Silivri SİAD Başkanı Hakan Kocabaş gazetemize ziyarette bulundu. Uzaktan birbirimizi anlamaya çalışmakla kurulan iletişimde oluşan boşluklar ve yanlış anlamaları gelecekte ortadan kaldırmanın yolu konusunda yüz yüze konuşarak anlaştık galiba. Adil Sirkecioğlu’nun eşlik ettiği bir sohbette fikir birliğine varmak zor, ama uyum sağladığımızı düşünüyorum; işadamları ile sanayicilerin temsilcisi ve Hürhaber açısından.
Kocabaş, insan hayatında üç önemli eğitim sürecinin olduğuna dair inancını ifade ederken; aile, okul ve basını söyledi. Günümüzde artık buna medya demek daha doğru olur herhalde…
Bizim sayıları 300 ile 400 arasında değişen sanayi kuruluşu ve iş yerinin sahibini birebir tanımamız zor görünüyor da onlar adına Hakan Kocabaş’ın bu görevi üstlenmesi olabilecek en doğru yaklaşımlardan biri olarak kendini hissettiriyor. Kimse kusursuz bir SİAD başkanı ve yönetimi beklemiyor.
Hayatımızda kusursuz olan hiçbir şey yok; kendimizi ne kadar sevip beğenirsek de şahsi noksanlıklarımız en başta kabul etmemiz, kabullenmemiz gerekendir. Hakan Kocabaş’ın SİAD başkanlığını kabul ederken de ne yönetimini ne de temsil ettiği üyeleri hiçe sayamayız, ondan daha az değer ve nitelikle göz ardı etme yoluna gidemeyiz.
Silivri Belediyesi ile SİAD ortaklığında açılan Silivri Expo Sanayi, Ticaret Sergisi ve Kariyer Günleri etkinliğini üzerinde durduk daha ziyade. SİAD Başkanı bir erkekten beklenmeyecek ölçülerde titiz… Belki bir de işin mutfağında olunca insan aksayan tarafları daha fazla görüyor. Ama Kocabaş’ın bir de şu huyu ortaya çıktı; genelde insanlar kendileriyle alakalı eksiklikleri gizlemeye çalışır o basın toplantısında (o adına her ne kadar sohbet toplantısı dese de) bunları ifade etme cesur yürekliliğini gösterdi. Bunu yapmayı bir hata olarak değerlendirse de bence öyle değil. Kendini bu kadar acımasız eleştiren bir yapı şahsen bana üzerine daha fazla gitme şansım olmadığını hissettirdi. SİAD ile ilgili çok parlak ve yapıcı bir yaklaşımım olmadığını Kocabaş’a da itiraf etiğime göre açıkça belirtmekte bir sakınca görmüyorum, yazılarımı takip edenler de zaten bilir; ama son süreçte eleştirmemek için kendime karşı mücadele verdim resmen.
İyi niyet, emek ve gerçekten faydalı bir iş olduğunda ortada, düzenlenen organizasyon gibi, o güne kadar sahip olduğunuz yargılarla ne kadar karşı olursa olsun yapıcı olanlar dışında bir eleştiride bulunmanız çok zor. Özellikle akıl ve vicdan noktasında. Yoksa vites arttırır gaza basarsınız, kontrolü kaybedip bir yere toslayana kadar da gidersiniz. Artık size mi geri dönülmez bir şey olur kazaren çarptığınıza mı Allah bilir.
Benim SİAD ile bir türlü aşamadığım bir diğer beklenti ve eleştirim ‘dik durmaları konusundaydı’… Şu veya bu yönde bir kararın arkasında durmalarından ziyade gerçekte ne düşündüklerini net bilmek ile ilgili bir ihtiyacı savundum. 90 üyesi bulunan bir dernekte böyle bir karar birliğine ve net duruşa varmak benim umduğum kadar kolay ve basit değil anlaşılan.
SİAD’ın ‘zenginler kulübü’ görünümünden çıkma gayretini ve özellikle öğrencilere yönelik yapılan destek programlarını çok önemsiyorum. İstihdam açısından Silivri’ye kattıklarını da göz ardı edemeyeceğimiz gerçeğini kabul ediyorum.
Hakan Kocabaş’ın aklındaki SİAD’ın gerçek olması kolay değil ama imkânsız da değil. SİAD kendi içindeki kaynaşmaya öncelik tanımalı pek tabi ama toplumla iç içe olma durumuna da daha fazla yatırım yapması şart.
Silivri hem bir avuç hem dünyalar kadar geniş bir yer. Kaynaşıp, kenetlendiğimizde çok güçlü bir yapı, her ötekileştirip, ayrıştığımızla daha güçsüz bir kent.