Kapağında gazoz kapakları olduğu için alıyorum kitabı, azıcık da kapağın altından ne çıkacak merakı var.
Sahaftan çıktığım zaman ne olacağını biliyorum, güvercinler havalanacak, kirli gri, bankın altına kıvrılmış sokak köpeği ile göz göze geleceğiz.
Tanıdık gibi bakacak! Yine aynı yerde diye geçireceğim içimden, ille yaya geçidine kadar yürüyeceğim, aracın biri yaya geçidine park etmiş olacak.
Geçenlerde aradığım hayali sahafı buldum sahi!
Kırk yıl önce ölmemiş adam. Kafeteryanın sahibi kadın da onun kızı değilmiş zaten.
Eve yürürken yine olmadık fikirler gelecek aklıma.
Mesela, düşüncelerimiz neyse kaderimiz gerçekten o mu?
Ben değişirsem dünya değişir mi?
Çoktandır görmediğim bir tanıdığa rastlayacağım. Samimi konuşacağız, yine balığa gidiyor musun diye soracak, bu aralar çok fazla gidemiyorum diyeceğim. Görüşmek üzere ayrılacağız, sonra bu adamın adı neydi ve nereden tanışıyorduk bataklığına saplanacağım. Geriye doğru aklın sararmış sayfaları açılacak, siyah beyaz fotoğraflardaki insanlar yaşlandırılacak.
Bazısının saçları dökülecek, kimi şişmanca, kiminin avurtları çökmüş.
Bulmanın verdiği huzurla gülümseyeceğim.
Amma da değişmiş ha şaşırması yapışacak yüzüme. Biraz hayatını merak edeceğim, biraz ne iş yaptığını, aaa uzatmalı bir sevgilisi vardı onunla mı evlendi acaba, biraz sonra unutacağım. Kim bilir bir daha karşılaşır mıyız? Karşılaşırsak da nerede karşılaşırız.
İnsanların da sağı solu belli olmuyor arkadaş.
Bir bakıyorsun masal oluyorlar bugün varlar, yarın…
Ellerim ceplerimde basketbol oynayan gençleri izleyeceğim. Lisenin bahçesi ve o dönemin çocukları akacak gözümün önünden. Yarın basket topunu alıp ben de geleyim niyetine gireceğim fakat yarın olduğun da bu niyetimi unutacağım.
Parkın sahibi Nazım Hikmet'e selam verip iyi akşamlar diye mırıldanacağım. İçimdeki çocuk dirseği ile dürtüp deli misin oğlum diye fısıldayacak. Parmağımı dudaklarıma götürüp aramızda kalsın gözü kırpacağım.
Fırının önü yine kuyruk.
Yeni bir tatlıcı açılmış.
Haydaaa börekçi ne zaman kapandı?
Reset'e bu akşam gidemem dün geceden sabıkam var!
Aykut ağabey yine yalnız oturuyor. Doktor Uğur ağabey orada, Cumhur, Murat ağabey, Gürcan ağabey, Şener gözlükleri takmış Sis'i okuyor… Toplu bir iyi akşamlar. (Önce bir hikâyede sonra bir kitapta adınız geçsin istedim arkadaşlar. Biliyorum bizim mahallede sahaf nerede var diye düşünüyorsunuz!)
Sahaftan çıkıyorum.
Güvercinler havalanıyor.
Kirli gri, bankın altına kıvrılmış sokak köpeği ile göz göze geliyoruz.
Tanıdık gibi bakıyor…
Tee çok önce bizim yazdığımız bir yolmuş hayat. Başımıza ne gelecekse, kiminle ve kimlerle karşılaşacaksak not etmişiz bir kenara!
O yüzden biliyorum, yaya geçidine park etmiş arabayı da çoktandır görmediğim bir tanıdığa rastlayacağımı da.
Düşüncelerimiz neyse, kaderimiz de öyle olacaksa, güzel düşünelim, her şey güzel olsun o vakit.
Basket topu ben de var. Yarın gazozuna maça bekliyorum…