Birincisi Silivri Spor Kulübü önündeki Otopark olarak kullanılan yerde, diğeri ALLEGRO dediğimiz yerde…
Galiba bundan sonra da çok sık yaşanacak…
Yasa biraz karışık bazı ilkler o nedenle yaşayacağız. Bir çoğunu ise Büyük Şehir ve İlçe Belediyesinin farklı siyasi ellerde oluşundan…
Yasal kargaşa, İlçe Belediyeleri sınırları ve yetkilerinin nereye kadar olduğu, açık ve net bir şekilde tarif edilmemiş.
En önemlisi ise Siyasal kargaşa …
Yani, Demokrasinin tarifi üzerinde anlaşamamaktan…
Ve, şu kadarını söyleyeyim. Bu sorun yalnız Silivri İlçesi ile sınırlı değil, İstanbul’un 39 Belediyesi ile yaşanıyor. Ayni partiye mensup ilçe belediyesi ile biraz az, muhalefete ait İlçe Belediyesi ile biraz fazla… Dediğim gibi, İstanbul’un tüm ilçelerinde ayni sıkıntı yaşanıyor…
Birkaç örnek;
İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin yetkisinde olan, Silivri’nin trafik düzenlemesi 2009 Yılı seçimleri öncesinde hazırlanmış ama uygulamaya koyulmamış. Koyulamamış, buradaki Belediye ile ayni partiye mensup olmalarına rağmen. Seçimleri düşünerek, İdare etmek için yetkilerini kullanmamış o kadar…
Ayni şekilde, 2004 Yılında Yasa çıktıktan sonra, Sahilde, Dolgu Alanları içindeki Çay Bahçelerinin bulunduğu alan için, düzenleme yapmak aklının ucundan geçmiş ama yapmamış 2009 Yılı Mayısında aklına gelivermiş.
Başka bir örnek …
Şile Belediyesi, Silivri Belediyesi, Çatalca Belediyesi Büyük Şehir Belediyesine olan uzaklıkları ve kendi Belediye sınırları içinde bulunan orman köyü sayısı hemen, hemen ayni gibi…Her üçünde de Orman Köylerine ait çöpleri ve diğer hizmetleri İlçe Belediyeleri görüyor.Lakin, bir tek ŞİLE Belediyesi her ay orman köylerinde çöp toplanan alana ait çöp bedellerini alıyor…
Evet…
Bu gün hala bir çok olayda Silivri Belediyesini 2004 öncesinde yapılanlarla kıyaslamakta…Oysa, Silivri artık üç mahalleden değil. Mücavir alanı içinde kalan (13 ) Orman köyünü de sayarsak tamı,tamına (35) Mahalleden ibaret.
Ve, Belde belediyelerin kapatılması…
Hepsi büyük şehir yasasının eseri…
”Büyük şehir yasası çıktı, Silivri Belediyesi de artık büyük şehir sınırları içine alındı ,her şey güzel olacak” dediler.
“Beldeler kapanacak daha iyi hizmet alacaksınız” dediler. Kapanan (50) Belde Belediyesi insanına …
Sonuç ortada…
GEÇMİŞTE BU GÜN
Yıl 12 Mart 1971 …
Bu tarihten üç yıl öncesi 1968 Yılı …
Avrupa tarihinin en büyük öğrenci ayaklanmalarına sahne oldu... O ayaklanmaların ülkemize sıçramaması mümkün değildi. Sıçradı da…
Öğrenciler sokaklarda…
Türkiye sanki aydınlanmayı yeni tanıyormuş gibi, okuma seferberliği içinde…
Her tarafta, dünyada en çok okunan kitapların çevirisi satılmakta…Revaçta olan kitap okumak…
Dönemin gençliği, her toplumsal olaya arka çıkmayı görev sayıyor.Bazen ölçüyü kaçırıp, olayın esas sahiplerinin önüne geçtikleri bile oluyordu… O gün toplumda ne yaşanıyorsa, aynısını içlerinde hissediyor, istenmeyenlerini de değiştirmek istiyorlardı özetle…
Çoğu idealleri uğruna canından oldu...
Velhasıl, acılı günlerdi… Ve, teğet geçmedi hiç birimizi …
O nedenle …
Deniz Gezmişler, Harun Karadenizler…
Ve, adını burada sayamayacağım, binlerce yurtsever aklımdan hiç çıkmadı bu güne kadar…
HAKSIZLIK OLMASIN
Geçtiğimiz günlerde, Silivri Yerel Seçimin birinci yılı etkinlikleri, çerçevesinde, bazı basın çalışanı arkadaşın Belediyenin Halkla ilişkiler birimini hedef tahtasına koyarak, oradan Belediye Başkanını vurmaya çalıştığına şahit olduk hepimiz…Eleştiri olacaktır. Hatta, olmalıdır…Ama, hakaret için kullanılan kelimeleri büyük harflerle yazmak eleştiri değil onun adı başka bir şeydir…
Muhalefet etmek, eleştirmek …Hiç birine, kimsenin sözü olmaz. Olamaz. Muhalif olmak suç değil...
Ve, hep şunu derim !..
“Hakaret haline gelmedikçe, tüm eleştirilere saygılı olmak, yönetimlerin yararınadır. Onları, gidemedikleri yerlere götürür. Unuttuğun hatırlatır. Göremediğini gösterir.”
İçinde EMEK olan her şeye saygı gösterilmesinden yanayım... Ama, içinde hakaret barındıran o sözleri büyük harfle yazarak “ben o etkinliği eleştiriyorum” demek eleştiri değil, haksızlıktır, saygısızlıktır.
MECLİS ÇALIŞMALARI VE
FAALİYET RAPORLARI
Geçen Pazartesi günü, Nisan 2010 İlk oturumu …
Yoklamadan sonra varsa, sözlü ve yazılı önergeler alındı. Bu önergeler, muhalefetindir.Y apılmayan bir şeyin yapılmasını, ya da yapılmış olup eksik kalan kısmı hakkında bilgi istemek veya yeni bir istekte bulunmak için verilir.
Meclis, her ayın ilk Pazartesi günü ilk toplantısını yapar, Cuma günü de ikinci toplantısını. Bu her ay aynıdır. Ve, usulen önergeler ilk günü verilir, yani Pazartesi günü. Yine öyle oldu. Sözlü veya yazılı olur. Her zamanki gibi yapıldı. Muhalefetin AKP her zamanki önergeleri fazlaydı. Çoğu iş olsun gibilerden verildiği belli…
Neyse, Pazartesi gündemde olmasına rağmen 2009 Yılı Faaliyet raporunun görüşülmesi, Muhalefetinde oluru alınarak, Cuma günkü birleşime bırakıldı...
Belediye Meclislerinde “Faaliyet raporunu görüşülmesi” maddesi çok önemlidir. Belediye Başkanının düşürülmesine varan sonuçları olur…Tabi, usulüne uygun olarak reddedilirse…Ve, Cuma günü geldi.
Rapor kitapçık haline getirilmiş, Pazartesi günü tüm meclis üyelerine dağıtılmıştı ama görüşme maddesine sıra geldiğinde Başkan Özcan Işıklar yerini, başkan vekiline terk etti ve söz alarak rapor hakkında açıklamalarını yaptı… Ardından, AKP gurubu adına ayni zamanda İlçe Başkanı olan Metin Karakaş söz aldı. Rapora dair eleştirilerin dışında siyasi eleştirileri de gündeme getirdi. Ve, cevap hakkı doğuracak eleştiriler nedeniyle Başkan tekrar söz istedi ve kürsüye çıktı. İzleyici koltukları doluydu. Metin Karakaş konuşmasını bitirene kadar iktidar tarafından tek müdahale olmamasına rağmen, Belediye Başkanı Özcan Işıklar konuşurken muhalefet sıralarından zaman zaman müdahaleler oldu. Bir de alışık olmadığımız alkışlamalar vardı…Onların dışında fazlaca bir şey olmadı…
Muhalefetin RET oyu kullanmasına rağmen Silivri Belediyesi’nin 2009 Yılı faaliyet raporu oy çokluğu ile kabul edildi…
İSTER İNAN / İSTER İNANMA
Silivri Belediyesi tarafından dikilen fidan ve çiçekler geceleri bazı bayanlar tarafından sökülüp evlere götürülüyormuş. Bana söyleyenin yalancısıyım.
AMACIM ŞİKAYET DEĞİL
Kimin görevli olduğu …Kim il
gilenecek.
Bunlar önemli. Sorumlusu olmalı mutlaka “Adı olmalı ki çağırasın” derler.
Olay şu !
Her sabah bir numaralı Sağlık Ocağı yanından, Sahildeki çay bahçelerine kadar yürürüm. Güzergahım bazen, Caddedir. Bazen Alibey Mahallesi ara sokaklarıdır. İşte oralardan geçerken “ bakkal dükkanı kapısına asılı ekmek torbalarını görürüm. Bazısı yere değecek kadar aşağıya sarkmış. Ortadan geçen köpekler kokluyor. Bazısını koparıp alıyor bile. Hep görürüm. Bu yakınlarda köpekler çoğaldı galiba sık görmeye başladım. İşte o ekmekler daha sonra sofralarda olacak.
Demem o ki…
Bunun sorumlusu belki zabıta onlara iletilir … Zabıta en son cezalandıracak olanı. Ama dükkan sahibi. Ve, en önemlisi de o ekmek fırını sahibi bu işi önemsemeli. Köpeklerin çoğalması, doğal üremeden ayrı, çevre ilçeler toplanıp bu tarafa atılıyormuş. Söylenenler böyle. Bakım yerleri. Kısırlaştırma işi. Onlar da yapılıyormuş.
Sonuçta insan sağlığı, hayvan haklarına saygıyı azaltmasın.
İstenen o.