Havanın sıcaklığından mıdır, siyasetin ateşinden mi bilmiyorum gelişmeleri algılamakta zorlanmaya başladım.
Yer: Silivri Belediye Meclisi.
Kişiler: Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar ve AKP İlçe Başkanı Metin Karakaş.
Işıklar, Kızılay’a neden yer tahsis ettiğini bilmem kaçıncı kez anlatıyor, bitirdiğinde Karakaş söz alarak, “Biz size güveniyoruz projenize de destek veriyoruz” diyor. CHP’den çıt yok. Gereken destek de yok ki gündem maddesi Temmuz’da gelecekken, tatil nedeniyle kazanılan ek bir aya rağmen, Ağustos’a bile yetişmiyor.
AKP’liler kendi aralarında konuşuyor, muhtemelen, “Başkan sen aynı şeyi kaçıncıya anlatıyorsun biz ikna olduk destek veriyoruz. Kendi grubunu ikna et” der gibi gülüşüyor.
Işıklar’ın ağzından çıkanlar ile aklından geçenler arasında öyle bir fark var ki toparlayamadı bir türlü anlatımını. Kan bankasının, gençlerin yetiştirilmesinin önemine işaret ediyor. Afette yardıma ihtiyacımız olduğunu bilmeyen mi var o mecliste ki tekrar tekrar aynı şeyleri anlatıyor?
Aslında içinden “Boyun eğmeyeceğim, başkan benim. Benim dediğim olacak” diye haykırıyor.
Size bir şey itiraf edeyim. Başkan adaylarının neden meclis üyesi seçiminde belediyecilik ile uzaktan yakından ilgisi olmayan kişilerdenseçime eğilimde olduklarını hep merak etmişimdir. Bilgisi çok olan insanların beklentisi de yüksek olurmuş. Hele hele “ben her şeyin en iyisini bilirim” egosuna sahip insanların meclis üyesi olup, “ben demokrat ve iyi huylu bir başkanım” edasında gezenlere nasıl ayak direttiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Değirmenci’nin demokrasi diye bugünlerde anlatıp, meclis kürsüsünün üzerine çıkma girişimlerini, meclis üyelerinin üstüne yürüyüşlerini, Hüseyin Turan’ın istifa dilekçelerini ekip olarak seçtiklerinin önüne sürüşünü, yaptıkları uyanıklıkları yakalayıp alasını yapma nedenlerini daha iyi idrak ediyorum. Hiçbir belediye başkanı kendisinden daha uyanık meclis üyesi istemez! Valla hak veriyorum. Ben de benden daha uyanık çalışanım olsun istemem.
Değirmenci kavgayla, Turan siyasi baskıyla canlarını sıkanları bertaraf ederdi. Işıklar mı? Meydan okuyor.
Kızılay’ı bahane ederek kendisine karşı çıkanlara meydan okuyor. Aile meselesi (parti içi/grup anlaşmazlığı) kamuya mal edecek kadar şeffaf bir belediye başkanı olmasını demokratlığına yoramayacağım. İşin ilginç tarafı kendi ilçe başkanı ve meclis üyeleriyle yaşadığı anlaşmazlık garip bir şekilde Metin Karakaş, yani AKP ile iletişim kanallarının açılmasına yol açıyor. Karakaş, partisinin anlayış göstermediği Işıklar’ı sonsuz hoşgörüsüyle sarıyor. Siyaset! Karakaş şimdi bunu da Silivri’ye hizmet aşkına yorar ve mecburen gerçekleştirdiği tüm engellemeleri unutmamızı bekler. Onun o güzel hatırına yapsak bile gerçekler değişir mi?
Rafet Keskin’in hakkında bir şey söyleyemeyeceğim. Beklediğimden daha az arıza çıkartıyor kabul etmeliyim. Ama bir Süheyl Kırkıcı var ki, tanımakta, yaptıklarını anlamlandırmakta bu aralar epey güçlük çekiyorum. Bazı insanları öyle yüksek yerlere çıkartıyorsunuz ki, orada onları siz bile tutamıyorsunuz bir raddeden sonra. Işıklar’ın onaylamadığım pek çok hareki oldu bugüne kadar, ama bu kez kendime bile itiraf etmekte güçlük çektiğim şekilde Kırkıcı’nın yapmak istediğini sorgulamaktan dahi korkuyorum.
Eğer bu bir karşı duruşsa olayları tek taraflı takip ederek kamuoyundan sağlıklı bir görüş beklemeyin. Kim neye karşı çıkıyor, bu Kızılay kararı neden çıkmıyor? Ya sorununuzu kendi içinizde halledin ya da halledemiyorsanız herkes gerekçelerini açık seçik anlatsın biz de sağlıklı bir karar verelim.
Kuşu ve şüphe sessizlikle, yalanlarla beslenir…