1974 yılıydı. Almanya'da dünya kupası düzenlenecekti. Dünya futbolunun ‘dev' takımları bu dünya kupasında mücadele edeceklerdi. Dünya kupasının bir başka ilginç tarafı da hem Batı Almanya'nın, 1945 yılında Sovyetler Birliği'ne bırakılan (daha doğrusu Stalin'in el koyduğu) Doğu Almanya'nın ilk kez aynı grupta karşı karşıya gelecek olmalarıydı.
Dünya kupasının ilk maçı Batı Almanya ile Şili'nin arasında olacaktı. Türkiye'nin o dünya kupasında takımı yoktu ama bir hakemi görevlendirilmişti. Doğan Babacan 1974 dünya kupasında Türkiye'yi temsil edecekti.
Babacan FİFA tarafından Batı Almanya- Şili maçına verildi. Batı Almanya dünya kupasının ‘favorileri' arasındaydı. Şili Güney Amerika'nın hep iddialı takımları arasında yer alırdı.
Bu kupaya da Caszely gibi büyük yıldızı ile gelmişti. Maçın ilk on dakikası oynanırken Berti Vogts'un bir atağında Caszely Alman oyuncuyu adeta uçurdu. Vogts yerde kıvranıyordu. Aradan dakikalar geçti. Ortalık sakinleşti.
Doğan Babacan çekti kırmızı kartını ve büyük yıldız Caszely'yi oyundan attı. Herkes şaşkındı. Kimse kart göstereceğini beklememişti. Ama Doğan Babacan son derece soğukkanlı bir maç yönetti ve Türkiye'nin adını ‘altın harflerle' dünya kupasına yazdırdı.
Türkiye hakem yetiştirme konusunda çok şanslı değildi. Öyle kolay kolay hakem yetişmiyordu. Sonra Özcan Oal vardı. Türkiye'nin en iyi hakemlerinin başında geliyordu.
Ertuğrul Dilek, hocaların hocası Hilmi Ok el üstünde tutulan hakemler arasında kaldılar. Sonra Ahmet Çakar çıktı ortaya. Babası Mustafa Çakar da gözde hakemlerimizden biriydi. Ahmet Çakar yıllarca Avrupa'da da başarılı oldu.
Ardından Cüneyt Çakır geldi. Babası Serdar Çakır'ın hakemliği orta dereceydi. Ama Cüneyt Çakır 82 milyonun ‘gururu' oldu. Avrupa ne zaman ‘sıkışsa Çakır gel' diyordu. FİFA ve UEFA'nın hep başvurduğu hakemdi.
Türkiye'de bir başka konu da Merkez Hakem Kuruluydu. Her dönem 2'şer kez MHK değişiyordu. Kulüplerin hemen hemen hepsi hakemlerden yakınıyor, sezon sonu mutlaka o kurul görevini bırakıyordu. Nitekim geçenlerde Zekeriya Alp'in başkan olduğu kurul da görevini bırakmıştı.
Futbol Federasyonu da Serdar Tatlı'yı ve kurulunu göreve getirdi. Tatlı, hakemliği döneminde disiplinli yönetimi ile tanınırdı. 116 maç yönetmiş ve 2006'da hakemliği bırakmıştı. Sonunda görev ona gelince o da kabul etti.
Şimdi ‘VAR' kararlarıyla her zaman tartışma konusu olan hakemlerin başında Serdar Tatlı var. Ben Tatlı'dan umutluyum. Gerçi ortalık onu Fenerbahçe'nin istediğini söylese de o ‘iyi niyeti' içimde taşıyorum.
MEHMET SEPİL'İN İSTİFASI
Kulüpler Birliği Vakfı'nın başkanı Mehmet Sepil'in iki gün önceki ‘gizemli' istifası beni çok şaşırtmadı. Çünkü Türkiye Futbol Federasyonu, Digitürk ve Kulüpler zaten günlerdir bir ‘boğuşma' içerisinde. Sebep Digitürk'ün ödeme ‘lakaytlığı' daha henüz bir ödeme yok. Kulüplerin bankalar ile borçların ödenmesi konusunda vardıkları 12 yıllık anlaşma onları biraz olsun rahatlattı. Üstelik iki yıl geri ödemesiz bu anlaşma ortalığı biraz olsun sakinleştirdi. Mehmet Sepil Digitürk ile para konusunda kulüplerin hakkının korunması için bayağı mücadele veriyordu.
Geçtiğimiz haftaki yazımda bu konuyu gündeme getirmiş ve konunun Katarlılar tarafından son derece ‘duyarsız' karşılandığını yazmıştım. Digitürk'ün başındakiler ortada yoktu. Başlarındaki Al _Oboadly, Yusur ve Saab Türkiye'ye bile gelmiyorlardı.
Fransa'da büyük yatırımları olan Katarlılar bu tip davranışları orada yapabilirler miydi? Tabii ki ‘Hayır'…
Ancak Futbol Federasyonu daha doğrusu başkan Nihat Özdemir bu konuda arada kalmış durumda. Arada kalmış durumda dedik ama para konusunda ‘gevşek' kaldığı kesin.
ETEBO GALATASARAY'A NEDEN GELDİ
Galatasaray orta sahaya günlerdir oyuncu arıyor. Geçtiğimiz günlerde Stoke City'nin geçen sene Getafe'ye kiraladığı Nijeryalı Etebo'nun transfer edilmesi biraz şaşkınlık yarattı. Etebo geçirdiği sakatlıklarla gündemde olan bir futbolcu olarak biliniyor. 2 senede tam dokuz sakatlık geçiren Etebo'nun Fatih Terim'e nasıl bir fayda sağlayacağı, onun da böyle bir transferi hangi amaçla kabul ettiği kimse tarafından anlaşılamadı.
Türkiye liginde günler geçtikçe ortaya çıkacaktır. Benim bir- iki gün önce dikkatimi çeken bir konu oldu.
Beşiktaş başkanı genç takımların başına getirdiği Mehmet Ekşi'yi basınla tanışma ya da ‘sunma' toplantısında Sergen Yalçın'da vardı. Orada da parasızlıktan ‘dem' vururken Yalçın'ın ‘sabrının taştığını' gördüm. Sergen Yalçın ‘genç oyunculara' yönelik sorulara sert yanıtlar verdi ve mesajı hemen yanındaki Ahmet Nur Çebi'ye gönderdi;
“Bizim elimizdeki genç oyuncu adeti bayağı fazla. Bunların hepsi de iyi futbolcular. Ama biz yarışma takımıyız. Yarışma takımları genç oyuncularla değil, star oyuncularla sahaya çıkarlar. Biz de oyuncu transfer eder sahaya çıkarız” dedi…