Süs havuzuna yaban güvercinleri musallat olmuş, gökyüzünden, şöyle tepeden bakınca; çöldeki vaha gibi gelmiş olmalı gariplere, bahçe içerisinde birkaç bodur ağaç, gören aldansın, geçen imrensin diye ekilmiş çiçekler, çocukların üzerlerinde oynamasının yasak olduğu çimler…
Geceleri balkonda miskinleşirken su sesi iyi oluyor, deniz kenarı gibi geliyor adama…(!)
Hani; hipoterminin son evrelerinde soğuktan donmak üzereyken, çok sıcak olduğunu zannedip soyunurmuş ya insan, o hesap…
&&&
Çocukken korkar gelemezdik buralara…Bağ, bahçe, bostan, cevizlikler, lafı geçince; ” içinde kerevit olan göl bile vardı ” diyorum arkadaşlara, inanan oluyor ama inanmayan daha çok.
” Hadi canım sen de amma attın!” diyen olmuyor da, yaş ilerledikçe, insan karşısındakinin ne demek istediğini gözlerinden anlıyor.
Diller ne söylerse söylesin…
Eeee onca yeşillikten, kala kala süs havuzuna kaldık velhasıl.
Üzerinde fotoğraf çektirmekten başka işe yaramayan ahşap bir de köprü var; züğürt tesellisi!
Yer sahibi ile laflarken ” buraları kaça aldığını sormuştum”
” Otuz bin lira” demişti, gözlerimi aça aça bakınca gevrek gevrek gülmüştü…
Bir arkadaşı uyandırmış teee zamanında.
İnsanlar üç çeşit herhalde; uyanıklar, uyuyanlar, uyandırılanlar…
Bal tutan parmağını yalar diye gireceğim konuya ama sonu; iş bilenin, kılıç kuşananın‘a çıkıyor.
Devir o devir!
&&&
Dervişe sormuşlar; "Allah ile aran nasıl?”
” Hep O’nun dediği oluyor” demiş!
&&&
İki adam sokakta karşılaşınca biri, diğerinin yakalarına yapışır;
” Şu eski borçlarını ödesene artık! Hadi o zaman cebinde beş kuruş paran yoktu, veremiyordun! Şimdi mevki sahibisin. Ayıp değil mi?”
Diğeri gülerek cevap verir;
” Para adamı değiştirdi, demelerinden korkuyorum!”
&&&
Uyandığımda, perdeyi aralayıp, uzun kollu mu, kısa kollu mu giyeceğime karar verdiğim bir sabah.
Sis var.
Sakalım da var!
Tıraş olmadan evvel afyonum patlayana kadar çıplak ayaklarla balkona çıkıp kahve içiyorum.
Nasıl görünüyorsam artık? Hoş sabahları aynada gördüğüm adamın yüzünü beğenmiyorum. Kötü bakıyor!
Kahve bitene kadar, kulaklıkları takıp dinlediğim şarkılarım
var;
Natalia Avelon; Summer Wine.
Bob Dylan; One More Cup Of Coffee.
Vaya Con Dios; Puerto Rico.
Vanessa Mae; Destiny.
M.F.Ö; Yalnızlık Ömür Boyu.
Sorumluluklarımı omuzlayıp çıkıyorum evden…
Süs
havuzunun kenarında, güvercin ölülerini toplarken ağlayan güvenlik görevlisi
ile karşılaşıyorum;
” Havuzun maviliğine aldanıyorlar, ilaçlı suyu içip ölüyorlar ağabey….”