Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz geçtiğimiz hafta, İstanbul Ticaret Üniversitesi Liderlik ve Girişimcilik Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin hazırladığı “Liderler Konuşuyor” isimli programa konuk oldu.
“Pandemi Sürecinde Yerel Yönetimler ve Önemi” başlığı altında gerçekleştirilen telekonferansın moderatörlüğünü Öğretim Üyesi Dr. Gencay Karakaya üstlendi. Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, gerçekleştirilen yayında koronavirüs (Covid-19) sürecinde yapılan çalışmalar hakkın bilgiler vererek, salgının sona ermesinin ardından hayata geçirmeyi hedeflediği projelerine yönelik de paylaşımlarda bulundu.
OĞURLU: SÜREÇ YEREL YÖNETİM İHTİYACINI ORTAYA KOYDU
İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Oğurlu, Başkan Yılmaz'a katılımı için teşekkür ederek bir selamlama konuşması yaptı. Onurlu konuşmasında şunları ifade etti; “Bu izolasyon sürecinde yerelleşmenin en azami ölçeğini yaşıyoruz. Her birimiz ailelerimizle evlerimizin içinde kendi yerelleşmememizi sağlıyoruz, evlerimizin içine kapandık. Bir idare hukukçusu olarak yerel yönetimlerin, mahalli idarilerin gündemimde her zaman olduğunu söylemek isterim. Bu süreç yerel yönetimleri bizlere daha çok hissettirdi, ortaya koydu.”
YILMAZ: BELEDİYELER ŞEHRİN ‘ANNELERİDİR'
Kendisini tanıtarak konuşmasına başlayan Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, Öğretim Üyesi Gencay Karakaya'nın sorduğu “Covid-19 salgını yerel yönetimlere nasıl yansıdı?” sorusu ile sohbete başladı. Koronavirüs ile beraber Türkiye'de yeniden kendi kendine yetebilirliğe yönelim olacağını ifade eden Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Sosyal hayattan ekonomiye, güçler dengesine kadar bir çok şeyi bu virüsün derinden etkileyeceğini düşünüyorum. Türkiye önündeki hadiselere bakıp çok hızlı şekilde pozisyon alarak bu krizi en iyi yöneten ülkelerden biri.
“Biz bize yeteriz” kampanyası veya İçişleri Bakanlığı talimatı ile kurulan kaymakamlıklar ile belediyelerin yer aldığı “Vefa Sosyal Destek Grubu” ile çok ciddi sosyal sıkıntılar yaşamadan süreci idare edebiliyoruz.
Belediyeler şehrin ‘anneleridir'. Hep veren, koruyan, kollayan, şefkat gösteren, kimin zor günü varsa koşarak yetişen, mutlu biri varsa yine onu paylaşan kurumlar. Ben bundan mutluluk duyuyorum, gocunmuyorum. Yerel yönetimde görev yapmak zor olduğu kadar da bir o kadar keyifli, size hayır hasenat yapma kapısını aralayan kurumlar.
Yerel yönetimler Türkiye'de birçok şeyi dengede tutabilen, vatandaşları sosyal olaylarda rahatlatabilen yapılardır.
“TÜRKİYE'DEKİ YEREL YÖNETİM ANLAYIŞININ KENDİNİ ÇEK ETMESİ LAZIM”
Esasında şunu söylemek istiyorum; Türkiye'deki yerel yönetimler anlayışının kendini çek etmesi lazım. Ayakları daha sağlam basan denk bütçeleri olan, kamunun kıt kaynaklarının heba edilmediği, Hz. Ömer'in adaletinde, garibin gurabanın yanında olan, çıkar çevrelerinin yanında bulunmayan yalnızca vatandaşın yanında olma bilinci ile yönetilmeye ihtiyaç var.”
“SALGIN İLE MÜCADELE ÇOK BOYUTLU”
Karakaya'nın, “Belediyelerden özel mekanizması bakımında hep beklenti fazla. Şu aşamada salgın öncesi ve sonrasındaki ihtiyaçların farklılığı ile ilgili tespitleriniz nedir?' sorusuna yanıt veren Başkan Yılmaz değerlendirmelerini şöyle sürdürdü: “Bütün iş yerlerinin kapanması ile vatandaşın tek düşündüğü çocuğunu, kendisini, annesini, babasının karnını doyurabilmek. Üç öğün bir yemeği yiyebilmek, sağlıklı, sıhhatli şekilde kendini koruyabilmek. Bu pandemi ortaya çıkar çıkmaz, daha İstanbul'da ilk vaka görülmeden önce hijyen ile alakalı, dezenfektan işlemleri konusunda bütün programları yapmıştık. Okullardan başlamıştık, pandeminin yayılması ile okullar kapandı. Herkes hazırlıksız yakalandı, Esasında haşeratla mücadele, ilaçla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin yetkisinde. İlçe belediyelerinin hiç birinin ilaçlama ekipmanı dahi yoktur. Biz ilk günden itibaren bunlara başladık.
“KAMU KAYNAKLARINI HARCAMA KONUSUNDA CİMRİ BİR BELEDİYE BAŞKANIYIM”
Bu işin bir ekonomik boyutu, bir psikolojik boyutu, birde sosyal boyutu var dedik. Ekonomik boyutla ilgili, biz Allah'a şükür, göreve geldiğimiz günden beri bütçemizi iyi yöneten bir belediyeyiz. Ben de kamu kaynaklarını harcama konusunda cimri bir Belediye Başkanıyım. Ayın 14'ünde tüm personelimin maaşlarını, dengelerini, ikramiyelerini ödedim, ödeyeceğim.
“MUAZZAM BİR KOORDİNASYONLA, BAŞARILI ŞEKİLDE MÜCADELE EDİYORUZ”
Sosyal boyutuyla alakalı şehrin kaymakamının, belediye başkanının, sağlık müdürünün hepsinin sahada olması gerekiyor. Vatandaş sizi görmek istiyor. Bu sosyal olayı yönetmeniz için sizi bir moral olarak görüyor. İlçe bürokrasisi ile çok ciddi bir çalışma yaptık. Bir çağrı merkezi kurduk etkin bir hizmet veriyoruz. Arkadaşlarımızı 1'den 5'e çıkardık. 444 20 47'yi arayan hiçbir vatandaşımız “ulaşamadım”, ya da “aradığımda kimse bana hizmet vermedi” diyemez. Her gün bunların raporlarını alıp tek tek inceliyoruz, dönüş yapıyoruz. 65 yaş üstü ve kronik vatandaşlarımızın pazara gitmeleri, maaşlarını çekmeleri, tansiyonlarının ölçülmesi, her gün iğne olması gereken vatandaşlarımız var. Hepsinin ihtiyaçlarına koşarak hizmet etmeye devam ediyoruz.
İBB Başkanını ve genel sekreterini aradım, eleştiri anlamında söylemiyorum, “İBB'nin hangi iştiraki varsa, Silivri uzak bir bölge enerjinizi buraya harcamayın, tamamını ben dezenfekte ediyorum” dedim. Sonrasında onlar da geldi. Tamamen bir koordine içinde muhtarlardan başlayarak yerelin ne kadar önemli olduğunu gördük.
Silivri 870 km İstanbul'un en büyük ilçesi. Köydeki tüm ihtiyaçları bizimle beraber muhtarlarımız karşılıyor. Silivri'ye ulaşıp tüm 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlıkları bulunan vatandaşlarımızın emekli maaşlarını çekiyoruz. Vefa Sosyal Destek Grubu'na bir parantez açmak istiyorum. İçinde kaymakamlık belediye, ilçe emniyet, ilçe sağlık ve Kızılay var. Muazzam bir koordinasyonla, başarılı şekilde mücadele ediyoruz.”
“BU MİLLET HER ŞEYİ
YAPABİLECEK GÜÇTE”
“Türkiye'de denk bütçesi olan çok az belediye var” konusuyla açıklamalarını sürdüren Başkan Yılmaz, bununla ilgili şunları söyledi: “Maske kara borsası yaşanır yaşanmaz Mahalle Evleri'mizde günde 1500 maske ürettik. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
Dezenfektan konusunda yine burada kimya ve parfüm üreten sanayiciler var. 6000 litre hibe dezenfektan aldık. Bunlara ulaşmadan önce İlçe Emniyet Müdürümüzle iletişime geçerek; biliyorsunuz kaçak alkoller yakalanarak imha ediliyor. 400 litre işlem yapılmış bir alkol miktarı vardı, kaymakam beyle, valimizle, başsavcıyla görüştüm. Tutanak tutularak bir eczacımız ile hiç bedel ödemeden dezenfektan ürettik.
Bu millet her şeyi yapabilecek güçte. Herkes bu ferasete sahip. Bütün sokakları her gün yıkıyoruz, tabi ki mazot giderimiz oluyor, personelimizin mesai gideri oluyor. 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı olan 152 idari izinli personelim var. Ama kronik rahatsızlığı olup çalışmak isteyen personel de var. En önemli şey gelir kayıpları.
Burada Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür etmek istiyorum. Üç ay boyunca İller Bankasına yapılan kesintileri yapmadı. 3 katrilyona yakın aylık kaynak sağlandı demek buda bizi rahatlattı.”
“TARIM, MARKA KENTİN EN ÖNEMLİ LOKOMOTİFİ”
Tarım çalışmaları hakkında da bilgi veren Başkan Yılmaz şunları söyledi: “Ekimleri kendimiz yapıyoruz, arasalarımızı tahsis etmedik. Şöyle söyleyeyim aday olduğumda Silivri'ye bir ‘Marka Kent' sözü verdim. Bağcılar, Güngören bir marka kent yaratamazsınız. Öyle bir potansiyel yok. Silivri İstanbul'un fethinin başladığı 7000 yıllık tarihi, 42 km sahili bunların da ötesinde önümüzdeki yüzyılın en önemli sektörleri olacak olan tarım ve hayvancılık ile 500 km2 ekilebilir, dikilebilir arazisine sahip ilçesi. İstanbul'un kaçış rotası, kafasını dağıtmak isteyen, şehrin egzoz dumanından, kalabalığından uzaklaşmak isteyenlerin gelebileceği, dönerken de organik ürünlerini satın alabileceği bir şehir.
“VİZYON ÇOK ÖNEMLİ”
Tarım bu marka kentin en önemli lokomotifi dedim. Silivri Tarım Lisesi olan, Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezi'ne sahip bir ilçe. Bunlar daha önceki belediye başkanı zamanında yapılmış ama hepsi kundaktaki bebek gibi kucağımızda. Bakın vizyon çok önemli.
Etkin tarım projeleri yapacağımızı söyledim. İlki Silivri'nin organik ürünlerinin satılacağı bir köy pazarıydı. Çok şükür Silivri'nin merkezine kurduk.
“TÜRKİYE'DEKİ TEK TARIM TEKNOPARKI KURACAĞIZ İNŞALLAH”
Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezi'mizde çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. Bir Tarım Teknopark hayalim var. Bir üniversite ile görüşüyoruz. Türkiye'deki tek Tarım Teknoparkı kuracağız inşallah. Silivri'nin ekilemeyen, dikilmeyen belediyeye ait tüm arazileri tespit ettirdim. 300 dönüm atalık tohumluk yerli arpa ektirdim. 200 tonluk hasadı 500'er kilo ile dar gelirli çiftçiye bedelsiz dağıtacağım. 30 bin atalık tohumdan fide ürettik, karpuz kavun, patlıcan. Bunları da dağıtacağız.
“SİLİVRİ İLE TÜRKİYE'DE TARIMDA ÖNCÜ OLACAĞIZ”
Silivri ile Türkiye tarımda öncü olacağız, çiftçilerimize öncü olacağız. Şuan geldiğimiz noktada çiftçiyim dediğinde kız bile vermezler. ‘Köylü milletin efendisindir' diyen bir Atatürk var, ortaya koyduğu bir vizyon var. Biz tekrar Hollanda'daki çiftçi gibi göğsünü gere gere; ‘Çiftçiyim, hayvancıyım' diyebilecek bir genç nesil arzu ediyoruz. Silivri'nin köylerinden insanlar merkeze göç ediyor. Biz onları desteklemek zorundayız. Çok güzel şeyler yapacağız, tarımla Türkiye gündemini uzun süre meşgul edeceğiz.”
“SİLİVRİ VAKA SAYISI EN AZ GÖRÜLEN İLÇELERDEN”
Koronavirüs vaka sayısına yönelik soruya yanıt veren Başkan Yılmaz, “Silivri, Çatalca ile birlikte vaka sayısı en az görülen ilçe. Şöyle bir handikabımız var. 200 bin nüfuslu bir kentiz ama yaz aylarında 600 bin. 1 milyon GSM operatörü sinyali alındığı oluyor. İstanbul merkezindeki vatandaşların ikinci ev diye tabir ettiğimiz yazlık evlerine gelmesi ile Silivri'de vaka sayısı biraz arttı. Biz bundan da biraz endişe ediyoruz açıkçası. Ama Silivri Devlet Hastanesi Başhakemi, sağlık personeli ile süreci çok iyi götürdü. Yanılmıyorsam can kaybı Silivri'de üç, biri lenfama, bir diğeri ise dördüncü evre akciğer kanseri hastasıydı. İleri derece kronik rahatsızlıkları olan hastalardı” dedi.
“BU MİLLETE HİZMET ETMEYİ KENDİME ONUR VE GURUR KAYNAĞI ADDEDİYORUM”
“İhtiyaç sahipleri ve yakınları bu süreçte nereye ulaşmalı, süreç nasıl işliyor?” sorusuna yanıt veren Başkan Bey, “Bir iş bölümümüz var, kurumlarımızın telefonları bu bağlamda sürekli ulaşılabilir vaziyette. Jandarma, belediye, kaymakamlık ve sivil toplum kuruluşları gibi kurumlar ile çok uyumlu hareket ediyoruz. Cumhurbaşkanlığımızın aracılığı ile yapılan yardımlar kaymakamlık aracılığıyla sosyal destek ödemeleri devam ediyor. Biz belediye olarak araç desteği, iş gücü sağlıyoruz. Filyasyonla ilgili İlçe Sağlık Müdürlüğü çok ciddi efor sarf ediyor. Belediyeler yine kısaca anne görevinde. Severek söylüyorum bunu, bu millete hizmet etmeyi kendime onur ve gurur kaynağı addediyorum. Örneğin yemek yapamayan yalnız yaşayan 320 vatandaşımızın iftar yemeğini, ramazan pidesini evlerine götürüyoruz. Gıda Bankamızda her ay 4000 kişiye sosyal yardım yapıyoruz. Şuan sayı iki katına çıkmış durumda. Hiç kimseye sormuyoruz, sosyal tespit yapmıyoruz, başvuru yapan herkesin ihtiyacını görüyoruz. Bunun malı var m,ı mülkü var mı demiyoruz, işini kaybetmiş, kirasını ödeyemiyor. Hepsine destek olmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
“BELEDİYELERİN FİNANS DURUMUNDA; DENİZ BİTMİŞ KARA GÖRÜNÜYOR”
Belediyelerin bütçe yönetimine değinen Başkan Yılmaz, "Türkiye'de bütün belediyelerde finans olarak kötü yönetilen bir anlayış var. Oy devşirme, bir sonraki yılda seçilememe korkusu gibi anlayışla yapılan popülist harcamalar hakim. Koronavirüsü kenara bırakarak söylüyorum Türkiye'de deniz bitmiş kara görünmüş, tüm belediyeler vergilerini, sigorta primlerini ödeyemiyor. Kimse bir belediye başkanının afaki borçlanmalara nasıl imza atabileceğini sorgulamıyor. Bence atmamalı. Genel ihtiyaçlar dışındaki harcamalarla yatırımlarla bir onay mekanizması olmalı. Belediyenin bütçesi 3 milyon, borcu 30 milyon! Bu sürdürülebilir bir model değil. Belediye başkanlarının belediye bütçelerini kendi hanesinin bütçesini yönetir gibi yönettiğinde hiçbir sıkıntı ile karşılaşmayacağı gelirlere kaynaklara sahip, doğru yönetildiğinde de bütün ihtiyaçları karşılayabilecek kurumlar. Silivri Belediyesi 39 ilçe belediyesi arasında kendi çöpünü toplayan, ihale etmeyen, kendi araç filosu ile bu hizmeti gerçekleştiren tek belediye. ‘Bu çöpü özelleştirmeden çıkarıp kendim toplayacağım' dediğimde “Sakın öyle bir şey yapma çöpler yığılır kalır” dediler. Silivri Belediyesinin çöpü geçen yıl 18 milyon TL ihale edilmiş. 20 Milyona bunu ihale etseydim, her ay 1 milyon param taşeron firmaya gidecekti. Şimdi aylık 400 bin TL'ye kendimiz yapıyoruz. Bir yılda 15 milyon tasarruf. 10 yıl belediye başkanlığı yapsam 150 trilyon eski parayla borç olacak belediyeye. 33 tane çöp toplama kamyonu hibe aldım.
Bu gibi yapılacak hamlelerle çok ciddi kaynakları spora sanata kültüre rahatça aktarabilirsiniz. Bu borçlanma hadisesi gözden geçirilmeli, bu kadar kolay borçlanamamalı” şeklinde konuştu.
“MARKA KENT SİLİVRİ'NİN BİR PARAMETRESİ DE TURİZM
OLACAK”
İzleyicilerin sorduğu, turizm ile alakalı bir hedefleri konusuna da değinen Başkan Yılmaz; “Bodrum, Marmaris yokken Silivri, Gümüşyaka vardı. Turizm cennetiydi burası. İSKİ'nin son yatırımları ile denizimiz temizleniyor. 42 km sahilimiz var. Turizm yatırımlarının, İBB plajlarının bu tarafa kaydırılması gerekiyor. 8 yeri İBB'ye sundum. Marka Kent Silivri'nin bir parametresi de turizm olacak. Yat limanıyla plajları ile yelken kulübüyle Silivri'de turizm canlandırabiliriz. Merter'den marşa basınca 40 dakikada Silivri'desiniz. E-5, E-6, Kuzey Otoyolu, Çanakkale Otoyolu hepsinin kesişme yolu Silivri Kınalı. Lojistik olarak, jeopolitik olarak çok büyük bir merkez Silivri” dedi.
“ŞİRİN SAHİL KASABASI HÜVVİYETİNİ KAYBETMEMESİNİN DE MARKA DEĞERE ETKİ YARATMASINI HEP ARZULADIM”
Markalaşma konusuyla sözlerine devam eden Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, şöyle konuştu: “Bir ürün satın alacağımızda kağıt peçete demiyoruz isim veriyoruz. Diğer kentlerden sizi ayıran yaşanılabilir kılan, emeklilik geçirilebilecek yer olarak görülmeniz, arzulanıyor olmanız markalaşmanız demek. Tabi marka kentler çok kolay oluşturulamıyor. Çok değişik içecek markaları vardı artık yoklar. Markayı yaratabilmek, sürdürebilmek bir sunum halinde ortaya çıkarabilmek çok önemli.
Biz Marka Kent için; tarım, hayvancılık alanları, turizm, yat limanı ile sahili ile 7000 yıllık tarihi ile potansiyelleri olan marka haline getirebilmek en büyük hayalimiz tüm çalışmalar da bu anlamda sürüyor. Göletleri ile mesire alanları ile Silivri'nin hafta sonları 500 bin kapasitede turizme hizmet verecek alt yapısı olsun. Hafta sonu sonrasında o insanları misafir etmek istemiyoruz, evlerine dönsünler. Silivri'de bir kasaba hürriyeti var. Dükkanını açan esnaf sabah birbirine selam verebiliyor. Sokaklarda selamlaşabilen, huzurlu, şirin sahil kasabası hüvviyetini kaybetmemesinin de marka bir değere etki yaratmasını hep arzuladım.
“ÜNİVERSİTELERE AÇIĞIZ”
Üniversitelerimize açığız. Bir üniversitemizle teknopark kurma noktasında protokol imzalama aşmasındayız. Yine başka bir üniversite ile yalnızca tarımın olacağı tarım teknopark, atalık yerel tohumlarımızın üretilebileceği bir çalışmamız var.
“MİLLİ TOHUM NOKTASINDA ÇOK CİDDİ ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ”
İsrail'deki tohumculukla yarışabilecek bir teknoparkımız olabilir Silivri'de, iş gücümüz, akademik kadrolarımız var. Bu hayali kurup buna koşar adımlarla gitmemiz gerekiyor. Milli tohum noktasında çok ciddi çalışmalar yapacağız.”
“HER KRİZİN ARKASINDA BİR FIRSAT YATAR”
“Yerel yönetimleri salgın sonrasında nasıl bir gelecek bekliyor?” sorusuyla açıklamalarını sonlandıran Başkan Yılmaz şöyle konuştu: “Salgın sonrasında tüm dünyayı zor bir süreç bekliyor. Bu çarkların durmasının bir bedeli olacak. Her krizin arkasında bir fırsat yatar. Türkiye'nin de bu süreçten güçlenerek çıkabilecek bir potansiyeli olduğunu, yaraların hızlıca sarılacağına inanıyorum. Yerel yönetimlerin de düşünmesi gerektiği, kaynakların her zaman bolca gelmeyeceği, kısıtlı imkanlar ile başka hikâyeler yazılması gerektiği veya başka kaynakları kendileri yaratması gerektiğinin farkındalığına ulaşmasını temenni ediyorum.
Hemşehrilerimizin bizim görevimizin başında olduğumuzu bilmelerini ve evlerinde kalmalarını rica ediyorum.”
Haber Merkezi