ŞİİR DİNLETİSİ...
Uzun zamandır böylesine keyifli bir gece geçirmemiştik. Kilolarımıza ve yüreğimize hitap eden bir geceydi. Ruhlarımızın temizlendiğini, yüreklerimizin sevgiyle dolduğunu hissettim, havadaki enerji, sevgi ve hayranlıktı. Ellerinize, dillerinizi, yüreklerinize sağlık çocuklar. Her birinizi tek tek kutluyorum. Burak’cığım gitarının telinin kopması bile gecenin sihrini bozamadı. Gitarın da, sen de çok güzelsin. Senin sesini dinlemek bana hep huzur vermiştir. Benim çocukluğum ve gençliğimde şimdiki Milli Eğitim’in karşısında Halk Eğitim Merkezi vardı. O zamana göre güzel bir de sahnesi vardı. Gençler bu tür aktiviteleri orada yaparlardı. Tiyatro geceleri, şiir geceleri, anma törenleri, defileler yapılırdı. İşte o zamanki Silivri böyle bir yerdi. İçimde hep bir sızı vardı. Artık gençler böyle şeylerle uğraşmıyor mu diye. Tekrar teşekkürler çocuklar.
Gençlerden laf açılmışken beni çok üzen bir olayı siz okurlarımla paylaşmak istiyorum. Bir yıl önce filandı, eşim, ben ve bir arkadaşımız Kale Park’ta kahvaltı yapıyorduk. Yan masamızda dört delikanlı karşılıklı oturuyor ve oldukça yüksek sesle şakalaşıyorlardı. Bir müddet sonra masaya genç bir kız geldi. Gençlerde hiçbir hareket yok. Kız kendi sandalyesini çekip masanın başına oturdu. Hepsi birden sohbete devam ettiler. Daha sonra kız herhalde tuvalete gidip geldi, tam yerine oturacağı zaman çocuklardan biri altından sandalyeyi çekti ve kız çok kötü düştü. Ben sinirle yerimden fırladım ama bir anda dondum kaldım, çünkü kız da çocuklar da kahkahayla gülüyorlardı. Hiçbirşey olmamış gibi yerine oturdu. Kendimi tutamayıp çocuklara söylenmeye başladım, ama beni en çok üzen o kızın masadan çekip gitmemesiydi. Bu olay neden şimdi aklıma geldi bilmiyorum. Galiba bizim yaşımızdaki insanlar bir geçmişe bir şimdiye gelip gidiyorlar ve kıyaslamalar yapıyorlar. Sevgiden vazgeçtik, insanların birbirlerine saygılı davranmaları bu kadar mı zor? Evet zor. Neden? Şu İstanbul’daki bir barınakla ilgili görüntüleri biliyorsunuz. Üç gün bir yetkiliye ulaşmaya çalıştım. Kibarca ama acil olduğunu söyleyerek sonunda istediğim kişiye ulaştım, ama olayın doğru olmadığını, istersem gelip kendimin de görebileceğini söylediler. Evet gideceğim, çünkü kendim görmek istiyorum. Bir barınakta sekiz yüze yakın köpek toplanırsa olacağı budur. Silivri’de de Bakırköy’le birlikte bir barınak oluşturursak bu olur. Evet, işçilerimiz sorumsuz ve cahil ki o hayvanları baygın vaziyetteyken üst üste doldurup atabiliyorlar. Tabi bu cahilliğin ötesinde acımasızlık hainlik. Peki bazı veterinerlere ne demeli? Bizde de var. Hayvanı sapasağlam emanet ediyorsun sana öldüğün söylemek zahmetine bile katlanmıyor. Üstelik burada baktıkları hayvan sayısı onu geçmez. Aptal aptal konuşuyor. Hadi gel de saygılı ol. Sen bu işten para kazanıyor musun kardeşim? Bu senin ekmek paran değil mi? Neden bunu hak etmiyorsun? Kimse senin bana iyi bir veteriner olduğunu söyleyemez artık. Bari amirine bildir. Sevimli hayattaki tek görev insanları koruyup mutlu etmek olan bu hayvanı bir de hatırlamamış gibi yapmak.
Ben gene kendimi unuttum. Gelelim İstanbul’daki barınaklara. Bir de ben o görüntüyü çeken hanımı merak ediyorum. O an niçin kıyameti koparmadı acaba. Ben olsam nasıl davranırdım? Hiç düşünmek istemiyorum. İşte gitti kibarlık. Ne yapalım gözlerimizi her şeye kapayalım mı? Bizim çok bildik bir atasözümüz var ya, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” Tanrım bazı atasözlerinden de nefret ediyorum. Ne kadar egoistçe bir öğüt. Bu atasözünü hemen yok etmeliyiz. Nefret ettiğim bir de değiş var; “Kocanın iki testisinden birini hep kıracaksın ki o hep ikiyi tamamlamaya çalışacak” Tanrım böyle değişlerle büyüyen bir nesil nasıl akıllı, dürüst sevecen olabilir. Onun içindir ki Mehter Takımı gibi iki ileri, bir geri gidip geliriz. Sevgili Nevzat Atlığ’ın eşi Vediha teyzenin bir sözü var; “İnsanlara hayvan demenin hayvanlara hakaret olduğunu düşünürüm” Haksız değil vallahi. İşte size güzel ve doğru bir deyiş. Gelin bundan sonra çok kızdığınız insanlara hayvan deyip onları onurlandırmayın. Minik köpeğin ölmesi ve internetteki görüntüler. Yok yok bu gün kalemimden güzel şeyler çıkmıyor.
Haftaya güzelliklerde buluşmak üzere. Hoşçakalın...