Hafta sonlarında, Orman Köylerini dolaşıyorum genellikle dediğim gezilerimde, bu hafta ilk gözlemlediğim her daim yanından geçtiğim adeta, yolumun üzerinde bir piknik alanı K.Sinekli Gölet Kenarı. Bu kez uzun boylu oturmadım, uzaktan baktım.
Önceki yıllarda birkaç defa banklarda oturmuşluğum var. Hele de bahar aylarında inanılmaz güzellikler içinde bir yerdi. Şimdi, gidenlerden öğrendiğim kadarıyla o güzellik bozulmuş.
Nedeni önceleri, Muhtarlık adına işletiliyormuş, sonra köylerin tüzel kişiliği kalkınca, her tarafta olduğu gibi burası da İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesine geçmiş. Şimdi, sahipsiz gibiymiş.
Bu çok İyi tanıdığım bazı dostların ifadesi.
***
Ve Danamandra’daki doğal göl.
K.Sinekli Gölet kenarı benzeri bir yer. Lakin, buranın güzelliği, Silivri ve İstanbul’un merkez ilçelerinin çoğunda bilinir. Daha çok ilgi çekme nedeni DOĞAL olması.
Ayrıca gölün içi saz bitkileriyle kaplı, sazların kökleri çotuklar oluşmuş ve çürümeden dolayı zamanla dibinde tabaka var. İşte, o çürüklerden oluşmuş tabaka kıymetliymiş. Çünkü, gölün içinde var olan bitki örtüsünün çürümesi sonucunda binlerce yılda oluşmuş. Bu tabaka toprakla karıştırılınca çiçekçilikte, bahçecilikte aranan bir ürünmüş…
Ve Danamandra’daki bu gölün en güzel yanı, etrafı yemyeşil orman. Bir zamanlar İstanbul’dan tetkik ve incelemelerde bulunmak için Göle gelen bir gurup Akademisyen, burada "binlerce çeşit” kuşun yaşadığını tespit etmiş. Lakin, daha sonra Gölün içine "Yayın” "Sazan” ve "Japon” balıkları atılmış.
Bu balıklar, kısa bir zaman sonra çoğalmışlar. Bunların bazıları (Japon Balığı) zamanla, var olan doğal dengeyi bozmaya başlamış çünkü, kuşların beslendikleri sinekle besleniyormuş. Dolayısıyla kuşlar aç kalıyormuş. O nedenle, kuş çeşidi azalmış. Ayrıca, eskiden gölün etrafından geçenler kurbağa sesinden aralarında konuşmaları duymazken bu gün KURBAĞA sesleri de duyulmaz olmuş. Onlarla da, yayın balıkları besleniyormuş.
Doğanın dengesi işte!
Neyse bu gün bu göl bir dönem İstanbul Özel İdaresince birilerine kiraya verilmiş.
***
Uzun yıllar önceydi. Bu gölün işgalini önlemek için, Silivri Çevre Derneği köyün muhtarıyla anlaşarak, gölden toprak çıkarmak için kiralayan şirketin makinelerinin çalışmasını engellemişti.
Köylüler Dernekle bir olup, gölü talan eden şirketi kovmuştu. Üstelik Jandarma komutanının tehdidine rağmen…
Dediğim gibi İBB buraya yine birilerini vermiş. Nasıl verdiğini bilmiyorlar ama verdiğini biliyorlar… Köylülerin bu doğal gölle bu kadar ilgilenme nedeni tek başına içinde ve etrafındakiler değil, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, bir dönem, içindeki ÖRTÜ zati ihtiyaç adı altında köylülere tahsis edilmiş. Hatta, belli bir dönem de bir miktar vergi de alınmış.
Sonuç bilhassa hafta sonları, piknikçilerin istilasına uğruyor burası. Ama istilacıların ihtiyacının doğru dürüst karşılanacağı tesisler olmadığı için her taraf çöp içinde... Tıpkı K.Sinekli Göleti gibi. İyi haftalar.
HAYIRLI OLSUN
AKP Silivri İlçe Başkanı Rıfat Kutlu atanmış… Hafta içinde duyuldu. Hayırlı olsun!
DEPREM DEĞİLMİŞ
"Dünyayı birkaç turlamış, gezip görmediğim yer yok” anlamında söylemiyorum.
Ekranlardan izleyen biri olarak söylüyorum.
Dünyanın hangi ülkesinde görülür merak ediyorum. Yazın ortasında ve, Şehrin Merkezinde kazı yapılır mı?
Hafta içinde Silivri’nin Merkezinde yapılıyordu. Kazı yapılan Sokağın diğer yanındaki bir binanın 4. Katındayım, kazı makinesinin her vuruşunda inanın 1999 Yılı depremi benzeri sallandık. Haliyle korktuk.
Kısaca hoş bir anı değil.
BARIŞA KARŞI OLMAK
Silivri Yoğurt Festivali’nin ilk gününün akşamı Silivri Belediyesi önünden başlayıp Sahile kadar devam eden bir yürüyüş vardı. Silivri Belediye Başkanlığı o yürüyüşe bir ad vermiş "Barış” demiş.
Sözcük tam da güne uygun.
Kimi "onlar da orada” deyip "ben katılmam” demiş.
Kişi veya kişiler "katılmam” diyebilir.
Bu da, anlaşılır. Ama, katılanları veya organize edenleri suçlamak ve hedef göstermek kadar yanlış bir şey olamaz…
Hele, hele bunu, iktidarda olan bir partinin sorumlularından birilerinin ağzından duymak. Anlaşılır gibi değil. Bence bu sözler barışa karşı olmakla eş anlamlıdır.
GENEL SİYASET ÜZERİNE
Sabahları ne kadar gergin uyansak da öğleye doğru sıcaktan mayışıyorum.
İşte öyle bir saatte Çevreciler Çay Bahçesindeyim. Kapalı alanda televizyon açık. Ve, açık olan haber kanalı. Bir ara. İri, iri bir konuşmaları duyar gibiyim. Bu sesi bir yerden tanıyordum.
Hayatımda unutulmayacak yıllarıydı.
Televizyonun haber saatlerini o dolduruyordu. Onun sesinden gayri ses duyma imkanımız yoktu. Nerede ne olmuşsa olmuş, işin içinde o yoksa, haberlerden sayılmıyordu. Her konuda inanılmaz fikirleri mevcuttu. Her şeye maydanoz olmada üzerine yoktu. Onunla ilgili her kim ne demişse o gün bitmeden cevabını misliyle veri-yordu. Herkes onun kadar, her şeye vakıf olamazdı. Çünkü ondan başka hiç kimse onun kadar bilgiye sahip değildi.
Neyse sesi siz de tanıdınız.
Geleyim bu güne. Bahse konu sesin sahibi bu günkü Cumhurbaşkanımızdı.
Yine yağıp esiyordu her zamanki gibi yine Cumhurbaşkanlığını unutmuş, adeta kendini AKP’nin Genel Başkanı aynı zamanda Cumhurbaşkanı zannediyor. Muhtarlara ayar çekiyordu bu defa. Bunula da yetinmeyip, hangi evde kim kalıyorsa vs. diyerek bir anlamda "muhbirlik” görevi tevdi ediyordu. Hayırlara vesile…
***
Sıra, zannederim, apartman yönetimlerinde.
***
"Vatanın birliği için evlatlarımızı feda et-meye hazırız...” Başbakan Ahmet Davutoğlu ağzından çıkmış bir başlık bu ... Neredeyse "feda edecek evlat kalmayacak”olan bir ülkenin başbakanının ağzından çıkan laflara bakar mısınız?
***
Bir başka gazete başlığı. "AKP kumar oynuyor.” Ulusal çapta yayın yapan bir gazetenin birinci sayfasından bir başlık bu.
Ve, haberin yazılı olduğu bu gazete, aynı zamanda en köklü ve ülkenin en eski ve en güvenilir gazetelerinden sayılır.
Habere kaynağı bir araştırma şirketinin yapmış olduğu saha çalışmaları sonuçlarına göre "erken seçim” konusunda yapmış olduğu tahmin. Ve, yorum.
***
Yepyeni bir başlık. "Eski Savcılar Zekeriya Öz-Celal Kara-Mehmet Yüzgeç, Gürcistan’a kaçtı.”
Filmi geriye alıyorum. Gördüğüm Zekeriya Öz, neredeyse, ülkede ne kadar emekli olmuş General / Amiral ve Albay varsa tamamına tutuklama kararı çıkarmış biri. Sonradan üretilir diye, tutuklaması için delile bile gerek görmeden karar verebilen, olağanüstü yetkilere sahip bir güçlü savcı. Zamanın Başbakanı, bu günün Cumhurbaşkanı altına Zırhlı araba tahsis ettiği kişi. Her gün, akşam, sabah, haberlerde neredeyse saatlerce adını duyduğumuz Cumhuriyetin Savcısı.
Bakıyorum da iktidarda ayni parti.
Hükümet ayni partinin hükümeti.
Başbakan ve Bakan ayni partiden.
Onu kahraman olarak bizlere tanıtan dönemin Başbakanı şimdi Cumhurbaşkanı .
O zaman kendi kendime soruyorum.
"Ne değişti de o günün kahramanı olan bir savcı için bu gün yakalama kararı çıkarılıyor.”
***
Sahi unutuyordum... ABD ve Hükümetimiz "daha doğrusu Cumhurbaşkanımız söyledi” İNCİRLİK ÜSSÜ konusunda anlaştılar. Ne oldu? O anlaşma geçerliyse, taraflardan birileri hile yapıyor, demektir. Çünkü, bildiğim kadarıyla anlaşmada ilk önce hedef "IŞID” ikinci PKK, deniyordu. Hatta, bırakın öylesini abartılı söyleyebilirler, en azından IŞID, PKK ve THKP-C üzerine gidilecek deniyordu. Oysa, anlaşmanın yapıldığı günden bu güne kadar (son günlerde televizyonlarda bir iki defa hariç) IŞID lafını duymadık.
***
Hem sonra ne iştir! Her gün cenazeler geliyor, törenler yapılıyor. Şehitlerin yakınlarının yüzüne bakarak "Vatan Millet,Sakarya” lafları ediliyor. Hamasi laflar havada uçuşuyor. Ama, bunların hiç birinin çocukları o bölgede askerlik yapmıyor. En azından ben duymadım. Bilen varsa, lütfen söylesin. Bilhassa, sanki, Hükümet Başkalarıymış gibi, sanki şu an iktidarda başkalarıymış gibi başkalarını suçlu gibi göstermeye kalkan AKP sözcülerine söylüyorum.
***
Kimi barış sözcüğünün çok kullanılmasından sıkılmış olacak ki, kendi çapında tepkisini koymaya başlamış. Öfke baldan tatlı. Öyle ki "barış” lafını ağzını alanı, o kendi penceresinden gördüğü o kahrolası topluluktan sayıp onlara da saydırıyor.
ÇEVRE VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
İSKİ’nin Silivri’de en önemli tesislerinden birine uğradım, geçen hafta. Görevlilerden detaylı bilgi aldım. Nasıl bir su içiyoruz? Ne aşamalardan geçerek evimizin içine gelene kadar. Görevliler üşenmediler en ince.
***
İsterseniz sizi hafta sonu bir günlüğüne Silivri sahiline götüreyim. Bilhassa Kumluk Mevkii denilen yere. Ya da, onun etrafındaki alanlara. İsterseniz Danamandra Mahallemize, Çayırdere Mahallemize, Sayalar veya K.Sinekli Göleti kenarına. Mesire yeri bu yerleri bir dolaşalım isterseniz. Buraların çoğu geçmişte Köy Muhtarlıklarının gözetimi altındaydı. Muhatlıkların tuttuğu birkaç kişi ile buralara gelenlere hizmet veriliyordu. Sonra, buralar İBB’ye geçti.
Kimini ihale ile birilerine vermiş deniyor ama henüz hizmet veren yokmuş.
***
Çatalca İlçe sınırları içinde kalan Çilingoz’a gidelim.
KİMİN UMURUNDA
Anayasa Mahkemesi "Grev yasaklamak sendikal hak ihlali” demiş son kararında. Bu karar Türkiye tarihinde, tarihe not düşülecek kadar önemli.
TAPU VE ECRİMİSİL MESELESİ
Sanki, Haziran seçimleri olmadı.
Çünkü, iktidar değişmedi.
Tapu ve ecrimisil meselesi de olduğu gibi kaldı. İlk defa bu kadar uzun süre görevde kalan, istifa etmiş bir Hükümet işbaşında. Yani AKP iktidarı. Tamam. İstifa etmiş. Tamam. Geçici ve idareten duruyor deniyor işine gelince de… Diğer taraftan. Ülkenin en önemli kararlarını hiç çekinmeden alan bu hükümet, TAPU ve ECRİMİSİL kararını da alabilir… İsterse tabi…
KISA-KISA…
• Yurt dışına kaçtığı söylenen Zekeriya Öz için "suç işlemeye teşebbüsten " dava " açılacakmış. Ne var ki suçun işlendiği günlerde Gazete ve televizyonlardaki görüntüler o dönemin iktidarı ve onun başının da "yardım ve yatakçılıktan” yargılanması gerekiyormuş. Ayrıca, dönemin siyasi sorumluları için suça azmettirme davası da açılması gerekiyormuş.