“..Saldırırken ateş gibi, direnirken dağ gibi sabit olun. Planlarınız gece karanlığı kadar gizli, saldırılarınız ise gök gürültüsü kadar ani olsun..”
*Sun Tzu
Yeni haftaya yoğun bir meclis mesaisi ile başladık…
Hükümet AK Parti'de, İBB'yi Millet, Silivri Belediyesini Cumhur İttifakı kazanınca ‘hizmet yarışı' kelimesi siyasi kulislerimizde hiçbir dönem yankılanmadığı kadar çok yer edinmişti. Dünya siyasetten umudunu git gide kaybederken bizde esaslı bir toparlanma yaşandığını inkâr etmek mümkün değil. Geçmiş dönemlerde o veya bu sebepten mahrum kaldığımız hizmet ve yatırımlar Silivri'ye hızlı ve etkili şekilde geliyor. Kim ne derse desin ya da düşünürse düşünsün ‘Volkan Yılmaz' gibi bir faktörün tetikleyici fonksiyonu devrede olmasa biz yaşadığımız Hükümet ve İBB desteklerinin önemli bir bölümünü ancak rüyalarımızda görmeyi sürdürürdük. Eksik ve yanlış yaptığı şeyler olabilir, kimse kusursuz değil ama şu iki yılın bilançosuna bakıp “Nereden geldi bu adam?!” demek insafsızlık Silivri'yi düşününce! Kişisel veya siyasi menfaatleri başka şey buyuranlara karışamayız!
Silivri görünür, istekleri duyulur oldu hem de sadece İBB'de değil Ankara'da da… Birçok insanın gözü Silivri'yi izler oldu.
Yılmaz'ın çalışkanlığı, bilgi, deneyim ve hırsı gibi kişisel özellikleri bir yana üzerinde taşıdığı siyasi kimlik ve misyonu da etkili oldu Silivri'de başardıkları üzerinde.
Bundan 10 sene önce AK Parti'nin siyaset biçimini örnek alırdı CHP bile Silivri'de… Alenen beyan etmeseler bile çalışma azim ve organizasyonlarına hayranlıkları kayıt dışı söylemlerde sıklıkla yer bulurdu. Ve haklılık payı da olduğundan itiraz eden çıkmazdı. Şimdi ne oldu biliyor musunuz? ‘Volkan Yılmaz gibi çalışmak' esası kıstas olarak yerini aldı; tutumları, davranışları, söylemleri, eylemleri model alınıyor.
Aslı varken taklitleri ne kadar mesafe kat eder zaman gösterecek de Volkan Yılmaz da kendi potansiyelini Silivri'deki konumuna yeni adapte etti. Yani gördüklerimiz göreceklerimizin yanında, bu gidişatla, devede kulak kalıyor diye düşünüyorum…
Daha az sinirlense, işler konusundaki sabrının küçük bir bölümünü kişilere yönlendirse daha da keyifli olacak her şey. Yapacak o kadar iş varken, kişilerle uğraşmama tercihine de ne desem bilemedim bir yandan…
Meclisten notlarla devam edelim mi?
*CHP'nin yeni Sözcüsü Melih Yıldız “güvercin” modundan “şahin”e geçiş yaparak neyi amaçladı (belki anlattı da ben anlamadım) bilmiyorum ama hoşgörü ve nezaketini gölgeleyen ısrarcılığı kendisine ve amacına katkı sunmadı.
*Başkan Yılmaz'ın muhalefete yönelik ‘sığ', ‘boş' vs tarzında kelimeler ile kurduğu cümleler, söz verme/ kesme tartışmalarını her defasında tekrar ettirmesi eleştirdiği duruma getiriyor kendisini belki bilmek ister.
*Sami Barlas'ın Kırsal Köy Kanunu ile ilgili sürecin İBB'de su tarifesi tartışmasından çıktığını hatırlatması Başkan Yılmaz'a öncülük ettiği çok kıymetli bir şeyi tanımlamasına yol açtı.
*Filiz Güler'in Atatürk'e hakaret ettiği iddia edilen imam ile ilgili sözleri kendi tabanında bulamadığı desteği dışında fazlası ile partisine de kendisine de sağlar. Güler konuşurken, hemen yanı başında oturan Ömer Tekin'in pür dikkat duruşu aklından geçenleri deli gibi merak etmeme yol açtı! Ne düşünüyordu acaba gerçekten?
* Volkan Yılmaz'ın, ‘Melih Yıldız'ı CHP İlçe Başkanı' olarak lanse etmesi bu günlerde gereğinden fazla meşgul olduğu bir şeye işaret, dışavurumu sayılabilir pek ala!
* Lütfü Vardar'ın Gümüşyaka ile ilgili önerge çıkışı pek talihsiz oldu. Anlam da üslup da kaçınılmaz kötü sonu getirdi. İyi bir şey yapmak istemeniz yeterli olmuyor onu bir de doğru yerine getirmek gerekliliği bir kez daha kanıtlandı.
*Sami Barlas, meclisin ‘sağduyu sesi' olarak derinlik kazanıyor. Onu dinledikçe ‘Keşke Mehmet Yönet de daha çok söz alsa' diye düşünmeden edemiyorum.
*Sultan Aşkın'ın meclis performanslarını özlemişiz!
Meclisin özeti; saldırıya kalkışırken, savunma kesinlikle titizlikle gözden geçirilmiş olmalı!
Yazık, size, mesleğınize, Silivri'ye. hemde mesleğiniz gereği tarafsız olamayışınıza. Uzun vadede önünü göremeyen basın mensuplarının sonu, onun için hikaye yazmak değil, ona hikaye okutulur. Basın mensupları bunu bilir,sizde biliyorsunuz dimi.