Sektörde 20 yıllık tecrübe, Silivri Sanayisi'nin
ilk kadın esnafı ayrıca 15 yıldır bir fiil demir ticareti yapan biri o… Her aşamasıyla büyük
bir titizlikle ilgilenirken önyargıları da kıra kıra sırtladığı işi (onun hayatı aslında) Hürhaber okuyucuları için özetledi Seldağ Onur
“Yolda yürütmezlerken, iş “abla hoş geldin'lere geldi”yi bir de Demir Madam'dan okuyun...
8 Mart sonrasında kadınların neler yapabileceğine dair Silivri'den iddialı bir örnek Seldağ Onur, Onur Demir Doğrama'nın patroniçesi, çalışanı; her şeyi esasında. Kıymetli anneciğinin desteğini de eklemek isterim. Anlattıklarını ben ağzım bir karış açık dinledim siz keyifle okuyun efendim…
Sevginar SALİ: Sizi tanıyabilir miyiz?
Seldağ ONUR: Almanya'da doğdum. İlkokul döneminde Silivri'ye geldim. Eğitimimi burada aldım. Üniversite mezunuyum. İşletme Bölümünü okudum. İşim tamamen tesadüf. Ailemde böyle bir mesleğe sahip olan yok. Şartlar beni buraya getirdi. Yıllarca güvenlik amirliği ve güvenlik işi yaptım, VİP korumaydım. Görüntüm gereği hiç kimse bana o işi yakıştırmadı. Sürekli, “Başka bir iş yapmalısın. Bu kadar sertlik sana hiç yakışmıyor” diye baskı gördüm. Sonra ağabeylerim beni fabrikaya götürdüler ve ben deli bir paraya orayı terk ettim. İçime çok dokunurdu; “Çoluk çocuğun var, silahtı şuydu buydu” dendi. Özel kolluk görevlisiydim. Hala Gayrettepe Şubesine bağlı bağlıyım kimlik ve ruhsatımı vermedim. Yan cebimde hep duruyor. Piyasa şartlarında bir şey olursa elimde bir ekmeğim olsun diye tutuyorum. Beni Değirmenköy'de bir fabrikaya götürdüler, bir arşive tıktılar ve bana “Burayı hallet” dediler. Fabrikanın on yıllık geçmişini düzenlemem gerekti. Çuvallarla dolu kâğıt parçalarını döktükçe, kendimi algılayıp anlamaya çalıştıkça bu işi öğrendim zaten. Arşivde öğrendim. Sonra o işin satış ve finansına baktım. Demir ticaretini kendi kendime öğrenmiş oldum. Sonra bayağı kendimi geliştirdim. Fabrika demir işlerini geliştirmek istedi. Ben de Silivri'yi önerdim. Bir arkadaşımızın devretmek istediği dükkânlar vardı. Gelip aldık. Sonra bu çok talep gördü. Fabrikanın büyük müşterileri bize müşteri olmak istediler. Biz açma aşamasında firmayı devrettik. Orada başladım ve genel müdürlük yaptım. İşler pek masa başında oturulduğu gibi olmadı. Yeri geldi aşağıya indim, yeri geldi kamyonları kullandım, müşteriye götürdüm. Öyle böyle alıştım.
Sevginar SALİ: Tam olarak nelerle uğraşıyorsunuz mesela?
Seldağ ONUR: Aklınıza gelebilecek her türlü demir ürünün perakende ve toptan satışını yapıyorum. Silivri'nin el vermediği işçilikleri yaptırabiliyorum. Kaynak yapıyorum, mesela kendime kapı da yaptım tamamen hobi olarak. Bu ürünü satınca insan ister istemez merak ediyor. Ben de denedim ve başardım. Daha önce ufak ufak çerçeveler, kedi ve köpeğe kulübe denemelerim var. İlk kez kendime de kullanabileceğim bir şey denedim ve oldu.
Sevginar SALİ: Kaç yıldır Silivri Sanayisinde bu işi yapıyorsunuz?
Seldağ ONUR: Kendi dükkanım olarak 15 yıl, o işletmede de 5 yıl çalıştım. 25 Yaşında bir oğlum var. Benim işimi hiç sevmiyor. Benim kamyon kullanmamı da sevmiyor. Çok küçük yaştan beri benimle, işimi biliyor ve tahammülü yok.
Sevginar SALİ: Bu nasıl bir hayat?
Seldağ ONUR: Çok açık ve net söylüyorum, bu kapıyı açtım ya kapatamıyorum. Gitmek istesem bile gidemiyorum. Burası küçük bir sanayi ve bu işi yapan 7-8 kişiyiz. Herkesin seçmiş olduğu, çalışmak istediği benim gibi insanlar var. Ben gibi birisi gittiğinde onun müşterisi açıkta kalıyor, kötü muamele görüyor. Kimse bunu yaşamak istemiyor. Üç liralık aldığın ürünü, benim müşterim olduğun, ilk defa kapısına gittiğin için firma farklı fiyatlar veriyor. Piyasamızda rekabet çok fazla. Alışlarımız saatlik, döviz üzerinden. TL'ye biz çevirip satıyoruz. Günde üç defa fiyat değiştirdiğimiz oluyor. O fiyat farkı bile şu küçücük yerde birçok şeye sebebiyet veriyor. Benim bir saat içinde 1 TL'ye sattığımı 75 kuruşa satan firma çıkabiliyor. İletişimde kopukluk oluyor, yetişemiyor ya da dışarıda oluyorum, iniş ve çıkışları takip edemiyorum. Eskiden en azından sabah fiyat açılırdı, insanlar akşama kadar bunun üzerinden satış yapardı.
Sevginar SALİ: Hammaddeyi nereden alıyorsunuz?
Seldağ ONUR: Bunları üreten yurt içi ve yurt dışı firmalardan alıyorum. Çin, Ukrayna ve İsviçre ile bu tarz çalışmalarım var. Karnımı doyuramadığım için dışarıya da açılmak zorunda kaldım. Allaha şükür şu internette reklam gelişti de biraz dışarıya kendimizi duyurabildik.
“YOLDA YÜRÜTMEZLERKEN, İŞ “ABLA HOŞ GELDİN'LERE GELDİ”
Doğru yerlerden doğru fiyatlarla alışveriş yapınca insanlar da tercih ediyor. Bu şekilde çalışmayı seviyorum. Bırakmak istemiyorum. Çok büyük zorluklarla kazandım bugünkü konumumu. Beni yollarda yürütmezlerken, iş oradan ‘abla hoş geldin'lere geldi. Bu şekildeki değişimlerini seviyorum. Bana güzel davranmalarını, alışmalarını seviyorum. Bu sektörde biz çoğalamadık. Benim gibi bu işi yapan da yok. Zeytinburnu'na alışverişe gidince yollara araba çekerlerdi ben oradan alışveriş yapamayayım diye. “Gitsene buradan kadın, ne işin var kamyonun üstünde?” derlerdi. Onlarla yıllarca savaştım. Bir gün o kadar delirmişim ki elime demiri geçirdim ‘Siz benden ne istiyorsunuz? Ben ekmeğimin peşindeyim' diye avazım çıktığı kadar bağırdım ve ağladım. ‘Hayır, kadın yapamaz, sen bu sanayiye gelmeyeceksin' dediler. Sonra çok pişman oldular. Ertesi sabah gittiğimde tepsi tepsi böreklerle karşılandım.
“İŞİMİ ÇOK SEVEREK YAPTIĞIM İÇİN VAZGEÇMEK İSTEMİYORUM”
Sevginar SALİ: Daha rahat bir hayat seçme şansınız yok muydu?
Seldağ ONUR: İşimi çok severek yaptığım için vazgeçmek istemiyorum. İlla ki çalışmalar var, teklifler var. Bu sektörün dışında hizmet, tekstil sektöründen bana çok teklif geliyor. Hiç birine sıcak bakamıyorum. İşimi de hayvanları da çok seviyorum. Hayvanlara karşı sorumluluklarım var. Burası benim evim gibi, yemeğimi de burada yapıyor, bazen malzemeyi teslim edemediğimde de burada kalıyorum. Bu işi yapıyorum diye babam benimle dört yıl boyunca konuşmadı. Buradaki esnaflardan biri gidip onu fırçalamış, “Kızın ne güzel iş yapıyor, biz kendisini takdir ediyoruz, seni niye yanında görmüyoruz?” demiş. Babam dükkânıma öylelikle geldi. Kolay olmadı. Annem bana destek oluyor. Benim müşterilerime yardım eder, benden daha çok fedakârlık yapmaya çalışıyor.
“HAYATI DOLU DOLU YAŞADIM”
Sevginar SALİ: Kadına yaş sorulmaz ama o kadar çok şeyi ne kadarlık bir ömre
sığıdırdınız merak ettim doğrusu?
Seldağ ONUR: 45 Yaşındayım. Hayatı çok dolu dolu yaşadım. Hep adrenalin hep adrenalin. Sıradan bir hayatım olmadı. Burada adam da çalıştıramıyorum. Başıma bir sürü tatsız olaylar geldi. Belki de doğru insanları seçemedim. Malzeme de kıymetli olduğu için en büyük sorun zaten hırsızlık. Bir elemanım kendi aracımın içinde vefat etti. Bir daha adam çalıştırmayacağım diye tövbe ettim. O yüzden buranın satışı, faturası, temizliği, finansı v.s. her şeyi bana ait. Yetiştiremiyorum. Yoruluyorum. Yardımcı alırsam büyümem gerek. Onu da istemiyorum. Paranın hayatımızda çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Zaten kazandığım paranın çoğunu hayvanlara harcıyorum. Çok yol yaptığım için yollarda hayvanlara çok rastlarım. Bir sürü ameliyat ettirdiğim çeşit çeşit hayvanlar var.
“İŞİMİZ ZOR, RİSK FAZLA”
Sevginar SALİ: Sosyal yaşamınız var mı?
Seldağ ONUR: Oğlumun başına bir trafik kazası geldi. Malzeme teslimleri yüzünden onu ziyarete Kıbrıs'a gidemedim. İnsanlara söz verdiğim için yapamadım. Kendime çok vakit ayıramıyorum. Bizim mesleğimiz çok zor. Ürün çok pahalı olduğu için hele kesildikten sonra telafisi yok. Buralarda yaptırmak istediğim şeyleri yaptırma şansım yok. Silivri bizim ürün konusunda gelişemedi. Bunların makineleri devasa. Hesabında ufacık bir yanlışlık o ürünü çöp etmek demek. Çok büyük risklerle oynuyorum.
Sevginar SALİ: Ürünlerinizi kimlere satıyorsunuz?
Seldağ ONUR: Asansörcüler, alçıpancılar, inşaatçılar, müteahhitler, fabrikalar, gıda sektörü, karayolları kullanıyor. Bir fabrikayı sıfırdan yaparken şu anda ana maddesi demir. Beton yapmış olsa bile, kat atıyor, çatısına kullanıyor. Sattığımız ürünleri kullanmayan yok.
“SANAYİDE BU KADAR RAKİBİN İÇİNDE KADIN OLARAK ÇALIŞMAK KOLAY DEĞİL”
Sevginar SALİ: Yaptığınız işte kendinizi nasıl konumlandırıyorsunuz? Bizim için sıradışısınız…
Seldağ ONUR: Birçok kadın kuaför veya tekstil sektöründe iş yeri açabiliyor, ama benim bakıldığında erkek işi yapıyorum. Kendimden birini yetiştirip buraya bırakıp öyle gitmeyi hedefledim. Yaş gidiyor, emekliliğim geldi. Sağlığım da biraz izin vermiyor. Bu işi yaparken bacak bağlarımı kopardım. Çok ciddi ve riskli bir ameliyat geçirmem lazım. Sürekli erteliyorum. Oğlumun dönmesini bekliyorum. Onun düzenini kurup ameliyata öyle girmek istiyorum. Yüzde 50 yürüyememe ihtimalim var ameliyat sonrası. Oğlum yaşamını ele geçirsin, geçimine sağlamaya başlasın ki ben buradan vazgeçeyim. Böyle kapatıp gitmeyi düşünmüyorum. Benim gibi bir kadını getirip buraya oturtacağım. Ondan sonra gideceğim. Bu sanayi nasılsa alıştı.
Herkes para kazanmak ve yaşam şartlarını idame etmek için çalışıyor. Ben de bunun için çalışıyorum. Sanayide bu kadar rakibin içinde kadın olarak çalışmak kolay değil. Çok şükür rakiplerinden kötü bir şey görmedim. Hatta bir tanesi çok destek oldu.
“BİZ BİTERSEK BİRÇOK İŞLETME BİTMİŞ DEMEKTİR”
Son dönemde sektörel anlamda birbirimize daha kenetlenir olduk çünkü piyasamız çok kötü durumda. İşsizlik hat safhada. Türkiye'de demir satışı azaldıysa, faaliyet yok demektir. Çünkü birçok sektördü bizim verdiğimiz ürünler kullanılıyor. Biz bitersek birçok işletme bitmiş demektir. Biz para kazanıyorsak, bilin ki birçok sektör çok çok iyi para kazacak. Şu anda durum çok kötü. Suriye'deki savaş, doların yükselmesinden dolayı stokçular malı elinde tutuyor. Çünkü her geçen saat değeri bir tık daha yükselecek. Stokun varsa para kazanıyorsun. Bir sabah da kalkıyorsunuz bin liralık malzeme beş yüz'e düşmüş. Biz bunları yaşadık. İki sefer battım. Tekrardan ayağı kalktım. Tehlikeli bir iş. Türkiye'de her iş tehlikeli.