Siyasi rakiplerini yok etme uğraşlarının yanında, aynı parti mensubu oldukları halde rakip veya kendinden üstün gördüklerinin netice almaması için her türlü gayret sarf ediliyor.
Hal böyle olunca siyasetteki kalite gün geçtikçe düşüyor. Genel başkan bir dediğini ikiletmeyen milletvekilleri arzularken; genel merkez, il, ilçe teşkilatlarında aynı düşünce hâkim kılınıyor. Ağzını açamayan, hiçbir konuda hiçbir fikri olmayanlar sırf konumlarını muhafaza edebildiklerinden dolayı iyi siyasetçi muamelesi görüyorlar. Muhalefet etmeyi veya iktidar olmayı yok etme ya da yok sayma olarak algılama gafletine düşenler; her teşebbüse, her uyarıya aynı pencereden bakıyorlar. Kendi aklından geçenleri, karşısındakinin yapabileceğini düşünmek dengesiz davranışları da beraberinde getiriyor. Günlük netice ve başarılar sağlanmış gözükse bile uzun vadede en büyük zarar yine sahibine dönüyor. Çok acı bir şekilde anlaşılmış olsa da, anlamamış gözüküp hatalar başkalarında ve olaylarda aranıyor.
"Partimin emrindeyim" diyen belediye başkanları; görev ve yetkilerini aşmanın ötesinde kendine oy veren, vermeyen her bireye soğukluk aşıladığını görmek istemiyor. Partimin emrindeyim diyerek, partimin emrim altına girmesini istiyorum amaçlandığından çok da önemsenmiyor. Seçilen kendini seçen ve seçilmesine vesile olanları emir eri gibi görmek istiyor. Belediye başkanı olan bir kişinin arzuladığı ilçe yönetimi ve başkanı; ne derse, ne yaparsa uygundur başkanım diyecek bir yapı olmalı. Bunun adına da uyumlu çalışma denmeli! Netice alınırsa "kral çıplak" diyecek kalmaz, başarısızlık halinde yönetim çıplak demek kolay olur.
Geçtiğimiz Cuma günü her iki patinin de gelenekleriyle ters düşen bir uygulama sahneye kondu. Yoklamada bulunmayarak görev yaptırmama CHP geleneği olmuşken, Ak Parti Meclis Grubu bu role soyundu. Amaç görev yaptırmama değil de protesto olsa bile dışa yansıması ve propagandası farklı oldu. Bu konuda fikri olan, fikri sorulan bir ilçe teşkilatının varlığından şüphe ederim. "Uçmak için kanada ihtiyaç var" diyen başkan; tek kanatla uçabilmenin özgürlüğünü yaşamış gibi gözükse de, tek kanadın kısa sürede yorgunluk belirtileri göstereceği aşikâr. Başkan; kalan dört yılını sızlanarak, şikâyet ederek geçireceği bir ufka yelken açtı. Pardon kanat çırptı. Güvendiği dağlara karlar yağdığını kısa zamanda görecek. Rakipleriyle çalışamayan siyasetçi görüntüsü yanına kar kalacak.
Siyasi rakipleriyle mücadele ederken, parti içi rakiplerini de yok etme niyeti kalan kanada kurşun atmakla eşdeğer. Parti içi rakipleri sindirme, diskalifiye etme Ak Parti'ye seçim kaybettirdi. Bu gün rakip bile olamaz görüntüsü bonus olarak kaldı. CHP aynı yöndeki çabaları, ibret almaz görüntüsüyle atak üstüne atak tazeliyor. Bana rakip olanlarla, siyaseti benden iyi bilenlerle çalışamam demek acizlik itirafı. Belediye başkanları parti içi mücadeleye balıklama atladıklarında, kendi partililerinin gözünde küçük düşüyorlar. Hay Allah ben son cümleyi yazmamıştım ama 2006 yılında ilgilisinin yüzüne çok söylemiştim. İyi siyasetçi rakipleriyle çalışabilendir. Zamanında anlamayanların, bugün anlamışlarsa yaşadıkları tecrübeyi başkalarına da anlatmalarında demokrasi geleceğimiz açısından fayda var.
Üff gereksiz ve sıkıcı konulara girdiğimin farkındayım. Kesiyorum, Oysa bugün gündeme getirilmeye çalışılan erken seçim konusuna da değinecektim. Erken seçimin ülkeye de, erken seçim kararı alanlara da hiçbir hayrı olmadığının örnekleri çok fazla. Söyleyecek sözü, yapacak işleri kalmayanların ısrarına rağmen zamanında yapılacak seçim Başbakanın en hayırlı işi olacaktır. Erken seçim kararı alanların bu günkü durumları ortada. Kendileri unuttuysa, millet unutmadı…
Bu günlük affınıza sığınıyorum.
Erken seçimsiz kalın, rakipsiz kalmayın.