Cuma günü çok enteresan bir meclis toplantısı vardı Silivri Belediyesinde… İlkinde yaşananlara ilişkin düşüncelere sevk eden gelişmeler ve emarelerin birçoğu yerle bir olmuştu… Rıfat Kutlu, AK Parti’nin güçlü bir grup sözcüsü olabildiğini ispat eden bir performansa imza attı. Öyle bağırıp, çağırıp, rakibine sert söylemlerde bulunarak değil… Hatta bunu yapmaması; kendisine girdiği tartışmada psikolojik üstünlüğü de altın tepside sundu. İktidarın zayıf noktasını yakalamış olmanın verdiği rahatlıkla, kendi söylemsel beceresini konuşturdu adeta. Kutlu’ya söz vermemek için Işıklar epey uzun bir konuşma yaptı. Tam bitirdi derken ve söz hakkı istediğine işaret ettiği gibi Kutlu, yeniden başa sardı birkaç kez aklındakileri aktarmayı. Kutlu’yla tartışmalarının ilerisinde kurduğu "Sen bizi mi, kendini mi ikna etmeye çalışıyorsun” tarzındaki cümle kendi yaşadığı ikilemi tarif eden itirafıydı. TAVAK’a yapılan tahsisin neden iptal edilip, Aydın Üniversitesi ile girişilmesi planlanan işbirliği konusunda kamuoyunda oluşan spekülasyonları ortadan kaldırmayı amaçlayan Işıklar, başarılı olamadı. Silivri’ye üniversite gelmesi konusundaki hedef ile iyi niyetinden kimse şüphe duymuyor. Diğer yandan AK Parti de muhalefet görevini yerine getirmek, iktidardan daha iyi hizmet etme potansiyeline dair algıyı canlı tutmak zorunda; bunun da hakkını verdi...
Işıklar, Silivri’ye üniversite kazandırmak konusunda yaptıklarını anlatsa bu onun görevini layığı ile yerine getirdiğinin ispatı zaten. Yapamadığı ve yapmaya güç ile inisiyatifinin yetmediği şeyler konusunda verdiği vaat ile imza attığı söylemleri kendisine muhalifleri karşısında yumuşatılmış haliyle ‘köşeye sıkışma’, doğrudan ifadeyle ‘çuvallama’ olarak geri dönüyor. "Çuvallamadım ben…” diyecektir şimdi… "Çuvalladım” diyenini görmedik, hele Işıklar!? Hiç kabul edeceği şey değil…
Gerçi sinirlenince iyi konuşurdu ama bu kez parti içi muhalefetten, karşı tarafa odaklanma sorunu yaşadı anlaşılan. Mümin Koçoğlu ve Ünal Doğrul’un yokluğu bu kadar etkisini hissettirir mi? Hissettiriyor demek ki! İtler ve kurtların kapışmasına yarın değineceğim, atlamış değilim : ))
Kutlu’nun muhalefetin argümanlarını sıralamasını, sinirlerini aldırmış gibi duruşunu, nezaketini yitirmeden karşılık vermesini alkışlıyorum. İzlerken keyif aldım doğrusu. Argümanları çok net, duruşu kararlı ve rahatlığı etkileyiciydi. Üzerinde durduğu noktalar da çok doğru…
Işıklar’ın son meclis için kayıpları biraz fazlaydı… Kendi saflarından, üniversite anlaşmasından, konsantrasyon bozukluğu… Aklı başka bir yerde/yerlerdeydi… Kutlu’nun da tüm samimiyetiyle art niyet olmadığını savunduğu gibi Işıklar’ın üniversite kazanımı konusunda yarattığı beklenti ve verdiği vaatlerin karşılıksız kalışı önünde biraz çaresiz hissetti, hissettirdi…
***
İktidar ile muhalefetin Silivri çıkarları ve yararına kapışmasını izlemek zevkliydi… Işıklar’ı muhalefet karşısında sinirlenmiş görmek de öyle… İkinci dönem demokratlığını koruması için muhalefet bir bakıma üzerine düşeni de yapmış oldu. Basın olarak bizlerin de bunu takdir etmesi lazım. Güçlü bir iktidardan ziyade muhalefetin bu özelliğinin yararına inanıyorum. Desteklemek de lazım...
İyi haftalar...