içişlerine karışmanın, ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ ilkesinden vazgeçmenin, laik-demokratik rejimleri teşvik edecek yerde farklı siyasi maceracıların hatta silahlı ve laik ve demokratik düzen önermeyen grupların destekçisi konumuna düştüğünüz zaman bu tür sonuçlar oluyor. Onun için elinizi vicdanına koyup ülkenin içinde bulunduğumuz duruma nasıl geldiğini düşünün” şeklinde konuştu.
Erdoğdu, Hürhaber okurları için Sevginar Uygun’un sorularını şu şekilde yanıtladı:
Sevginar UYGUN: 1 Kasım’da seçmen oyunu hangi kıstaslara göre belirlemeli?
Seyhan ERDOĞDU: 10 Ekim artık kafamıza yerleşti; Ankara Katliamı büyük bir terör olayı. Tarihimizdeki en büyük terör olaylarından biri ve önemli yanı başkentin göbeğinde, kitle içinde 2 canlı bombanın kendini patlatıp üzerindeki metal bilyelerle güçlendirilmiş patlayıcılarla yüzü aşkın insanı katletmesi. Yayın yasağı geldi bu olaya. Fakat böyle bir olayı yaşamış olma gerçeği üzerine yayın yasağı gelemez! Terörü çözemeyen, ülkedeki barış ortamını sağlayamayan bir siyasetçi tablosu karşısında böyle bir terör eyleminin amacı toplumu korkutmak, yıldırmak ve ümitsizliğe sevk etmektir ve özellikle de siyasetten ümidini kesmesine yol açmak.
Her şeyden önce mutlaka sandığa yanınıza komşunuzu, yaşlınızı, gencinizi alarak gidin. Bu ülke nasıl yönetiliyor? Bu terörün sebebi ne? 13 yıl önce başkentin göbeğinde katliamların yapılabileceği bir terör ortamı var mıydı? 13 yıl önce bu ülkede doğu ve güney doğudan şehit cenazeleri geliyor muydu? O zaman nasıl bir Türkiye’yi yönetmeye başlayan bir iktidar vardı şimdi yeniden Türkiye’yi yönetmeye talip olan siyasi partilere sormamız lazım. En başta da iktidar partisi AK Parti’ye sormak lazım.
"TÜRKİYE’Yİ BUHRANDAN ÇIKARACAK YENİ BİR SİYASİ ANLAYIŞ VAAT EDİYORUZ”
Sevginar UYGUN: CHP nasıl bir Türkiye vaat ediyor?
Seyhan ERDOĞDU: CHP bu ülkede bir hukuk devletinin yeniden inşasını istiyor. Kuvvetleri ayrılığı ilkesinin yeniden onarılarak hayata geçirildiği, yargı bağımsızlığının sağlandığı, insanların bu ülkede özgürce konuşabildiği, medyanın özgürce düşündüklerini yazabildiği, demokrasinin toplumdaki bütün kesimlerce bir yaşam biçimi halinde hissedildiği, özgür, demokrat, barışı temel alan bir hukuk devleti Türkiye’si.
Bu ülkede bütün farklı düşüncelerin birbirleriyle ancak diyalog içerisinde olarak ve bu anlaşma-konuşma zemininin de siyasal anlamda TBMM’de tesis edildiği yeniden bir hukuk devleti. Çalışan kesimlerin toplumsal refahtan daha fazla pay alabildiği, bozulan gelir dağılımının düzeltilebildiği, ayda 1000 TL asgari ücrete mahkûm edilmiş milyonlarca işçinin aileleriyle birlikte insanca geçim koşullarına ulaşabildiği, çalışma koşullarının iyileştirildiği, emeklilerin kendi aileleri karşısında boynu bükük kalmadığı, yoksulun sorununun sosyal devlet tarafından çözüldüğü, sanayicinin, esnaf ve sanatkârın yalnız bırakılmadığı, onların sorunlarının ülkenin temel ekonomik sorun olarak kabul edildiği bir Türkiye ve tabi bunun sosyal hayata yansıması olarak özellikle yoksul ailelerin, kadınların, çocukların, gençlerin her alanda desteklendiği bir Türkiye. Bunu yaparken de doğanın, sularımızın, madenlerimizin, kentsel alanlarımızın yağmalandığı bir Türkiye. Bütün bunları tamamlamak üzere de yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini benimsemiş, komşularının iç işlerine karışmayan, derinlik adı altında yürütülen sığ politikalar neticesinde Türkiye’nin Ortadoğu’daki terör batağına bulaştırılmadığı, bundan geri dönülmüş, komşularıyla yeniden iyi ilişkiler kurmuş böylece ticari anlamda da yediği darbeleri engellemiş bir Türkiye. Hukuk devletinde ekonomik anlamda, sosyal politikada, doğanın korunmasında ve dış politikada çok temel değişiklikler yapacağımız bir Türkiye öneriyoruz.
"SEÇMEN CHP’YE İNANIYOR”
Sevginar UYGUN: Seçim beyannamenizde toplum nazarında itiraz edilecek hiçbir nokta gözükmüyor. Halk neden yönetim yetkisini CHP’ye vermekte çekingen davranıyor?
Seyhan ERDOĞDU: CHP çok uzun süreden beri çok kısa süreli iktidar ortaklıkları yapabildi ve koalisyon olarak iktidarda bulunabildi. Halk bir CHP iktidarında nasıl farklı bir Türkiye’de yaşayacağını aslında biliyor fakat bunun gerçek olabileceği konusunu içselleştiremiyor. Biz 7 Haziran’da bunları anlattığımız zaman örneğin; çok bilinen asgari ücret, döviz fiyatı nedeniyle değiştirmek zorunda kaldığımız mazot fiyatının artırılması, emeklilere ikramiye, sosyal yardımlar bunları söylem olarak kabul ediyordu. Ne zaman ki CHP’nin bir iktidar ortağı olabileceğini ve bu erke sahip olduğunu gördü şimdi söylemleri, ‘Koalisyon olsaydınız da keşke bunları yapabilseydiniz’ gibi bir bakış açısına dönüştü. Gelin oy verin; iktidara gelelim, iktidar ortağı olalım diyorum. Son döneme ilişkin olarak bir gelişme olacağını düşünüyorum. Ben bu bölgeden milletvekili adayıyım. 10. sıradayım. Seçmen CHP’nin hukuk devleti, demokrasi, özgürlükler, barış, ekonomi, sosyal haklar için yapabileceklerinin mümkün olduğunu gördükçe bize verdikleri oyları artıracaktır diye düşünüyorum.
"YOKSULLUĞUN OLDUĞU YERDE BARIŞ YEŞERMEZ”
Sevginar UYGUN: 7 Haziran seçim sürecinde çokça ekonomiyi konuştuk. 1 Kasım öncesi birinci gündem maddesi olarak terör olaylarını konuşuyoruz ama Türkiye’nin temel sorununun gelir adaletsizliği olduğunu düşünüyorum. Bu toplumu ayrıştıran ve bizi birbirini sevmeyen insanlara dönüştüren nedenin temelinde bence bu var. Siz ne düşünüyorsunuz; Türkiye’nin temel sorunu ne?
Seyhan ERDOĞDU: Bizim eski bir lafımız var, ‘Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’ diye. ‘Yoksulluk her yerde barışın düşmanıdır’ sözü Birleşmiş Milletlerin 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yeniden inşasının temel sloganıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü yani ILO’nun (International Labour Organization) temel sloganıdır. Çünkü gelir eşitsizliğinin olduğu ülke de de dünyada da barış zorlanır. Çok haklı olarak 2. Dünya Savaşı’ndan sonra insanlık "Dünyada bir daha böyle savaşlar olmasın” derken her yerde yoksulluğun ve dışlanmanın barışı yok eden bir unsur olduğunun tespitini yaparak işe başlamıştır.
"SURİYELİLERE VATANDAŞLIK DEĞİL KİMLİK VERİLİYOR”
Sevginar UYGUN: Göz konusunda önemli bilimsel çalışmalarınız var. Bölgemizin güncel konularından biri de Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen kişilerin güç bela ilerleyen vatandaşlık işlemleri. Suriye’den gelen sığınmacılara sağlanan kolaylıkların bu kesime sağlanmadığı ile ilgili bir algı var… Doğru mu bu?
Seyhan ERDOĞDU: Dünyadaki düzenli veya düzensiz göç olayları üzerine çalıştığım için yakından biliyorum. Siyasal nedenlerle olan kitlesel göç durumunda vatandaşlık verilmiyor. Türkiye’de vatandaşlık çok zor verilir. Sadece belli kesimlere kolaylık sağlanan bir durumdur bu; en kolay soydaşlara ve akrabalara verilir. Suriyelilere ayrı bir statü verdiler. Vatandaşlık değil kimlik veriyorlar kayıt altına almak için. 2 milyon kişi kayıt altına alındı. Yararı ne derseniz; toplumsal bir olayla yerlerinden göç etmiş oldukları için Türkiye’nin imkânları doğrultusunda bir bölümüne kamplarda kalma imkanı tanıyor, ülkedeki acil sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor, çocuklarını okula gönderebiliyor, Çalışma Bakanlığının sözde onayı ile kayıtlı işçi olarak çalışabilir ama sigortalı olmak durumunda. Yani Suriyelilere vatandaşlığa ilişkin değil statülerine ilişkin bazı haklar veriliyor.
"HUKUK DEVLETİ, DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK EN ÖNEMLİ SİYASİ PROGRAMIMIZ"
Sevginar UYGUN: CHP’nin 1 Kasım Seçim Beyannamesi’nde sizi en çok etkileyen vaat hangisi?
Seyhan ERDOĞDU: Hukuk devleti, demokrasi ve özgürlük. Bunun değerini gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Bir ülkede güveneceğimiz bir yargı ve medya olmadan ne doğru dürüst ekonomi olur ne doğru dürüst sosyal yaşam olur.
Mustafa Kemal’in temellerini attığı laik, demokratik, sosyal, hukuk devletine her şeyden önce sahip çıkan kimliği CHP’nin bildirgesinin en önemli özelliğidir. Çünkü bu olmadan yokuz biz. Buna yeniden dört elle sarılmamız lazım. Bu olmadan yatırım da sanayi de kalkınma da olmaz, doğayı da koruyamayız, dış politikada barışçı da olamayız ve toplum kardeşliğini kaybeder. Kimlik üzerinden bölünme olur. Farklı etnik kökenlerimiz, mezheplerimiz, siyasi görüşlerimiz olabilir ama biz hepimiz bu Cumhuriyetin eşit vatandaşları kimliği ile yaşıyor idik! Hukuk devletinin aldığı bu büyük darbe bizi ayrıştıran ve vatandaş kimliği üzerinden değil ait olduğu siyasi ideolojik kimliği üzerinden değerlendirip kamplara bölen bir anlayış var.
Cumhurbaşkanının ettiği yeminde olduğu gibi tüm ulusu temsil eden, tarafsız bir biçimde görev yapması bu hukuk devletinin bir parçası. Onun için tek kişi yönetimi yerine kuvvetler ayrılığı, parlamentonun güçlendirilmesi bence en değerlisi bu.