Eğitimcilerimizi yakından gözlemliyor ve hallerine üzülmeyi her ne kadar yakıştıramasam da düşürüldükleri durumları görünce isyan bayrağını çeki-yorum. Bir kısmı kayırmacılığın yatında keyif çatarken, diğer bir kısım ise engin denizleri küçük bir teknede kürek çe-kerek aşmaya çalışıyor.
Öyle çirkin bir düzen ki hele eğitim camiasına hiç mi hiç yakışmıyor. Öğretmeninden yöneticisine öyle birileri var ki severek yaptığı işiyle nefes almaya çalışırken, baskılarla ve akılalmaz uygulamalarla nefessiz bırakıyor. Bir de başkaları var ki onlar ne yapsalar hep haklılar, hep doğruyu yapmakla kalmıyor en iyisini yapıyor olarak gösteriliyor. Geçmiş yıllarda bunun örneklerini çok gördük. Yılda iki üç kez Başarı Belgesi alanlar oldu. Hem de hiç bir şey yapmadan. Asıl proje üretenlere verilmezken, onlar gölgelenirken, çok zıplayanlar bu belgelerle ödüllendirildi. Hadi gidin siz de bu düzende idealistliğinizi konuşturun, proje üretin şimdi…
Şehidimizi toprağı verdiğimiz günün akşamı düzenlediği gecede ayakkabılarını çıkarıp alay çekerken kendinden geçen okul yöneticimize kendi velileri, siyasiler, toplumun birçok kesimi tepki gösterirken, ilçe müdürü “Ne yapmış ki?” diyebildi. Pes doğrusu.
Kayırdıklarına gözü gibi bakmaya devam eden vicdan ve adalet yoksunu zihniyet, diğer okul yöneticilerinin programlarını iptal ederek gençlerimizin hayatlarındaki en mutlu anları olan mezuniyet töreninden mahrum bırakarak haklarını yemekten geri durmadı. Velisi, öğretmeni, öğrencisiyle duygu seline kapıldığımız, bir yandan da mutluluk ve gurur yaşadığımız o güzel törenler yerine gençlerimizi sessizce uğurlayarak onlara en büyük haksızlığı yaptık. O kayırdıklarınızın hatalarını başkalarını cezalandırarak sineğe çekemezsiniz. O hata seline kapıldınız ve çoktan boğuldunuz, haberiniz yok.
İlçe Milli Eğitim Müdürü siyasilere “görev bağı” ile bağlıysa, İlçe Müdürlüğünün iç işlerinde sadece bir sendika temsilcisi ve siyasi partinin sözü bile geçmemesi gerekirken geçiyorsa, yeni atanan genç öğretmenler müdür odalarına çekilip zorla adı lazım değil sendikaya üye yapılabiliyorsa, okul yöneticisi okul kapısını bile açmadan lay lay löm yıl geçirebiliyorsa, devletin maaşlı memurunu güvenlik olarak okul kapısına dikip velilerden bunun için ücret alınabiliyorsa, bazı yöneticiler her seçim öncesi siyasi afişlerle okul duvarlarını rahatça donatabiliyorsa, izinlerin kaldırıldığında annesi hasta yatağında olan memurunuza izin vermezken yöneticiniz tatil sefasını sürdürebiliyorsa, akıl almaz pazarlıklarla yemekhanelere çocuklar çekilmeye çalışılıyorsa Silivri'de her şey normal demektir!
Yemekhane demişken en son Yusuf Güven'in müdürlüğündeki Nurullah Baldöktü İlkokulunda öğretmenlere öyle bir mesaj atıldı ki bu sene de “Aynı tas aynı hamam” dedirtti. Yemekhane olayı ile ilgili geçen sene veli şikayetleri konusunda sabıkalı olan okuldan öğretmenlere giden mesaj şöyle: “Sınıfında en az 10 öğrencisi yemek yiyecek olan öğretmenlerimiz, öğrencileri başında yemek sırasında durmaları şartıyla yemekten %50 indirimden yararlanacaktır.”
Okullar ticarethaneye dönüştü, eğitimden çok işletme ve pazarlama uygulanıyor diye boşuna bas bas bağırmıyorum ben. 10 Öğrenciyi getiren öğretmen %50 indirimi kaptı! Yemek hizmetinden çok okula gelir sağlama peşine düşen okul müdürleri, öğrencileri zorla yemekhaneye sokmaya kararlı.
Bu yolda öğretmenlerini de kullanmaktan çekinmediklerini gösteriyorlar. Parlak pazarlık fikirleriniz eğitim yuvasına da çok yakışmış!
Yeni eğitim-öğretim yılı dedik yeni umutlar dedik ama gördüğünüz gibi değişen bir şey yok. E, tas da, hamam da bir zahmet değişsin artık!