1991 yılında Beşiktaş'ı Gordon Milne çalıştırıyordu. Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü bir ‘dokunulmazlar' filmi gibi lige adını koymuştu. O yıl genç takımdan birkaç futbolcuyu Gordon Milne ‘A' takımına aldı. Bunlardan biri Sergen'di. Siyah-Beyazlı takımın kaptanı Gökhan Keskin'di. Sergen'i Gökhan'a teslim ettiler ve ‘Dikkat et at yarışına çok düşkün. Kumar oynatma' dediler.
Gökhan o günleri şöyle anlatıyor; ‘Sergen'i yanımıza aldık. Metin Tekin'de vardı. Ancak iki hafta geçti. Ben, Metin ve Sergen birlikte kupon'. İşte futbolculuğu gerçek bir bütündü. İngiliz futbolunun önemli hocalarından Bobby Robson ciddi bir Sergen hayranıydı. İngiltere'nin önemli gazetelerinden ‘The Guardıan' Sergen için makale yazmış ve bir cümlesinde şu sözleri sarf etmişti; ‘Paha biçilmez bir sol ayak. 60 metreden topu bir kül tablasına bile kondurabilir'. Yine İngiliz dergisi ‘These Football Times' 2017 yılında yaptığı bir yorumda şu ifadeleri kullanmıştı; ‘Sergen Yalçın dünyanın en iyi futbolcusu olabilirdi' İngilizlerin Sergen'e olan hayranlığını anlamak için biraz geriye gitmek gerekir. Beşiktaş bir Avrupa kupası maçında dünya devi Chelsea ile oynayacaktı. Chelsea tam 41 maçtır kendi sahasında yenilmiyordu. Ama o gün işler değişti. Sergen müthiş bir futbol oynayıp tam iki gol attı ve Beşiktaş, Londra'dan başı dik ayrıldı. Maç sonu Chelsea'nin dünyaca ünlü defans oyuncusu Terry koşarak Sergen'e gitmiş ve formasını istemişti. Sergen'de çıkarıp formasını İngiliz Milli Takımının da kaptanlığını yapan Terry 'e uzatmıştı. O sırada Sergen'in yanında bulunan gençlerden Ramazan futbolcuya hemen sordu, ‘Abi adamın formasını niye almadın?' Sergen son derece ciddi cevap verdi, ‘Ben Sergen Yalçın'ım oğlum'
KİLYOS MAHALLESİNDE BÜYÜDÜ
5 Ekim 1972 doğumluydu. Sergen. İstanbul'un yazlık mekanı Kilyos'da büyümüştü. Atlara hayrandı. Tabii sonra da at yarışlarına. Hatta Lucescu'nun Beşiktaş'ı çalıştırdığı yıllarda takım Ümraniye'deki tesislerden 17'de otobüse biniyor ve kendi stadına gidiyordu. Ancak her kalkışta bir futbolcu eksik oluyordu. Sergen'di bu. Bir-iki-üç. Hep Sergen beklendi. Ancak Lucescu merak etmişti. Araştırılmasını istedi. At yarışlarında son koşu 17'de başlıyordu. Sergen yaklaşık beş dakika son koşuyu izliyor ve otobüse bir koşuda gidiyordu. Lucescu'ya anlattılar. Romen ne de olsa batılı bir hocaydı. O günden sonra otobüs 17.05'de kalktı.
Oyunculuğu müthişti. İnsanlığı da öyle. Ama yaramazlık yapardı. Bir dönem Bayern Münih'in listesine girmişti. Rummenigge ve Uli Hoeness alınmasını istiyorlardı. Alman takımının teknik 'scout'ları birer birer İstanbul'a geliyor ve Sergen'in maçlarını izliyorlardı. Büyük paralar gözden çıkarılmıştı derken, bir anda geliş-gidişler ortadan kayboldu. Sergen bu konuyu kendi ağzından şöyle dile getiriyor; ‘Beni çok istemişler. Devamlı gelip-gittiler. Ancak özel durumumu öğrenince de bir anda vazgeçtiler'. Sergen 60 kez milli olmuştu. Ama ne Avrupa şampiyonlarında ne de dünya kupasında sakatlığı yüzünden forma giyememişti. Hatta Fatih Terim'in teknik direktörlüğünü yaptığı bir dönem kendi takımında yedek kalıyor ancak Milli takım açıklandığı zaman Ay- yıldızlı formaya çağrılıyordu. Milli maçlarda da iyi oynuyor ve goller atıyordu. 2006 yılında sakatlığı nedeniyle futboldan koptu. Beşiktaş ‘Gel genç takımın başına geç' dedi. Pro –lisans için bu gerekliydi. Geçti. O yıl Beşiktaş'ın teknik direktörü Mustafa Denizli idi. Sergen hem genç takımda çalışıyor hem de ulusal televizyonda futbol yorumculuğu yapıyordu. Ama her yorumda Beşiktaş'ın hocası Denizli'yi eleştiriyor ve gençlere yüz vermemesinden şikayet ediyordu. İş tabii ki böyle yürümedi ve Beşiktaş genç takımını bıraktı.
BEŞİKTAŞ'I YOKTAN VAR ETTİ
Geçen sezonun ortasında Beşiktaş'ın başına geçmişti. Abdullah Avcı'nın bıraktığı takımı toparlamak zordu. Sergen bu. Toparladı. Beşiktaş ligi üçüncü bitirdi. Sezon başı sıkıntılar vardı.
1-Yönetim futbolcu alımında ağır davranıyor ve istenen futbolcuları ‘paramız yok' borcumuz çok ‘o bize yaramaz-bu bize olmaz' diye geri çeviriyorlardı. Hatta eksik oyuncular nedeniyle Yunan takımı PAOK ile oynanan maç farklı yenilgiyle bitince ortalık karıştı. Ama yönetim çabuk toparladı. Seçimler iyi yapılmıştı. Avrupa üst liglerde oynayan Rosıer -Ghezzal-N'Koudu gibi oyuncuların yanı sıra Abubakar'da umutsuz bir şekilde alınmıştı. Yani Beşiktaş, Süper lige hiç de beklendiği bir süperlikte başlamamıştı. Sezon başı 22 futbolcu transfer eden ve transferini Galatasaray'ın mutlak listesinde olan veya içinden (Sinan Gümüş gibi) oyuncularla takviye eden Fenerbahçe tek favoriydi. Ama kazın ayağı öyle değildi. Beşiktaş sonradan takımdaşlığı, tecrübe ve gençliği-paylaşmayı ve yardımlaşmayı çok iyi organize ederek zirveye oturdu ve ligin sonuna gelindi.
Beşiktaş'ı bugünlere getiren Ahmet Nur Cebi yönetiminin mutlak payı vardır. Ama bu konuda futbolculuğunu başta İngilizlerin her gün dillendirdiği Sergen Yalçın'ın hiç mi rolü yoktur.
Yani Sergen Yalçın bir efsane midir?
Tabii ki efsanedir. Hem de su katılmamış.