Sorun Ak Parti adayında değil, Ak Parti'nin kendisinde... Bu toz dumanın içinde ne yazılır ne söylenir diye kaygıyla başlıyorum bu yazıya…
Önümüzdeki süreçte siyasetçilerin durumunu tanımlayacak en uzak durum ‘huzur' olsa gerek…
Bu kadar stres ve baskının altında ruh sağlıklarını korumalarını beklemek acımasızlık olur!
Yaşattıkları stresin, verdikleri huzursuzluğun Allah'ı kendi beden ve akıllarını aynen meşgul ederken, sürdürdükleri bu savaşta ganimetleri şimdilik sadece "Aman çok güzel geçirmişsin” diyerek sırtlarını sıvazlayan kişilerin yaklaşımıdır diye düşünüyorum. İçlerinde büyüyen "Hayallerime ulaşacak mıyım” beklentisinde sancı dozu, hayal kırıklığı korkusu işin cabası…
Bizim muhteşem ikilinin birbirine kimsenin onlara söyleyemediğini deme lüksü olduğunu daha önce de ifade ettim. Karakaş'ın son açıklamalarına bakıyorum da aslında Işıklar'a büyük iyilik yapıyor... Aklına, yaptığı bazı hataların başka türlü dank etmesine ihtimal olmadığını gördük. Belki benim gibi gazetecilerin, en yakın dostlarının ifade edemediği ciddi uyarıları tek Karakaş yöneltiyor rakibine. Zaten Işıklar'ın yakın çevresinden biri bunları ve bu üslupla ona söylese direkt en uzak çevresine tayini çıkar!
Kusura bakmayın, kahramanlarımızın ciddi insanlar, yaptıkları iş de aynı ölçüler ve nitelikte ama benim sinirlerim bu kadarını kaldıracak kadar sağlam değil!
****
Geçen Selami Değirmenci, gazetemiz İmtiyaz Sahibine ziyaretteydi… Ziyaretin amacı bambaşkayken, aslında konu geldi yine siyasete dayandı. Bana her zaman yönelttiği eleştiriyi yeniledi defalarca, "Çok duygusalsın çabuk inanıyorsun!”… Düşünüyorum da bizim siyasetçileri akılla anlamanın yolu var mı? Ben 12 yıldır bulamadığım için onların hizmet ettiği aklı, duygularımla kendime çizdiğim yolda yaptıklarını anlamlandırmaya, kendimce yorumlayarak işimi süslüyorum…
****
Haberci iştahlarımızı kabartan, rakip salvolarının cazibesini insan olarak düşününce kendimden korkuyorum. Onlar da düşünüyor mu acaba düzenledikleri ‘kanlı-canlı' toplantıların ardından "Yarın kaç kişinin kalbi kırılacak bu söylediklerimi okuyunca, duyunca” diye… Kaygı duyuyorlar mı o insanlar, eşleri, çocukları, yakınları için…!? İthamlarını gerçek zemine oturtmadan kamuoyunda dillendirdikleri için… Siyasette de hayatta da maalesef bir kural gelişti "Önce kendini kurtaracaksın sonra seçtiğin diğerlerini”… Kendini kurtaramayanın, başkalarını ikna etme durumu var mı ki?! Yok…
Karakaş, uzun süreli sessizliğinin acısını Özcan Işıklar'dan fena çıkardı… Yanlışlarını pamuklara sarıp ifade etmeye çalışan, hatalarının üstünü tülle de olsa kapatarak uyarmaya uğraşan, "Aman tatlı canı sıkılmasın” diye susanların, söylenmesi gerekenleri yutkunanların aksine yüksek sesle, sert bir biçimde Karakaş, Işıklar'ın zayıflıklarını haykırdı…
Karakaş, ana muhalefet lideri, iktidar rakibi olarak da üzerine düşeni yaptı. Gerçekler acıdır, hatalar acıtır… ‘İş işten geçtikten sonra olacağına şimdi yüzleşmekte yarar var' diye de düşünüyor insan her şeyi göz önüne alınca…
Karakaş'ın uzun süreli sessizliğini belediye başkanlık yarışından çekildiği yönünde algılayanlar oldu… Bu yönde söylentiler, spekülasyonlar Karakaş'ın göz önünde olmadığı her gün ile birlikte arttı… Farklı kanallardan gelen duyumlar insanı etkiliyor, ya da beni etkiliyor demem gerekiyor sanırım. Sonra birebir yapılan bazı konuşmaları hatırlıyorum, tekrar tekrar. Daha ne kadar açık bir insan Ak Parti'nin koşullarında belediye başkan aday adayı olduğunu açıklayabilir derken yakalıyorum kendimi. Ak Parti'de görev istenmez, verilir! Ahmet, Mehmet ne istiyor onları ilgilendirir sonucu Ak Parti ve tabi ki Başbakan'ın dediği belirliyor. Şu kolaycılıktan vazgeçmek gerekiyor "Ali'ye veya Veli'yle Ak Parti burada seçim kazanamaz”… Adayın kim olduğunun tabi ki önemi var… Ama şu gerçeği asla unutmamak gerekir; Ak Parti, Silivri'nin ilk tercihi hiç olmadı bugüne kadar… (2011 dışında) Bu sonuç da birçok Silivriliyi ürküttü ve CHP'ye sahip çıkmak için ilk seçimde sandığa yüreklerini burkan o sancı, ağızlarına gelen acı tatla gideceklerinden emin olabilirsiniz. Ak Parti, kendini istediği kadar büyük ve güçlü görebilir. Ama bence burada, Silivri'de şöyle bir kaygıdan söz etmek bile mümkün; "Metin Karakaş, Ak Parti ile seçim alabilir mi?”… Karakaş, şahsı ile ilgili önyargıları kırabilir ama Ak Parti ile ilgili olanları ortadan kaldırmaya gücü asla yetmez. Bir siyasetçiyi partinin üstünde veya altında görmek meselesi değil bu; apaçık Silivri'nin Ak Parti'ye yaklaşım konusudur… Tüm Türkiye'yi ele geçirirken, Silivri'nin mi belini bükemeyecekler? Bükemeyebilirler! Silivri ne kadar değişirse değişsin Silivri'dir… Köklerini ne iktidarlar, ihtilallere karşı savundu şimdi bir çırpıda vazgeçmesi zor. Bunun için Ak Parti'nin burada onu savunanlara duyacağı güvensizliği, Silivri'nin her adımda sahipleneceğini kendine yapılmış sayacağını, ürkek sempatisinden anında vazgeçebileceği durumları hesaba katmak gerekir.
Sorun Ak Parti'nin çıkaracağı adayda değil, tam da kendisinde… Güçlü aday dediğiniz şey de öyle sabahtan akşama yetişen bir bitki değil. Silivri siyasetine yıllarını, emeklerini vermiş insanları harcamanın zararından Ak Parti de üzerine düşeni alacaktır, bu konuda bir dokunulmazlıktan söz etmek mümkün değil. Silivri'de ideolojiden ziyade psikoloji siyaseti var. CHP'nin kimlerden oy aldığını, Ak Parti'nin ne transferler yaptığını düşünün ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız…
YILDIZLAR'A TEŞEKKÜR
Karmaşık bir gün ve gelişmelerin ışığında günü yarılarken, uzunca telefonda canı sıkılan biri benimkini de ziyadesiyle sıktı… Günün ilk bölümünde bütün anlayışınızı ortaya koyduktan sonra devamı biraz ağır geçiyor… Ardından Naif Yıldızlar aradı… Bugün daha ne kadar olumsuz gelişmeler yaşanabilir derken, büyük bir nezaket içinde teşekkür etti, incelikle beğenilerini sıraladı.
Bir teşekkür insanın tepe taklak giden gününün seyrini değiştirebilir mi? Değiştiriyor… Hürhaber'de verdiğimiz emeği ve ortaya koyduğumuz çabayı gördüğünüz için teşekkür ederim… Haa dünkü manşetlerle ilgili aramadı, eski bir sayıda güzel bir yazıydı konu...