İnsanın yaradılışı ne kadar mucizevi bir şey… Bunun yanı sıra baştan aşağı bir mantık içinde tasarlanmış olmamızı unutmamak lazım…
Hep kendimizi zorluklardan koruruz, çocuklarımız düşmeden, burnu bile kanamadan büyüsün isteriz. Oysa her insan karşı karşıya kaldığı zorluklar ile yetenek ve becerilerini, aklını geliştirir. Bakın bilim adamları, mucitler, üstün zekalar asla sıradan koşullarda doğup, yetişmez. Sanat eserleri ve sanatçıların derin sancılar sonucu dünya tarihine kazandırdıklarını düşünün.
Rahat ve keyifle hiçbir konu ve kimse gelişim göstermez…
İnsan zorda kalınca neleri başarıp, üstesinden gelebileceğine hayatınız ve yakın çevrenizden yola çıkarak takip edebilirsiniz.
Zorluklar, engeller insanı hırslandırır… Vazgeçmediğiniz sürece aşma olasılığınız, şansınız daima devam eder. Ama pes ederseniz neyi başarabileceğinizi göremezsiniz, gösteremezsiniz. Kişisel tarih ve talihiniz başarısızlık üzerine kurulup, kayda geçer…
Başarı hedef midir, araç mı?
‘Hayatımın hiçbir döneminde…' diye devam edecektim ama yanlış oldu… Pardon… Başarıyı hedef seçtiğim bir dönem vardı… Üniversite eğitimim. Planlamadığım, dolayısıyla istemediğim ama yarısından itibaren keyif aldığım bir süreç oldu. Annem-babam ve başkaları/‘mahalle baskısı' etkisinde sırf ‘başaramadı köyüne döndü' demesinler diye (ki köyüme de dönmezdim gidecek yerim vardı çünkü Bulgaristan'ın en güzel şehirlerinden birinde kazandığım bir üniversite bölümü söz konusuydu) çokça dişimi sıktım evet… Ama ondan sonra düşünüyorum da ‘Sevginar da şu konuda başarılı' denilsin diye hiçbir önceliğim olmadı. Tıpkı bir çocuk doğurduktan sonra onun annesi olmaktan vazgeçemeyeceğiniz gibi Hürhaber'i yayınlamaya devam etmek hayatımın temel anlamlarından birine dönüştü. Hesaplıyorum da iki elimin parmaklarını geçer mi 13 yılda bizzat başında ben olmadan hazırlanan Hürhaber sayısı… Az bir şey geçer galiba…
Yani uzun lafın kısası; benim için başarı hedef değil… Esasta araç olabilir ancak… Mesleki ve belli ölçülerde kişisel/karakteristik deformasyon sonucu kendimi annesi zannettiğim bir gazetem var : )) Anneler çocuklarını yetiştirirken, yalnız değiller… (Hiçbir anne yalnız kalmasın böyle önemli bir süreçte inşallah…) Ben de değilim… İyi, kötü, doğru, yanlış eleştiriler, övgüler alıyorum… Sadece gazeteyi çıkarmak değil bir de geçimimi sağlayacak kadar para kazanıyorum… Koca şirket devleri iflaslar, ulusal medya organları baskı yayınından vazgeçerken Allah'a emanet söz verdiğimiz şekilde ve beklentilerinizi karşılayacak nitelik, kalitede sizlere ulaşıyoruz.
Birçoklarının savunduğu ve dünya gidişatının yön çizdiği üzere internet ve sosyal medyaya inat Silivri'de bir gazete hayata tutunmuş şekilde var olmaya devam ediyor. Kimlerin yakın markajı veya ilgisine mazhar olduğumuzu yazmak geçiyor içimden ama hepinizi sayamayacağım için haksızlık olmasın istiyorum...
Ben bile nasıl ayakta kaldığımızı ve söz verdiğimiz işi yaptığımızı anlamakta güçlük çekerken başkalarından bunu anlamasını beklemem haksızlık kabul ediyorum. Kızanın da seven ölçüsünde merak edip, bağlandığı, okuduğu bir gazete hazırlamanın formülü nedir bilmiyorum… Aynı yemeği bile ikinci kez yapamam : )) Elemin lezzetli olduğunu söylerler ama ne tarifleri vardır ne de isimleri hazırladığım yemeklerin… Evde ne varsanın kombininden çıkanlar… Bazen duvara tosladığım da oluyor; anlık açlık gidermesine yarayıp geri kalanının sokaktaki kedileri mutlu ettiği menüler : )
Nasıl oluyor biliyor ama aslında bilmiyorum 13 sene önce bu günlerde haftalık olarak yayın hayatına başlayan Hürhaber sizlere ulaşmaya devam ediyor…
Ahmet Davutoğlu'nun veda konuşması gibi oldu : )
Emin olduğum tek şey; öldürmeyen acı, sizin sıradan koşullarda ne kadar çabalarsanız çabalayın mümkün kılacağından, daha güçlü yapar sizi.