Silivri Belediye Başkanı Bora Balcıoğlu'nun oldukça cesur bir adımla siyasi ilçe başkanlarına yönelik gerçekleştirdiği ziyaretler sonrası kamuoyumuzda bir fitil ateşlendi. Farklı parti ilçe başkanları birbirlerine, STK temsilcileri ayrım gözetmeksizin siyasi aktörlerin kapılarını çaldılar. Yeni atamalara hayırlı olsunlar ile de desteklenen oldukça yoğun bir ziyaretçi trafiği var gündemimizde.
Tam da bu durum, seçim atmosferinin; değişik siyasi görüşteki yapılar arasında ördüğü camdan duvarın son kalıntılarını da ortadan kaldırdı. Artık dünyaya farklı bakış açısı ya da politik pencereden bakanlar daha rahat yan yana gelebiliyor, iletişim kurabiliyor.
Ben bugünlerde mesela CHP İlçe Başkanı İbrahim Kömür'den, MHP'nin yeni İlçe Başkanı Hakan Bakmaz'a bir hayırlı olsun ziyareti bekliyorum. Parti içinde muhalefet kazanının kaynamasına mani olamayan ve ya olmayan Kömür'ün CHP'nin İlçe Başkanı olarak siyasi arenada sergilediği olgunluk, nezaket tartışılmaz. Seçim arifesi ve aşamasında bu kabiliyetinin çok da yararlı olduğunu biliyorum.
Belediye Başkanımız Bora Balcıoğlu ilk tanışmaları siyasete kurban giden yeni İlçe Milli Eğitim Müdürü İbrahim Hakkı Damat'ın kendisinden uzun süredir beklediği randevuyu verebilir, ya da bizzat kendisi hayırlı olsun'a giderek ego savaşı değil, hizmet yarışından yana taraf olduğunu hissettirir.
FISILTI MI, TAŞ MI?
Zengin bir adam Mercedes arabası ile şehirdeki dar bir yoldan geçiyordu. Birden, yoluna aniden fırlayarak elindeki taşı arabasına atan bir çocuk gördü. Kapısına çarpan taşın sesi ile ani fren yapınca, arabası kaldırıma çarparak durabildi.
Adam öfke ile arabadan fırlayıp, taş atan çocuğu kolundan tutarak sarsmaya ve "Sen ne yapıyorsun serseri, bak arabamı ne hale getirdin?" diyerek bağırmaya başladı.
Üzgün ve suçlu tavır içindeki çocuk "Amca lütfen kızma, sizden önce geçen arabalara durmaları için işaret ettim, arabaların hiçbiri durmayınca, sizin arabaya taş attım" dedi.
Gözyaşları içinde, kenarda devrilmiş duran bir tekerlekli özürlü arabasını ve o arabadan düşerek yerde yatan birisini göstererek; "Ağabeyim yürüyemiyor, onu tekerlekli arabası ile gezdirirken, kayıp devrildi. Yere düştü, kaldırmaya gücüm yetmedi, gelen geçen kimse de yok, siz onu yerden kaldırıp tekerlekli arabasına tekrar oturtmama yardım eder misiniz?" dedi.
Zengin adam, ne diyeceğini bilemeden, boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalışarak, yerde yatan çocuğun yanına gitti, onu kaldırıp tekerlekli arabasına oturttu ve cebinden temiz bir mendil çıkararak bacağındaki kanları sildi.
Küçük çocuk abisini tekerlekli arabasıyla alıp giderken, hiçbir şey söyleyemeden arkalarından bakakaldı.
Arabasına döndüğünde, çocuğun attığı taşın, arabasının kapısında bıraktığı izi gördü.
Ve zengin adam, bu taş izini hiçbir zaman tamir ettirmedi.
Şu mesajı hiç unutmamak için sakladı: "Hiçbir zaman, yaşamın içinden, birilerinin seni durdurmak ve dikkatini çekmek için taş atmaya mecbur kalacağı kadar hızlı geçme. Allah, ruhumuza fısıldar ve kalbimize konuşur. O sesi dinlemek için vaktimiz olmadığında ise, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
İster fısıltıyı dinle, ister taşı bekle... Seçim senin…
Hayatın içinden hızla geçerken, bir an durup, kendi hayatımızda da bize bazı şeyleri hatırlatmak için atılan taşlar olup olmadığını bir düşünelim…” *Alıntı