Sportif mücadelelerde başarı sadece sizlerin kontrolünüzde gerçekleşecek bir durum kesinlikle değildir.
Bireysel sporlarda siz ne kadar iyi olursanız veya karşılaşma öncesi hazırlıklarınız ne kadar iyi olursa olsun sizden daha iyi birisi çıkar ve sizi mutlaka geride bırakabilir. Bu durumu değiştirmek için yapabileceğiniz tek şey ise ertesi sabah kalkıp, daha çok, daha çok, daha çok çalışmak olmalıdır.
Takım sporlarında da durum çok farklı değil.
Başarılı olmak için;
Rakiplerinizden daha çok çalışacaksınız.
Daha çok isteyeceksiniz.
Saha içinde ve dışında daha az hata yapacaksınız.
Bunu yaparken de malzemecinizden taraftarınıza, yöneticiden teknik heyetinize kadar bir takım olduğunuzu asla unutmayacaksınız.
Sahaya çıkan oyuncu, rakibinden daha çok koşacak. Rakibinden daha çok isteyecek. Motivasyonunu üst düzeyde tutacak. Ama en önemlisi rakibinden daha az hata yapacak.
Teknik heyet, karşılaşma öncesi oyuncularının fiziksel ve mental hazırlıkları iyi yapacak. Rakiplerini iyi analiz edip, kazanmanın yollarını arayacak. Bu süreçte maksimum fayda sağlayacağını umduğu sporcuları sahaya sürüp, karşılaşma süresince yapacağı doğru müdahalelerle başarıya giden yolu arayacak.
Yöneticiler ise sadece karşılaşma öncesinde veya süresince değil sürekli olarak yaptıkları işe konsantre olmak zorundalar. Ülkemizde birçok spor yöneticisi, bu görevi fahri olarak yapıyor. Elbette kendi işlerine ve özel hayatlarına da zaman ayırmak zorundalar. Ama bunu yaparken de aşırı derecede özen göstermeleri gerekiyor.
Şehrin yöneticileri, iş adamları, sivil toplum kuruluşları ve medyası da özellikle şehrin sporunu ilgilendiren konularda hassas davranıp, üzerine düşen vazifeyi yapmalıdır.
Bunların dışında sporun en önemli unsuru olan taraftarların görevi, sadece karşılaşmaları izleyip, sesi kısılıncaya kadar bağırmak değildir. Taraftar, bir takımın parçası olduğunu asla unutmamalı ve sevdiğine zarar verecek davranışlardan kaçınmalıdır.
Tüm bunları doğru şekilde yapmanız halinde bile başarılı olacağınızın bir garantisi yok. Ancak, takım olarak kalmayı başardığınız sürece, hedefinize ulaşmanız çok daha kolay olacaktır.
Yani başarıya ulaşmak istiyorsanız, tüm bu unsurların bir araç olduğunu unutmayacak ve bu unsurlardan birinin aksaması halinde tüm planların bozulacağını da bileceksiniz.
Aksi halde sadece değirmende su döversiniz…
Bu kadar genellemeden sonra konuyu Silivri'deki sportif faaliyetlere bağlayacak olursak, düne kadar “Altyapıya önem verelim, memleketin çocukları oynasın. Ligde kalalım yeter” derken, bugün, “Onu da alsaydık, bu da gelseydi, Play-Off mu oynasak, doğrudan mı bir üst lige çıksak?” demek akıllı adam işi de değildir.
TFF 3. Lig'de ilk yarı bitti ama kimse geçtiğimiz sezon 6 resmi maçta forma giyen Sercan Besler'in neden kampa dahil edilmediğini kimse sorgulamıyor. Bununla birlikte geçtiğimiz sezon beğenilmeyen U-19 oyuncularının şuan gerek BAL takımlarında gerekse de şampiyonluğa oynayan SAL takımlarında olması kimseyi rahatsız etmiyor mu?
Ama herkes, kırk yıllık hoca edasıyla özellikle futbolda işini bilenlere akıl veriyor veya verdiğini zannediyor.
Takımın parçaları zaman zaman aksayan, zorlanan diğer parçalara omuz verir, onun yükünü paylaşır, onun ayakta kalması için daha fazla çaba harcar. Bunu yapmadıkları zaman da takım olmaktan vazgeçerler.
Benden size tavsiye, ya takım olun, ya takım olun.