Onun şapkası buna, ötekinin şapkası diğerine, şapka üstüne şapka giydirerek işi yürütmeye çalışıyoruz da her ne hikmetse eninde sonunda birinin başı açıkta kalıyor…
Sahalara bakın bir koltukta iki karpuz taşıyan, on parmağında on marifet olan doğan görünümlü şahin gibi dolaşanlar cirit atıyor.
Rönesans'tan devrimden bahsediliyor ama Milli Takımlardan, amatör takımlara kadar kimin hangi belgeyle ne iş yaptığı belli değil.
Yönetmelik farklı,
Prosedür farklı,
İcraat farklı işliyor.
Kime sorarsınız laf dönüp dolaşıp eğitime dayanıyor.
Eğitim şart diyoruz ama biliyoruz ki eğitimde bazen cehaleti yok edemiyor!!!
Aslında, kalıcı olan terbiyedir aslında.
Terbiye ahlak bilgisi görgüsüdür.
Aileden gelir.
Yetersizse üstüne hangi eğitimi koyarsanız koyun bir yanınız daima eksik kalır.
Birileri çıkar bu yanınızı kullanır.
Bu açıdan ne dediğiniz değil, ardından ne yaptığınız önemlidir.
Tutarlı olmazsanız biz burada neciyiz diye gocunmak da kaçınılmazdır.
Medet umduğunuz eğitimcilerin durumu ise ortada.
Kayırmalar kollamalar sızdırmalar, usulsüzlükler, yolsuzluklar ayyuka çıkmış.
Ne diyelim, balık baştan kokarmış.
Bazı oyuncuların kulüple bağı sözleşmeyle sınırlıdır.
Psikolojileri ödemelerle orantılıdır.
Gecikirse hep hüzünlü asık suratlıdır.
Morali bozuktur.
Streslidir, oynamak istemez, sorumluluktan kaçar.
Oyuncu masada güçlüyse yaptıkları yapacaklarının teminatı kabul edilir.
İstediği sözleşmeyi alır. Bunda problem yok. Ancak sıra sahada iş yapmaya geldiğinde aynı iradeyi ortaya koyması beklenir.
Oysa profesyonellerde karşılaşılan baskılarla baş edebilmesi değişen koşullara adapte olabilmesi iyi performans ortaya koyabilmesi için uyumlu disiplinli olması ve konsantrasyonunu karşılayabilmesi beklenir.
Bakın Yunus'a ve Oğuz'a. Babaları rahmete erdiğinde ne yapmışlardı?
Kaçmadılar.
Kaytarmadılar.
En zor günlerinde bile sonuna kadar mücadele ettiler.
Acılarını da yaşadılar.
Gol sevinçlerini de!
Hem iyi bir profesyonel hem de iyi bir kaptanlık karakteri sergilediler.
Çünkü Yunus'un ve Oğuz'un kulübe bağı sözleşmeye endeksli değil.
Aksine ailece gönülden bağlılar kulübe…
Futbolda kazanmak için gol atmak gerekir ama kazanmak için mücadele etmek esastır.
Oyunun bu yönünde Yunus ve Oğuz gibi adamlara ihtiyaç duyulur.
Sayılarının artması gerekir.
Bunun yolu altyapıdan geçer.
Yunus ve Oğuz bu yüzden değerlidir.
Geçmişte Gökhan, Gencay bu yüzden önemliydi.
Günümüzde ise Sercan Besler bu yüzden değerli ve önemli.
Zira onlar sadece kendileri için değil, bizim için, hepimiz için mücadele ediyorlar.
Her yıl sokağa atılan milyon liralardan elimizde geriye kalanlardır.
Silivri'nin sahada görünen yüzleridir onlar.
Futbol sadece topu rakip kaleye yuvarlamaktan ibaret değil ki…
Dip not: Her ne kadar mevcutta var olan hocanın oynattığı oyunu takdir etmesem de bu hafta böyle zor bir maçta Sercan'a yer verilmesinin de takdir edilmesi gereklidir. Öyle ya geçmişte altyapıdan gelen oyuncuları sadece hamal olarak gören hocaları da görmedik değiliz.