Şair-yazar İhsan Tevfik, ödül töreninde yaptığı konuşmada, Ahmet Erhan'dan sonra Silivri'ye ikinci kez Yunus Nadi Şiir Ödülünü götürecek olmanın gurur ve mutluluğunu paylaştı.
72 yıldır aralıksız düzenlenen Yunus Nadi Ödülleri, yapılan törenle sahiplerine verildi. 2017 Yunus Nadi Ödülleri, 25 Kasım Cumartesi günü saat 19.00'da Şişli Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi'nde gerçekleştirildi. Ödül töreninin sunuculuğunu Nevşin Mengü yaptı.
Cumhuriyet Vakfı tarafından yürütülen Yunus Nadi Ödülleri bu yıl “Edebiyat” ve “Bilimsel Araştırma” olmak üzere iki ana dalda verildi. Seçici Kurulu'nda Ataol Behramoğlu, Egemen Berköz, Muzaffer İlhan Erdost, Turgay Fişekçi ve Doğan Hızlan bulunan Şiir Ödülü'nü bu yıl iki isim birden paylaştı. “Gözleri Muhacir” kitabıyla İhsan Tevfik, “Şiirin Kıyılarında” kitabıyla Abdülkadir Paksoy, 2017 Yunus Nadi Şiir Ödülü'ne uzandı. Yunus Nadi Öykü Ödülü'nün sahibi “Pera Mera” adlı kitabıyla Murat Yalçın oldu. Roman Ödülü'nü “Sibop” ile Başar Başarır kazandı. Sosyal Bilimler Ödülü'ne “Mahalledeki AKP” adlı çalışmasıyla Sevinç Doğan layık görüldü.
Ödül töreni, Cumhuriyet gazetesinin çıkış serüvenini anlatan Nebil Özgentürk'ün hazırlayıp, Rutkay Aziz'in seslendirdiği Cumhuriyet Belgeseli ile başladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılımcıları kutlayan mesajı okunduktan sonra törene geçildi.
Sırayla roman, öykü, şiir ve araştırma ödülleri, sahiplerine bir plâketle takdim edildi. Şair-yazar İhsan Tevfik, ödülünü Türkiye Yayıncılar Birliği Kenan Kocatürk'ten aldı ve ödülü Silivri'ye Ahmet Erhan'dan sonra ikinci kez götürecek olmanın gururunu ve onurunu yaşadığını ifade etti. Yunus Nadi ödül töreni, tören sonrası yapılan kokteylle sona erdi.
Ödül törenine Cumhuriyet Gazetesi'nin 27 Kasım 2017 tarihli sayısında geniş yer verildi.
TEVFİK: BU ÖDÜL, BENİM İÇİN BÜYÜK BİR ONUR
Şair-Yazar İhsan Tevfik, 2017 Yunus Nadi Ödül Töreninde yaptığı konuşmada duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade etti: “Bu güzel ve anlamlı akşamda hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi'nin anısına verilen bir ödüle layık görülmek öncelikle benim için büyük bir onurdur. Ben bu ödülü bir Cumhuriyet değerleri ödülü olarak görüyorum. Ve Türkiye'de kurumsallaşmış, adı Cumhuriyet değerleri ile özdeşleşen böyle önemli bir yarışmada değerli jüri üyeleri tarafından bu ödüle layık görülmek çok büyük bir mutluluk ve onurdur benim için. Sayın seçiciler kuruluna çok teşekkür ediyorum bu Cumhuriyet ödülü için. Şiir ödülünü paylaştığım şair Sayın Abdülkadir Paksoy'u ve diğer alanlarda ödül alan yazar arkadaşlarımı da kutluyorum.
“AZİZ HATIRAYA KİTABIMLA SAHİP ÇIKMAYA ÇALIŞTIM”
“Gözleri Muhacir” adlı şiir kitabımda yer alan şiirleri, 30 Ocak 1923'te Lozan Antlaşmasının bir eki olarak imzalanan ve kısaca “Mübadele” olarak bilinen karşılıklı ve zorunlu Türk-Yunan göç antlaşmasını merkeze koyarak yazdım. Karşılıklı olarak iki milyon insanın zorunlu göçü dünyanın uluslar arası bir antlaşmayla gerçekleştirilen en büyük göç hareketidir. Büyük önder Mustafa Kemal'in sözünü hatırlatmak isterim bu noktada: “Muhacirler, kaybedilmiş toprakların canlı hatıralarıdır.” Değerli konuklar, ben bu aziz hatıraya hem “Mübadele” adlı araştırma kitabımla hem de “Gözleri Muhacir” adlı şiir kitabımla sahip çıkmaya çalıştım.
Göçün anlamını, her iki toplumda bıraktığı acı izleri, şiir diliyle söyleme çabasının bir ürünüydü bu göç şiirleri. Ama elbette sadece Türk-Yunan zorunlu göçünden değil bütün göçlerden izler taşır kitabım. Küresel emperyalizmin dünyanın her tarafında yol açtığı yeni göç dalgaları ve acılar da kitabın çıkış tarihiyle ve ruhuyla elbette örtüşmektedir.
“BİR GÖÇÜN ANLAMINI VE TARİHİNİ EN İYİ YÜREKLER VE VİCDANLAR ORTAYA KOYAR”
Ben de büyükleri Selanik'ten Sivas'ın Suşehri ilçesine kadar savrulmuş mübadil bir ailenin çocuğuyum. Çocukken kasabamızdaki mezar taşlarına baktığımda şunu düşünürdüm. Garipler Mezarlığı denilen o mezarlıktaki mezar taşlarında, insanların doğum yerleri olarak ‘Selanik' yazardı. Düşünürdüm çocuk aklımla bu Selanik, Sivas'ın hangi kasabasıdır, neresine düşer. Yıllar sonra anladım ailemin ve nice nice insanların zorunlu göçlerle nerelerden nerelere savrulduğunu. Bir yazımda da belirttim bunu, “Selanik nire, Sivas nire?” diyerek.
Bir göçün anlamını ve tarihini en iyi istatistikler değil yürekler, vicdanlar ortaya koyar. İstenildiği kadar rakamlara, birtakım verilere bakılsın, göçenlerin acıları, kimlikleri, ruhları yansımaz oralara. Derin ve büyük acılardan kendilerine miras göçmen yürekleri, muhacir bakışları vardır yollara zorunlu düşenlerin. Ve o bakışın insana neler söylediğini hiçbir tarihsel kitap tam olarak dile getiremez. Ancak şiirdir; yüreği, bedeni göçmen ve gözleri muhacir olanları anlatabilecek olan.
Bu vesileyle iki aydınlık edebiyatçıyı anmak isterim. Öncelikle 1918 Selanik doğumlu rahmetli amcam şair Cemal Kırca'yı. 1940'lı-50'li yıllarda şiirleri Varlık, Yeditepe, Yenilik, Ülkü… gibi dönemin önemli dergilerinde yer alan Cemal Kırca; Turgut Uyar'ın, Salah Birsel'in, Mehmed Kemal'in ve daha başka edebiyatçıların da yazılarında andığı; değerli Yaşar Kemal'in de çok sevdiği toplumcu-gerçekçi bir çizgide edebiyat adamıydı. Aydınlık bir cumhuriyet hâkimiydi, ömrü Güneydoğu'da ve Doğu'nun çeşitli yerlerinde adalet dağıtmakla geçti. Bana el veren, edebiyata iten, yüreklendiren ilk kişi şair Cemal Kırca'dır.
Adından söz etmek istediğim ikinci edebiyatçı; bir hemşerisi, kasabalısı olmakla mutluluk duyduğum 1921 Florina doğumlu sevgili Necati Cumalı'dır.
“Biz fakirdik ama iyi insanlardık / Bolluk yıllarında da / Felâket günlerinde de
Seni yanı başımda gördüm / Güzel aydınlık / Tatlı aydınlık”
diyen aydınlık bir insandı Sayın Cumalı.
Cumalı'nın anne tarafı, soyadını aldığı Yunanistan'ın kuzeyindeki Cuma kasabasındandı. 1. Kuşak mübadil olarak o da Cemal Kırca gibi oradan gelmişti. Bu iki ismi neden bir arada zikrettim? Çünkü ikisi de aynı bölgenin göçmen yürekli, muhacir bakışlı iki çocuğuydu. Biri aydınlık bir avukat olarak diğeri aydınlık bir hâkim olarak aynı Yunus Nadi gibi cumhuriyet ideallerine hizmet ettiler. Aydınlık, çağdaş, demokrat, cumhuriyetçi bir insan tipinin yaratılması mücadelesini hem yazarak hem meslekleriyle verdiler. Gözleri muhacir bakan biraz da onlardır. Ben de o toprakların kokusunu taşıyorum. Onun için benim de gözlerim muhacir bakar hayata.
“Mübadele” adlı araştırma kitabımı hazırlarken hem de gözleri muhacir'deki şiirleri kaleme alma sürecinde tam 6 kez gittim Yunanistan'a. Mekânları tanıdım, insanlarla söyleşiler yaptım Yunanistan'ın kuzeyinde. Anadolu'dan ve Trakya'dan kopup geldikleri topraklara derin bir özlem duyan ve bu hasretle hayata veda eden Rum-Ortodoks göçmenleri de tanıdım. Memleket diye diye öldüler oradakiler de buradakiler de. Bizim büyüklerimizin acısı da acıydı, onlarınki de. Herkes yurdundan olmuştu ve herkesin acıları insan olmak yönüyle birbirine benzerdi. Herkes kendi yarasını kanatıp duruyordu. İşte bu şiirler, bütün göçmen kalplerden izler taşıyan gözleri muhacir şiirlerdir. Çünkü bir muhaciri en iyi gözlerinden tanırsınız.
“GÜZEL VE AYDINLIK BİR GELECEĞE YİNE DE İNANMAK GEREKİYOR”
Son olarak söz etmek istediğim edebiyatçı sevgili ağabeyim, şairim Ahmet Erhan'dır. “Kaybolmuş Bir Köpek İlanı” adlı Silivri'de yazdığı güzel şiir kitabıyla 2004 yılında Yunus Nadi Ödülünü ikinci kez kazanmıştı. Şiirler ve aydınlık içinde uyusun. Şimdi ben de Silivri'de yazılan “gözleri muhacir” adlı şiir kitabımla bu değerli şiir ödülünü 13 yıl sonra yeniden Silivri'ye taşımanın onurunu ve gururunu yaşıyorum.
Hayatta olsa elbette bu törende abi-kardeş yine beraber olurduk. 13 yıl önce tören sonrası keyifle onu Silivri'ye götürmüştüm. Şimdi bu değerli ödülü alıp mavi kasabama, Silivri'ye gideceğim. Her ne kadar oradaki cezaevinde özgürlükleri ellerinden alınmış değerli gazeteci dostlarımız varsa ve bu bizi üzmeye devam ediyorsa da bizim elbette bir şiir ve özgürlük parkımız var. Şair Ahmet Erhan parkı... Güzel ve aydınlık bir geleceğe yine de inanmak gerekiyor. Ödülümü adlarını andığım amcam şair Cemal Kırca'ya, Necati Cumalı'ya, sevgili Ahmet Erhan'a ve özgürlüklerinden yoksun Cumhuriyet gazetesi yazarlarına armağan ediyorum. Şiirden bir güz çelengi olsun onlara.
Şiirin ebedi kardeşliğiyle ve muhacir bir yürekle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ve konuşmamı kitabıma adını verdiğim “gözleri muhacir” adlı şiirimle bitiriyorum.
gözleri muhacir
gözleri muhacir
derin ve ışıltılı bakarlar
bazen koyu mu koyu bir keder
çıkınında
söz memleketten açılınca
kaçırırlar gözlerini birbirlerinden
çünkü gözleri muhacir
*
gözleri muhacir
iki kocaman nazar boncuğu
gülizar'ın gözleri
mavilerin en derini
göz değil a be gülüm
sanırsın iki mavi kuyu
sarı sapsarı bir hüzün oturur ortasında
sözleri hep sıladan yana
gözlerinde kahır
*
gözleri muhacir
namı diğer sabır
eli kapının tokmağında
gözleri kanatlıkapı'dan yana
bekler...bekler...bekler…
bir ünleme, bir türkü
bir anadol'dan /
bir urumeli'nden yana
*
gayrı ne söylese
ne yana baksa
gözleri muhacir
eli kapının tokmağında
Haber MERKEZİ