Bugünkü köşem İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve yönetim anlayışıyla alakalı.
Öncelikle İSKİ'nin altı ay içinde ikinci zam açıklaması hiç ama hiç hoş olmadı. Sebebi her ne olursa olsun bu zamlar kendisinin adaylığı dönemindeki söylemleriyle hiç ama hiç bağdaşmadı. Belki yaptığı zamların çok haklı sebepleri vardır. Ancak kendisi böyle önemli bir mevkie aday olma sorumluluğunu alıyorsa hangi sözünü tutup hangilerini tutamayacağını öngörme ve söylemlerini buna göre yapma zorunluluğundadır. Bu açıdan bakınca bu zammı hiçbir şekilde savunamıyorum.
Evet, belki su bakım bedelinin kaldırılmasıyla bu zam faturalara bu seferlik pek yansımayacak, ancak İmamoğlu'nun geçmişteki “Suya indirim yapacağız” söylemleri ortadayken kendisini ve partisini bir takım trollerin karşısında neden bu duruma düşürmeyi seçtiğini anlamak pek mümkün değil.
Peki, yapılması gereken neydi? Küçük bir örnek vereyim. Ben Muharrem İnce'yi pek sevmem. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gecesinde ortadan kaybolması buna bir sebep. Ancak asıl sebebi 31 Mart 2019 yerel seçimleri için CHP'nin aday belirleme sürecine müdahale ederek Silivri'nin, hepimizin kaderiyle oynaması bunun asıl sebebidir. Ancak Muharrem İnce'nin Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde yaptığı bir söylemi çok doğru buluyorum. “Devlet, vatandaşa kemer sık demeyecek, devlet kemer sıkacak!” demişti İnce. İşte olması gereken budur. İşte Erdoğan ve AK Parti iktidarında hiç göremediğimiz, hasret kaldığımız şey budur.
Erdoğan veya herhangi bir AK Partili'nin bu güne kadar bir kez olsun “Aman ekonomi iyiye gitmiyor. Falanca şeye zam yapmak şart. Bari şu saraydaki elemanlardan 1-2 tanesini çıkartayım, bu gün altın değil gümüş işlemeli tabaklardan yemek yiyeyim, şu onlarca makam aracından birini satayım, falanca ildeki sarayımın yapımını durdurayım, bu gün ejder meyveli smoothie'mi içmeyivereyim de az tasarruf edip şu zammın önüne geçeyim” anlayışını hiç görmedik. Kemer sıkan hep halk oldu. İmamoğlu'nun burada yapması gereken de gerekirse belediyeyi borca sokmak ama ne olursa olsun o “suya indirim” söylemlerini yaptıktan bu kadar kısa süre sonra o zammı vatandaşın sırtına bindirmemekti.
Yönetim anlayışının bir diğer eleştireceğim yönü ise çok daha derinlikli bir mevzu. “Kınadığını yaşamadan ölmezsin” sözü ne kadar da anlamlı geliyor kulaklarıma... CHP Silivri İlçe Örgütü'nde görev aldığım yıllar boyunca her gün İBB'nin Silivri'deki temsilcisinin AKP İlçe Teşkilatı olarak görülmesini eleştirdik durduk. İBB'deki yetkililerin Silivri'de muhatap aldıkları kişinin AK Parti İlçe Başkanı olmasını eleştirdik. Ancak şimdi görüyorum ki İBB CHP'ye geçince bu sistem aynı tas aynı hamam devam ediyor. İBB yetkilileri Silivri'ye gelince arada bir Silivri Belediyesi'ni muhatap alsalar da çoğunlukla işleri güçleri CHP Silivri İlçe Örgütü ile. CHP Silivri İlçe Örgütü İBB'nin Silivri'deki koordinatörü rolüne bürünmüş durumda. CHP Silivri İlçe Başkanı ilçemizdeki İBB kurumlarını teker teker gezip “denetliyor”, “koordine ediyor”, herkes de bu durumu olduğu gibi kabulleniyor. Sanki normal olan buymuş gibi... Sanki bu işin raconu buymuş gibi... Sanki bu düzeni senelerdir eleştiren, yerden yere vuran kendileri değilmiş gibi...
Ekrem İmamoğlu'nu çok seviyordum, hala da çok seviyorum. Kendisinden yana hâlâ umudum var ama şu olan biteni gözlemledikçe aklıma Cem Karaca'nın meşhur şarkı sözleri geliyor “Bence sende artık herkes gibisin...”
Bu konuyla ilgili böyle sert bir köşe yazmak istemezdim. Ancak yanlış gördüğümüz noktalarda eleştirimizi ortaya koyma iradesini gösterebilmeliyiz. Gösterebilmeliyiz ki yarın öbür gün İmamoğlu gibi güzel insanları çok daha iyi yerlerde görebilelim.