Bir haftalık tatilin ardından Silivri'ye ve işime özlemle dönme keyfimi gölgeleyen tek şey Çılgın Garson lakaplı A.A.'ye yöneltilen suçlamaları yazmak zorunda kalmak!
İşiyle yaşayanların, ondan uzakta tatil moduna girmesinin güçlüğünü bilenler bilir ama bu defa Hazal Başaran, Oray Parlak, Engin Akın ve tabi ki Ersin Ergin ve Renginar Sali'ye, dağıtıcımız, matbaa ustamız ve yardımcımıza huzurunuzda çok teşekkür etmek isterim : ))
Perşembe gecesine kadar her şey benim için kusursuzdu adeta… Ne zaman ki Engin Akın'ın attığı mesajı gördüm başımdan aşağı kaynar sular döküldü! İlk etapta iddiaların boyutu korkunçtu, sosyal medya aracılığıyla çıkan yangına taşınan odunları ateşin yakıcılığı esnasında gözüm görmedi bile…
Burnumuzun dibinde, gözümüzün önünde, çarşının göbeğinde nasıl olur böyle bir şey? Bir değil, iki değil iddia edildiği gibi defalarca hem de?
Neyse ki olayların tozu dumanı yatışınca durum biraz daha netlik kazandı ve iddiaların rengi, şiddeti hafiften olsa da azaldı… Ama tabi ki acısı, kaygısı, şaşkınlığı geçmedi!
Konu artık yargıda buradan çıkan kararı sabırla beklemeliyiz. Gündeme gelen olayda büyük bir yanlışlık var ama bunun tek bir suçlusu yok bence… Konuya böyle yaklaşırsak benzer olaylar ve yaralar kaçınılmaz olur!
Cinsel istismar suçu işlenip mağdur olan çocuklar varsa onlar için çok üzgünüm… Burada ailelere düşen sorumluluğu bir kez daha hatırlatmalıyız. Bu hususta bilirkişi sayılma şansım tecrübe eksikliği nedeniyle mümkün değil belki ama anne ve babalar çocuklarınız istediklerini yapmak veya yapmamak değil, söylediklerini duymak veya duymamak değil gözlerinin içine bakın, sustuklarını hissetme konusunda kendinizi eğitin, geliştirin. Cinsel istismar suçluları için idam sehpalarından çok buna ihtiyacımız var… Asarak, keserek, yok ederek, şiddete başka bir türüyle karşılık vererek çözülecek bir sorun türü bilmiyorum ben.
A.A.'nın olayı patlak verdikten sonra ‘nasıl yapabilir' sorusuna bir cevap aldırmaya aklımı zorlarken, istismar mağduru çocuklar için üzülme faslının ardından eşini, çocuklarını, yakınlarını, çalıştığı iş yerinin sahibini düşündüm… Bir sabah uyanıyorsunuz ve eşiniz, çocuklarınızın babası, kardeşiniz ya da oğlunuz, çalışanınız böyle bir suçla itham edilerek gündemi sarsıyor! Ne korkunç bir kader, ne fena bir durum değil mi? Ellerinde olsa kim böyle bir durumu önlemek istemez ki!?
Bu olay mide bulandırıcı, akıl almaz, etrafında gelişen birçok yanlış da çabası… Yaralarımızı saralım, toplumsal tehditleri önleyelim ama bunu yaparken mağdurların sayısını ve şeklini arttırmayalım!
Bırakalım herkes görevini en iyi şekilde yapsın, toplumsal sorumluluklarımıza ayrı bir hassasiyetle sarılalım!
Emniyet ve yargı gereken yasal takibi gerçekleştirirken, sevgili aileler çocuklarınızı doğurmakla bitmiyor göreviniz bu son olay etrafında duyduğumuz gerçek ve yanlışlar üzerinden yine de hatırlayalım… Ne yaşadıklarına, hissettiklerine yakından şahitlik etme gayretinizi sürekli ve kalıcı kılın…
Toplumsal hassasiyetlerimizi saran tehditler şiddetini arttırırken, çözüm ve iyileşme adına sağduyu ve duyarlılığa her zamankinden çok ihtiyacımız var. Hassas konular, zaman ve olaylarda fiziksel, düşünsel veya tepkisel şiddet tehlikenin boyutunu arttırmaktan öteye bir yarar sağlamaz.
Bir yanlışı başka bir yanlışla, bir suçu başka bir suçla çözüme taşıyamayız…
Ne yazık ki ilk değil ama bu tür olayların gündemimize gelmesi son olsun inşallah…
İyi haftalar herkese...