Sümela Manastırında ayin yapıldı. Yıllardır süregelen gereksiz korkulara inat manevi bir rahatlama oldu. Ayine katılan Ortodoks Rumların gözyaşları, her Müslümanı etkilemiştir. Sevmediğimiz Bartholomes geçmişimize ve bu günümüze dualar etti, teşekkürlerini sundu. Dualarının özde mi, sözde mi olduğunu bilemem. Allah bilir. Ağzı başka, kalbi başkaysa günahı boynuna. Bir tabu daha yıkıldı. Türkiye ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Pontus Krallığının kurulmadığı görüldükçe daha da güçleneceğiz, öz güvenimizi kazanacağız.
Kırk yıl önce olsa böylesi bir radikal uygulamayı ancak sol bir parti yapabilir ve Türkiye ayağa kalkardı. Bugün dinci parti suçlamasıyla, laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğu mahkeme kararıyla tescillenmiş Ak Parti yapıyor, sol susuyor. Belki de ilk şaşkınlık ve şok geçtikten sonra meydanlarda Ak Parti diktatörlüğünün örnek uygulaması olarak anlatılacaktır! İslamcılar değil, maneviyatı zayıf olanlar daha çok yaygara koparacaklardır. Türkiye değişiyor. Muhafazakârlar sosyal demokrat olurken, özgürlükten yana olanlar ne yapacağını bilemez hallere düşüyorlar. Sapla saman birbirine karışmış olsa da, iyi yolda yılmadan ilerlediğimizi düşünüyorum. İnancına güvenen, inanç özgürlüğünden korkmaz sözüne katılmayan ve alkışlamayanlar öne çıksın da ne menem olduklarını bir görelim hele.
Silivriye yerleştiğim ilk yıllarda gündem pek yoğun değildi. Değirmenci belediye başkanı. Gündemi ve istikameti belirleme yetkisi sadece onundu. Fatih kolejini açma niyetine girenler, Değirmenciyi ikna edebilmek için çok ter dökmüşlerdi. Ağzından duymadım ama böyle bir okula Silivri’de ihtiyaç yok saplantısının ağır bastığına eminim. Aynı Değirmenci aradan geçen onbeş yıla rağmen Silivri de İmam Hatip Lisesine ihtiyaç yok buyuruyor. Büyük gelişme. Bu bilgi birikimiyle vekil seçtikten sonra Milli Eğitim Bakanı da yapalım onu.
Fatih Koleji açıldı. Açıldığından bu yana Silivri’deki eğitime rekabet ve kalite geldi. İyi eğitim alsınlar düşüncesiyle çocuklarımı karşı çıkılan okula göndermekte hiçbir sakınca görmedim. Benimle birlikte iyi solcu bilinenlerin de çocuklarını göndermelerinden memnuniyet duydum. Çevremden gelen eleştirileri; çocuklarımın büyüdüklerinde bar, pavyon, diskoteğe gitmelerindense camiye gitmelerini tercih ederim savunmasıyla göğüsledim. Dinci olmadıkları gibi kızım hesap uzmanı oldu, oğlum kendini dağlara vurdu. Dağlara deyince terörist sanılmasın. Boğaziçi dağcılık kulübünün faal üyesi.
Ak Partinin beş yıllık iktidar döneminde Silivri’deki okul sayısı en az ikiye katlandı. Bunca açılmış okulun arasında nedense imam hatibe gerek duyulmadı. Sindirilmiş, bastırılmış, ezilmiş insanların yılgınlığından dolayı belki de talep olmadı. Şimdi var ise çözüm bulunmalı. Selimpaşa rahatsızlık verecekse başka bir okul olabilir veya yenisi yapılır. Bu kadar imama ihtiyaç yok yaklaşımı beraberinde bu kadar hukukçuya, doktora, eczacıya, gazeteciye ihtiyaç yok söylemini getirir. Siz her gazetecilik mezununun gazeteci olduğunu mu sanıyorsunuz? Dinimizi bilen insanların okumalarından, gereklerini onlardan öğrenmemizin hiçbir sakıncası olmaz. İlk din dersi öğretmenimin Bursa – Orhangazi Cumhuriyet Savcısı Emrullah Yavuz olmasından hep gurur duydum. Neyse ki emekli oldu, Yoksa benim bu yazımdan sonra görevden atılırdı.
Karakaş bu konuda yaptığı açıklama da yanlış benzetme yapmış. CHP ve Değirmenci varlığının gereğini yapıyor. Asıl Silivri de imam hatibe ihtiyaç yoksa Ak Partiye de yok denmeliydi. Sekiz yıldır tek başına iktidar olan bir parti toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına ve taleplerine cevap veremiyorsa yok olsun daha iyi. Sümela da ayinde yapılır, Silivri de imam hatipte açılır. İnancına güvenen özgürlükten korkmaz. Kendine güvenen hiçbir şeyden korkmaz.
Ak Parti iftarında katılım ve karşılama iyiydi. Ufak tefek sıkıntılar yaşansa da, ev sahibi konumundakilerin misafir gibi davranmalarından kaynaklandığını düşündüm. Karakaş’ın konuşması zayıf kaldı. Nerede o eski Karakaş dedirtti. Suçu biraz da kendimde aradım. Benim olmadığım ortamlarda bülbül kesilen, ben olunca dut yemişe dönüyor. Menü zayıftı. İBB den rica etse kuracağı çadırda yapılacak iftar hem zengin, hem de havadar olurdu. Yerel seçimler öncesi vereceği iftar ve yemeklerde menüyü gözden geçirmezse, kazanma şansı zayıflayacak.
DEDİKODULAR
Bilmediğim, yaşamadığım bir konuyu yazmam. Konuşmaktan bile korkar, kaçınırım. Patronla paylaştığım “ Işıklar yurtdışı gezisinde Gülen Cemaatinin üniversitesini ziyaret edecek ” bilgisini, köşesinde dedikodu olarak yazınca bozulmuştum. Allahtan Işıklar yaptığı güzel ve yerinde açıklamayla beni kurtarmıştı. Bende teşekkürün ötesinde kutlamıştım.
Sanayinin tek girişi kalan yolun bozukluğunu defalarca yazmama, toplantılarda dile getirmeme rağmen dedikodu olarak bakıldı herhalde. Neyse ki Başkan ve Baş Yardımcının sanayideki yemekleri sonucunda yolumuz onarıldı. Teşekkürümü peşinen yapmıştım. Yine de sanayi esnafının ve Maksi den dönenlerin mutluluğunu, iyi dileklerini iletmeliyim. Başkan kendini hissettirirse bazı şeyler ancak oluyor. Yoksa takım kulağının üstüne yatıyor. Benden söylemesi.
Eşimin ricası olarak yazdığım geri dönüşümlü atık konusunda benzer yaklaşım var. Evlerde mavi poşet kalmamışken, görevli araç günde iki kere geçiyor. Toplayan yok demek için, tutanak tutmak için herhalde. Harcanan mesaiye, mazota yazık. Benim umurumda değil, eşim titizleniyor ve söyleniyor. Geçen gün Piramit de otururken başkana anlatacağım diye tutturdu. Etrafı kalabalık diye vazgeçti.
Hal böyle iken gazetemin Oktay Ekşi’si geçen hafta köşesinde bu konuya şöyle değindi:
(HAFTANIN DEDİKODUSU “ geri dönüşümlü atık toplama uygulaması ” (yavaş ilerliyormuş) )
Eşimi dedikoducu, beni dedikodu yazarı durumuna düşürme çabalarını şiddetle kınıyorum. Aynı zamanda meclis üyesi, başkanvekili olan değerli büyüğümüzün görev alanına giren konulara hassasiyet göstermesini bekliyorum. Boğaz Köprüsüne, Fatih Kolejine, Sümela Manastırına, İmam hatip Lisesine, Anayasa değişikliğine karşı çıkma çizginiz değişmemiş olsa da biraz icraat lütfen. Aksi halde dedikoducu küçültmesiyle yaklaşanların alnını karışlamaya hazır ve nazırım. Birileri laf yerine iş üretmek makamında olduklarını anlayana kadar. Işıkların bir sözü vardı: “ Kaybettiğinizi anlamadınız ” diye. Katılıyorum ve ekliyorum. Başkan siz ve ekibiniz kazandığınızı bir anlasanız artık…
Dedikodusuz kalın, imam hatipsiz kalmayın.