Güvenmek ne kadar zor, şüphe etmek ise ne kadar kolay…
Siyaset dilinin ayrıştırmayı, birleştirmeye tercih etmesi, yani kolayı seçmesine şaşıran var mı?
Çıkıp da birileri de zor olanı güveni, birleştirmeyi seçtiğinde her şey ne kadar güzel oluyor fark ediyor musunuz?
Etmez olur musunuz?
%55'le İstanbul'u kazanan kaç başkan adayı oldu ki? İmamoğlu bunu başardı.
“%4'lük parti desteği ile iktidar mı olunur?” deyip bir de üstüne gülüp geçenlerin yüzleştiği gerçeklere hep birlikte şahitlik etmedik mi? Seçmen evet partiye bakıyor ta ki aday kendine baktırıncaya kadar! Bir de göz göze geldiler mi? Bakın ve görün işin rengi nasıl değişiyor! Ondan sonrası sandık ile vicdan arasında… Ve bekleyin aslında hiç de sürpriz olmayan, sadece görmek istemeyenlerin yüzünü çevirdiği sonuçlar nasıl takır takır gündemimizde yerini alıyor.
Silivri Belediye Meclisini izledikçe siyasi aritmetiği daha çok hoşuma gidiyor. Hiçbir partinin salt üstünlüğü yok! Başkan bey'in sırtını dayayacağı, ne isterse kolayca dilediğini yaptıracağı bir grup garantisi yok! Herkes istediğini almak ya da bir şey yapmak için karşısındakini ikna etmek, kamuoyunu arkasına almak zorunda.
Ankara'nın İstanbul ve ilçe üzerinde kırılan hegemonyası, hâkimiyeti ayrıca şahane! Volkan Yılmaz'a seçimden önce itiraz edenlerin neredeyse tek önemli noktası “Ama MHP'li”ydi, ikinci kısım da “AK Parti ile ittifakın adayı” bunlara takılmayanlar zaten aldığı %48'lik oydan desteğini verdikleri açıkça görülüyor…
Şimdilerde kiminle konuşsam özellikle seçim öncesi itiraz edenler “Hiç MHP'li gibi değil” cümlesini rahatlıkla kuruyorlar…
Cumhur İttifakı İstanbul'da seçimi alsaydı, (bunu 23 Haziran'dan önce de yazdım) Volkan Yılmaz'ın durumu daha sancılı olurdu. Evet, belki söz verdiği projeleri hayata geçirmek açısından daha rahat ama aklındaki başkanlığı uygulamada baskılar daha fazla olurdu. Doğmamış çocuğa don biçmekten öteye gidelim; denge her zaman iyidir, sağlıklı işleyiş için zorunluluktur… Denge bozuldu mu, işin illa tadı bir yerden kaçar!
Koşullar da buna müsaade etmediğinde kimse kimsenin üzerinde üstünlük sağlamaya kolay kolay cesaret edemez. Ettiğinde rezil ya da komik duruma düştüğüyle kalır…
Demokrasi ve güçler ayrılığı gibi kavramların değerini yok etmeye çalışmak, güneşi balçıkla sıvamak gibi bir şey!
Milli iradenin gücü kişiye göre tartışılmaya açılmaz, değeri değişmez. Halk kimi seçtiyse demokrasi ona saygı duymamızı buyurur. Yarın bizim desteklediğimiz aday seçildiğinde saygı bekliyorsak, bugün desteklemediğimiz kişinin çoğunluk tarafından yapılan seçimde kazanmasına aynı yaklaşımı göstermeliyiz.
Halkın seçtiğine, demokrasi işleyişi ile gelenlere saygı göstermek kimseyi küçültmez aksine yüceltir. Sosyal medyada, sohbetlerde sıkça karşılaşıyorum; “Seçimden önce A adayını destekliyordu, B kişisi seçilince tebrik etmiş!” deyip de hiç olmayacak bir eylem sergilenmişçesine izlenim yaratmaya çalışanlar beyhude bir uğraşın içinde. Seçimin koşulları belli, kazananın hakkını teslim edeceğiz! Var olan gerçeklere direnmenin alemi yok!
Cumhurbaşkanını kabul ediyoruz, TBMM'deki çoğunluğu kabul ediyoruz, İBB'nin Başkanı seçilen İmamoğlu'nu kabul ediyoruz, MHP'li Volkan Yılmaz'ın Silivri Başkanlığını kabul ediyor ve saygı duyuyoruz. Farklı bir tablo isteyenler seçim tarihleri öncesine dek gerekli çalışmasını yapsın, kimse size hak etmediğiniz bir şeyi vermeyecek sakın unutmayın!
Hak eden kazanır! Geç olur, güç olur ama muhakkak sonunda olur!