Hüseyin Kuru

Sektörel şikayetler...

Geçtİğİmİz haftalarda basında çıkan bazı yazılardan da bir derleme yaparak sektörün dertlerini yazdık.
İnşaat sektörü; Türkiye ekonomisindeki belirleyici rolü hem de gündelik hayatımızdaki etkin yeri nedeniyle herkes tarafından takip edilen de bir sektör. Tabi gözde bir sektör olması nedeniyle de bir çok eleştiriye açık.
Son dönem de yaşananlar piyasalarda belirsiz bir ortam yarattı.
Tabi başta yüksek kredi faizleri, şehircilik anlayışı ve denetim problemleri nedeniyle her dönem de mutlaka inşaat sektörü eleştiriliyor.
Son yıllarda alıştığımız satış rakamlarına ve yüksek kârlılık oranlarında bir azalma yaşayan inşaat dünyası, sektörün hemen her kesiminin oyuncusu tarafından da eleştiriliyor.
Kimisi yüksek kredi faizlerinden kimisi şehircilik anlayışı yoksunluğundan kimisi denetim probleminden dertli.
İşte sektörün en temel dertleri:

Nazım imar planları
Nazım planı varsa bölge veya çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, başlıca bölge tiplerini, bölgelerin gelecekteki nüfus yoğunluklarını, gerektiğinde yapı yoğunluğunu, çeşitli yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklükleri ile ilkelerini, ulaşım sistemlerini ve problemlerinin çözümü gibi hususları göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, 1/2000 -1/5000 ölçeklerde, detaylı bir raporla açıklanan ve raporuyla beraber bütün olan plandır.
15 yıldır sektörleşen konut dünyası, bugüne kadar belediyelerin günlük kararlan ve kişisel zevkleriyle şekillendi.. önce bir konut projesi yapıldı, projenin yolu sonra düşünüldü.. hastanesi, okulu düşünülmedi bile.. parklarını yazmaya gerek bile yok.
Kuşkusuz böyle bir kentsel gelişim süreci işlerken bütünsel bir tasarım anlayışından bahsetmek de mümkün olamadı.
Sonuç olarak, kendi kaderiyle baş başa kalmış şehirler siluet tartışmalarıyla, her geçen gün betonlaşan parklarıyla gündeme geldi.
Şehirlerin en acil ihtiyacı olan bölgelerde tarihçilerin, her bölgede sosyologların, şehir bölge plancıların, mimarların ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin de olduğu bir grup tarafından ortaya çıkartılacak büyük ölçekli nazım planları.

Denetim
İnşaat sektöründe çok sık okuduğumuz haberlerden biri de işçi ölümleri.
Bu ölümlerin neredeyse istisnasız hepsi denetim eksikliği veya uygulama hataları dolayısıyla yaşanıyor.
Yani bu ölümler göz göre göre yaşanıyor. Standartları uygun koşullarda olmayan asansörler düşüyor, güvenlik tedbirleri alınmayan projelerde işçiler yaralanıyor. Dolayısıyla, sadece iş güvenliği için yapı ruhsatı veren belediye tarafından değil bağımsız denetçiler tarafından yapılacak denetim şart.
İşçi eğitimleri çok yakında yasalaşacak.. bu konu için şimdilik bekleme sürecindeyiz. Sektör, geliştirdiği ürünler açısından ele alındığında geriye dönük kararları uygulaması mümkün olmayan bir yapıda.
Zira siluet tartışmasında olduğu gibi, yaptık ama yanlış oldu yıkalım deyip de yıkamıyorsunuz.
Dolayısıyla sektörde, ruhsat veren belediyeler tarafından değil bağımsız denetçiler tarafından da yapılacak denetim mekanizmasının işlerliği çok önemli.

Dönüşüm kaosu
Kentsel dönüşüm projelerinin neredeyse yüzde 90'ı lüks konut kategorisinde olan ve sadece o günün koşullarıyla günü birlik kararlar neticesinde gerçekleştirilen projeler. Oysa kentsel dönüşüm Türkiye'de bir zorunluluk.
Hasarlı veya yaşlı binaların olduğu bölgelerdeki kentsel dönüşüm çalışmalarına bir türlü başlanamazken ne hikmetse markalı konutların üretildiği bölgelerde projeler gerçekleştirildi bile.

KDV oranları ve harçlar
Kentsel dönüşüm bölgelerinde geliştirilmemiş olsa da Türkiye'de konut bir ihtiyaç. Belirli bir fiyatın altında kalan konutlarda, özellikle yeni konutları da teşvik amacıyla KDV oranları mutlaka düşürülmeli, harçlar yeniden değerlendirilmeli.
Orta ve alt gelir grubuna zaten geliştirilemeyen projeler için bir de yüksek harçlar, KDV tutarları uygulanmamalı.

Yeşil binalar ve teşvik
Dünyada enerji tasarruflu, karbon ayak izi hesabı yapılan yeşil binaların sayısı aritmetik olarak artıyor. Türkiye'de ise yeşil bina yapmak hem maliyetli hem çok daha zahmetli.. Eğer bu konudaki çevre duyarlılığı doğru anlatılıp teşvik edilirse yeşil alanların yerine yapılan beton binaların da çevreye verdiği zarar nötralize edilmiş olur.
Sonuçta Türkiye'de geçen yıl 1 milyon 285 bin adet konut satışı oldu.. bu yıl ise
1 milyon 300 bin adet satış rakamlarına ulaşılabilir.
2 bin 500-4 bin TL/m2 maliyetli konut önemli bir ihtiyaç. Burada önemli bir alıcı potansiyeli olduğu. Ancak arsa maliyetleri toplam maliyetin yüzde 55'lerine gelmesi.. İnşaat maliyetlerinin de artması gibi nedenlerle bu aralık için konut yapma işinde sıkıntı var.
Yatırımcı, gayrimenkulü bir yatırım aracı olarak görmeye devam ediyor.
Bunun yanında mevcut stokun da kalitesiz olması nedeniyle konuttaki akım 5-10 yıl daha devam edebilir.
Ancak yüksek maliyetler büyük sorun ve arsa arzı konusunda çalışmalar yapılmalı.
İşte işin bam teli de burası; arsa stokları erimiş! İyi haftalar.

YORUM YAP