Bu kİşİlerİn kendi gereksinimleri ve sorumlulukları başkalarından sonra gelir, kendileriyle ilgili kararları başkalarının almasını isteyebilirler. Sömürüye dayalı ilişkilere katlanabilirler. Kendilerine güvenleri yoktur, başkalarının öğüt ve desteğine ihtiyaç duyarlar. Aynı görüşe sahip olmadıklarında bunu ifade etmeye çekinirler.
Kadınlarda daha sık rastlanılan bu kişilik bozukluğunu ortaya çıkaran nedenler, fiziksel bir hastalık, ayrılma kaygısı yaşamış olma, çocuklukta anne babayı yitirmiş olma gibi durumlar olabilmektedir.
DSM IV tanı ölçütlerine göre bağımlı kişililerdeki belirtiler şu şekildedir:
**Başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almadan gündelik hayatlarında karar verememektedirler.
**Sorumluluk almak için başkalarına gereksinim duyarlar.
** Desteğini yitireceğini ya da kabul görmeyeceğini düşünerek farklı bir görüşü paylaşmak istemez.
**Kendine güveni olmadığından kendi başına iş yapmakta zorlanırlar.
**Başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek kadar aşırıya gider.
**Kendisine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında rahatsız ya da çaresiz hisseder.
**Yakın bir ilişki sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki arayışına girer.
**Kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı korkuları üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa yorar.
Bağımlı kişilerin en önemli özelliği kendilerine güvenlerinin olmayışıdır. Bu özellikleri duruş biçimlerinden, seslerinden, hal ve hareketlerinden de bellidir. İşbirliği yapmaya yatkın olmaya ve uysal olmaya ileri derecede eğilim gösterirler. İddiacı ve haklarını savunan biri olmaktansa kabullenici ve yatıştırıcı biri olmayı yeğlerler. Büyük sosyal gruplardan ve ses getirici olaylardan nefret ederler, ilgi çekmekten kaçınmak için yapmadıkları kalmaz. Arkadaşları tarafından çoğu kez düşünceli ve eli açık, bazen gereksiz yere özür dileyen, boyun eğici biri olarak görülürler. Komşuları, bu kişilerin yumuşak başlılıklarından, içten ve cana yakın tutumlarından ve davranışlarındaki “yumuşaklılık” ve incelikten çok etkileniyor olabilir. Bunun altında kabullenilmek ve onaylanmak adına bir güven arayışı yatıyor olabilir. Bu durum stres altındayken daha belirgin bir hal alabilir. Bağımlı kişiler, böyle zamanlarda çaresizlik ve yapışkan bir tutum sergileyebilirler. Duygudurumları çoğu kez depresif, kederli ve üzüntülü olabilir. Kişilerarası ilişkilerde aşırı uzlaşmacı ve kendilerinden verici olabilirler. Bağımlı kişiler yetersiz ve daha aşağı olduklarını öne sürerek, almak zorunda oldukları sorumluluklarından kaçarlar. Benzer bir biçimde kendilerini aşağı görme tutumu başkalarının dikkatini çeker ve ona şefkat duyulmasını sağlar. Toplumsal olarak kınanmaktan korunmak için iddiacı dürtülerini dışavurmamaya çalışırlar, eleştiriye ya da dışlanmaya yol açabilecek duygularını yadsırlar.
Yakın ilişkileri sonlanınca kendilerini bitmiş, tükenmiş, çaresiz hissederler. Dışlanacak olma korkusundan bir türlü kurtulamazlar. Birlikte oldukları kişilerin yeterlikleriyle bütünleşerek kendilerinin yetersiz olduğu düşüncesinin yaratacağı kaygıdan uzaklaşırlar. Özdeşim yaparak da kurdukların bağların sağlam ve çözülmez olduğuna ilişkin inançları da güçlenmiş olur.
Kişilik bozuklukları üzerine konuşurken belirtmek isterim ki, bahsedilen belirtilerin bazılarının kendinizde ya da bir yakınınızda olduğunu düşünebilirsiniz. Bu normal bir psikolojidir. Her konuda olduğu gibi psikolojide de her şeyin fazlası ya da azı zarardır. Bu yüzden “evet, bende bu da var” diye düşünerek sağlıklı bir psikolojiye sahip olmadığınızı düşünmek yanlış olur. İnsanların çoğunun hayatlarında birçok şey iyi gitmeyebilir. Olumsuz deneyimler sonucu farklı psikolojik sonuçlar ortaya çıkabilir. İnsanı insan yapan yaşadığı durumlara vicdanen verdiği duygusal tepkilerdir. Önemli olan bu durumun kronikleşmemesi ve günlük hayatta yerine getirmemiz gerekenlere engel olmamasıdır.