Düşün düşün, bir türlü ilk cümlesini yazamadım çünkü. Startı verince devamı bir şekilde gelir inşallah.
Geleneğe uyup bahar geldi dilimizin döndüğünce aşk yazısı yazmayı düşündüm, aklımda bizim siyasetçiler. İnsanda aşkı besleyen duygu bırakmadılar ki. Verip veriştiriyorlar birbirlerine bol keseden. Ayrı ayrı konuşsan kibar, nazik insanlar siyaset sahnesinde karşılıklı bir araya gelişlerinde acayip bir şeye dönüşüyorlar.
Bir insanın oyunu döve döve de alırsınız, güzellikle de. Allah’tan vatandaşa birbirlerine davrandıkları tarzda bir hareket içinde değiller.
Birbirlerine sayıp, sövdüler ne oldu peki? İki gün konuştuk, attık büyük büyük puntolu manşetleri sonra? Rahatladık mi? Hayır. İncindik, üzüldük, gerildik… Küskünlükler boğazımıza düğüm oldu, selama uzanan elimize kelepçeler vurdu.
Klassis Resort’taki sergide bakıyorum Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, sırayla herkesle tokalaşıyor AKP İlçe Başkanı Metin Karakaş’a gelince yan çizip devam ediyor. Yok artık dedim içimden. Bu kadar da değil. Ya siyaset yapmayacaksınız ya da çocuklar gibi küsmeyeceksiniz. Hele barışmayı bilmiyorsanız hiç küsmeyeceksiniz, başaramıyorsanız lütfen siyaset yapmayın. Süleyman Demirel profiliyle yetişen bir kuşağın siyasetçilerine yakışıyor mu hiç? Siz küsüp birbirinizle ‘oynamayınca’ Silivri’ye nasıl hizmet edeceksiniz?
Metin Karakaş, Özcan Işıklar’dan özür beklentisi içinde aylardır. Bana daha çok beklermiş gibi geliyor. Çünkü süreci buraya taşıyan gelişmelerde hareketleri kasıtlı veya kasıtsız neden. Işıklar, yerelde takdir beklerken ulusal düzeyde madara olmuşken, söylediği sözlerden geri adım atar mı? Değil bu olayda genelde hiç adeti gibi görünmüyor. Özür de teşekkür de dudaklarından dökülmemek için üçüncü dünya savaşı halinde aklı ile duyguları içinde sanki... Oysa biraz kırılması lazım. Çoğunlukta kitlelere hitap etmekten, bireysel nokta ilişkileri ile yönetim sürecini kolaylaştırmalı. Silivri’ye hizmet sürecinde kendi ekibinin yanı sıra muhalefetin de, desteğini alamadığı insanları da yanına çekmeyi önemsemeli.
Işıklar’ın bir sözü vardı söylediği dönemi tam hatırlamıyorum ama “Bana en çok karşı çıkan insanları kazanmakla başlayacağım” diye. Yapmadı, yapmıyor da. Bireysel düzeyde dahi önemsediğini hissettiremediği sözlerini belli kesimlere yayma zorunluluğu ile karşı karşıya.
Işıklar ve ekibi, en büyük eleştirileri kendi tabanından alıyor. Oysa onları zaten ‘elde var’ olarak hesap etmeli, diğer kesimler üzerinde destek kazanım çabalarını sürdürmeliydi bir yılın ardından.
Ne siyasetin ne de Silivri’yi yöneten kişinin “Şu kişi bana karşı yok sayar geçer giderim” deme şansı yok. Muhalefet bunu der. Ve bundan doğan zararı sineye çeker. Muhalefette bulunmanın bu tür avantajları var. Ya iktidar kazanmışken, kaybetmeye neden razı olsun? İktidar duygusu kazanılanı kaybetme tahammülüyle beslenmez, aksine daha fazlasını elde etmekten heyecan duyar. Heyecanını yitirmiş bir iktidarı Silivri’ye reva görmeyin.
Hiçbir sorun tek taraflı yaşanmaz. Silivri’nin geleceği konusunda en güçlü söz söyleme hakkına sahip kesimler, bugün karşımıza çıkıp “bizim birbirimize söyleyecek hiçbir sözümüz yok” dediği anda Silivrililerin size söyleyeceği her şeyi ve Silivri’ye karşı çıkmayı göze almışsınız demek ki.
Işıklar’ın sözlerini takla attırarak ifade edeyim; İktidarı da muhalefeti de aynı irade seçti. Üç aşağı beş yukarı oy farkı var arada sadece. Ne kendinizi çok ne de onları az görerek bir yere varamayız. Muhalefetin, “Bize bir adım gelene, 10 adım gideriz” söylemi iktidarın eline çok güçlü bir koz veriyor. Silivri’nin kazanacağı, yerel yönetimi kısıtlamalardan kurtaracak kapının anahtarı. Elinizi uzatıp kilidi çevirmeme inadı neden? CHP’li bir iktidar olarak AKP ile işbirliğini yanlış görenlere söyleyecek çok fazla bir şeyim yok ama AKP’yi Silivri’de iktidardan sonra ikinci belirleyici konuma sokan süreci de halk seçti hatırlatmak zorundayım. AKP’ye Silivri’de kullanılan oylar gökten zembille inmedi.
‘Bahar geldi havada aşk kokusu var’ın siyasetçisi de üstte anlattığım gibi…
Kışın çetin şartlarından sonra filizlenen umutlar gibi anlaşma, hoşgörü ve uzlaşmaya yol verelim. Zaten barışmazsanız tekrar kavga etmenize imkan olmaz. O kadar meraklıysanız buna…
İnsanlar konuşmadan anlaşma sağlanmaları imkansız. Haa derdiniz anlaşmak değilse söyleyin de bilelim! ‘Silivri’ye hizmete değil birbirimizi yemeye geldik bundan gayrısı yalan’ diyorsanız geçmiş olsun!
Taşıma suyla da değirmen dönmez. Silivri ısmarlama çözümlerle iflah olmaz bunu da unutmayın. Hep birlikte burada yaşayan, yaşamaya niyetlenenlerin fikrini alarak çözüm bulacağız, gidiceğimiz yolu belirleyeceğiz.
Silivri’ye sormadan seçtiğiniz o kumaşla, prova yapmadan diktiğiniz elbiseler ne içimize siner ne üzerimize olur!
Akşam Gazetesi’nde çıkan şu meşhur “Al gülüm ver gülüm” haberi sonrasında Özcan Işıklar’ın Metin Karakaş’ı hedef alan açıklamaları nedeniyle muhalefet meclis üyelerinden özür dilemesine hiçbir sebep yok. Karakaş, haberde geçen ‘manidar’ ifadesinin cevabı değil, yöneltilen sorunun içeriği olduğunu anlattı. İsminin haberde geçmemesi ile ilgili durumu da izah etti. Ama diğer yandan Işıklar da haklı, mecliste oybirliğiyle geçen bir kararın sonrasında sırtından bıçaklanmış gibi hissettiğini düşünüyorum.
Söylemler ağırdı ama haberin doğurduğu ve verdiği hasar düşünülse etki tepki durumunun sonuçları olduğu aşikar.
Işıklar, Karakaş’ın saydığı mazeretleri samimi bulması halinde ancak kendisinden özür dileyebilir. Meclis üyeleri bu süreçte taraf değil, ancak kalkan olabilir. Maalesef geldiğimiz durumda Işıklar’ın, Karakaş’ın samimiyetine inanacak durumu kalmamış görünüyor. Empati yaptığımda karşı tarafın suçu olmadan duyulan güvenin kendiliğinden zaman aşımına uğramayacağını düşünüyorum.
Karakaş, potansiyel belediye başkan adayı olarak Işıklar ile rekabet mi edecek, genel iktidar temsilcisi olarak Silivri’ye hizmet, dolayısıyla yerel yönetime muhalefet olarak destek mi sunacak? Ve Karakaş şunu iyi tahlil etmeli neden sürekli olarak iyi niyeti sorgulanıyor? Söylediği ve yaptıkları arasında bir tutarsızlık olabilir mi?
Işıklar’ın Karakaş’tan farklı olarak yaptığı hatalardan geri dönme alışkanlığı yok. Yaptığı hiç bir şeyi ‘hata olarak kabul etme’ huyu yok. Işıklar, dört dörtlük bir insan olduğunu iddia etmekten vazgeçmeli. Ne kadar gayret sarf ederse etsin, verdiği emekteki insan üstü çabayı kabul etsek dahi bu onu üstlendiği görevde mükemmel kılmaz. Eğer bu başkanımızı rahatlatacaksa Silivri’de, hatta Dünyada da mükemmel insan yok. Sizi bunun için suçlayacak kimse de çıkmaz yani! Kendinizi yalnız hissetmeyin. Asıl olmak istediğiniz o ‘mükemmel’ durumda çok yalnız kalırsınız.
Hatalarınızı kabul etmek de özür dilemek kadar anlamlı ve gerekli.
Küskünlüğü sona erdirmek büyüklüktür. Eninde sonunda barışacağınıza göre; bu büyüklüğü kimin önce gösterebileceğini merakla bekliyorum.