Taşkın: Artık ülkemizde hiçbir şey salgının öncesi gibi olmayacak!

Taşkın: Artık ülkemizde hiçbir şey salgının öncesi gibi olmayacak!

10.06.2021 12:20:09

Ersin Taşkın, CHP'nin acil çözüm önerileri ile yaşam alanları ve ekosisteme saldırıların son bulması hakkında hazırladığı çevre manifestosunu Silivri Belediyesi'nin Haziran meclisinde okudu.

CHP Silivri Belediye Meclis Üyesi Ersin Taşkın, Haziran Meclis Toplantısında söz alarak Dünya Çevre Günü vesilesi ile grubunun görüşlerini yansıttı.

“ARTAN DOĞA HAKLARI İHLALLERİ İLE MÜCADELE ETMEK ZORUNDA BIRAKILIYORUZ”

Taşkın şöyle konuştu: “Bilindiği üzere 5 Haziran 1972 yılından bu yana Birleşmiş Milletler tarafından alınan karar ile Dünya Çevre Günü olarak kutlanmaktadır. Koronavirüs salgını Dünya Çevre gününü kutlarken üzülerek ifade etmek isterim ki; salgın sürecinde bizler artarak devam eden doğa hakları ihlalleri ile mücadele etmek zorunda bırakılıyoruz. Doğal sit alanları, beton ormanları haline getirilerek yönetmelik değişikliklerinden tutun da Türkiye'nin Maldivleri olarak bilinen Salda Gölümüzün çıplak ayakları ile basmaya kıyamadığımız kumlarına kepçe ve kamyonlar ile saldırışına tanıklık ettik. Tabi son 1 yılda tanıklık ettiklerimiz bunlarla da sınırlı kalmadı. Yurdun dört bir yanında ağaçları, nefes alacak toprakları ve suları için direnen kadınlarımızın çığlığına kulaklarını tıkayan, hatta İkizdere de direnen kadınlara ateş açan anlayışa üzülerek tanıklık ettik. Ülkemizin her yerinde doğanın haklarına mücadelesini veren havamıza, suyumuza, toprağımıza, ormanımıza salgına rağmen sahip çıkma mücadelesi veren tüm vatandaşlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum.

“RANT VE TALAN ANLAYIŞININ YARATTIĞI TAHRİBATIN NELERE MAL OLACAĞINI HEPİMİZE ACI BİR TECRÜBEYLE HATIRLATTI”

Tüm dünyayı etkisi altına alan salgın döneminde yaşanan ölümler salgının yayılma hızı bir kez daha dikkatlice ve etraflıca düşünülmesi gerektiğini ortaya koydu. Korona salgını sermayenin yaşam alanlarını vatandaşlarımızın temiz hava hakkı, temiz su kaynaklarına erişim hakkı, güvenli gıda için tarım alanları duyarlılıklarını hiçe sayarak siyasi iktidarın da desteği ile bu sürdürdükleri rant ve talan anlayışının yarattığı tahribatın nelere mal olacağını hepimize acı bir tecrübeyle hatırlattı.

“ARTIK ÜLKEMİZDE HİÇBİR ŞEY SALGININ ÖNCESİ GİBİ OLMAYACAK, OLMAMALIDIR”

Salgının boyutunun bu kadar kısa zamanda çok fazla yıkıcı olmasının altında yatan nedenlerin en başta doğanın insan hizmetine sunularak yok edilişi olduğu gerçeği geliyor. Pandemi sonrası kalkınma anlayışının asla eskisi gibi olmayacağı, sürdürülebilir kalkınmanın doğa ile barışık uyumlu modelleme ile yeşil, ekonomik kalkınmaya evrilmesi gerektiği hem bilim hem de ekonomi çevrelerinde kabul gören bir görüş haline geldi. Artık ülkemizde hiçbir şey salgının öncesi gibi olmayacak, olmamalıdır. Yıllardır süren tahribatın “plan değil, pilav gerek” anlayışının bir an önce terk edilmesi gerekiyor. Salgın ve son günlerde yaşanan iklim krizi kaynaklı doğal afetlerin bizleri uyardığını görmek zorundayız. İklim krizi tüm dünya için tehlikeli ancak önlem almaz isek bizi daha erken ve daha yıkıcı bir şekilde etkileyeceği görülmüştür. Salgın iklim krizi gibi olağanüstü sebeplerin, gıdaya erişim ve göç krizinin büyümesine neden olacağına ortaya çıkarmıştır.

“PARİS ANLAŞMASINI ACİLEN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDE ONAYLANMALIDIR”

Cumhuriyet Halk Partisi olarak doğanın haklarını çocuklarımıza sağlıklı bir dünya bırakma sorumluluğu ile önerilerimizi sizlerle paylaşıyor ve saray iktidarını bir kez daha uyarıyoruz. Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinin Kasım 2021'e ertelenmesini bir şans olarak değerlendirip Paris Anlaşmasını acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde onaylanmalıdır. Anlaşma yükümlülüklerini yerine getirme yönünde program ve takvimi hazırlamış olmanın onuru ve gururu ile gitmelidir. Türkiye'ye yakışan budur.

“GİDEREK SU FAKİRİ OLAN BİR ÜLKE DURUMUNA GELMEKTEYİZ”

Giderek su fakiri olan bir ülke durumuna gelmekteyiz. Bu nedenle sulak alanların ve su varlığımızın korunmasını, ayrım gözetmeksizin herkesin ücretsiz güvenilir su erişimini yasal güvenceye kavuşturacak Su Kanunu derhal yasallaştırılmalıdır. Ancak tek akılla değil sivil toplum, ilgili meslek odaları ve bilim insanlarının da içinde olacağı ortak akılla yasallaştırılmalıdır.

“KÖMÜRÜ TERMİK SANTRALLERDEN TAMAMEN VAZGEÇİLMELİ”

İklim krizine karşı tüm canlılar için temel hak olan yaşam hakkını savunacak tarihsel sorumluluk ve iklim borcu prensiplerini içeren bir iklim yazısı hazırlanmalı ve yasallaşması sağlanmalıdır. Yeni yeşil anlaşmayı ülkemiz koşullarıyla ele alarak fosil yakıtlardan yani kömürü termik santrallerden enerji üretme anlayışından bir takvim dâhilinde tamamen vazgeçilmelidir. Temiz erişilebilir enerji kaynaklarına geçiş sağlayacak adil geçiş eylem planları hazırlanmalıdır. Yenilenebilir enerji yatırımlarının teşvik edilerek yaygınlaştırılması, ihtiyaç fazlası oluşacak enerjinin dar gelirli vatandaşımıza, enerji maliyeti altında ezilen esnaf ve işletmelere uygun koşullarda dayanışma ağları oluşturarak ulaştırılması sağlanmalıdır. Enerji üretiminde adil dönüşüm nedeniyle işlerini kaybeden işçilerimizin, emekçilerimizin yaşamlarını idame ettirebilmeleri için ekolojik tarım, katma değeri yüksek çevreci bir yaklaşımla ürünler üretilmesini sağlayacak Kalkınma Planları ile kamu teşvikleri oluşturulup, oluşturulacak yeni istihdam alanlarında bu emekçilerimizin öncelikli istihdam hakkı sağlayacak yasal güvenceler yaratılmalıdır.

“ÇET SÜREÇLERİ, BİRLİKTE KARAR ALMAYA DÖNÜŞTÜRÜLMELİ”

Gelişmiş ülkelerde en az 1 yılda tamamlanabilen ancak ülkemizin maalesef bazen 1 ay bazen de daha kısa zamanda yürütülen ÇET süreçlerini, bu süreçteki halkın katılımı toplantıları pilav günü olarak olmaktan çıkartılıp birlikte karar almaya dönüştürebilmelidir. Ayrıca çevre etki değerlendirmenin yanında sağlık etki değerlendirme sosyal ve kümülatif etki değerlendirme süreçlerinin de yasal koşullara bağlayarak daha etkin bir sürece dönüştürülmesi, doğaya yaşam alanlarını olumsuz etki eden projenin faaliyete geçirilmesine izin verilmeyeceği bir yasal düzenleme derhal hayata geçirilmelidir.

“ÇEVRE DAVALARI YARGI, HARÇ VE MASRAFLARINDAN MUAF TUTULMALI”

Ayrıca anayasal güvence altında olan sağlıklı çevrede yaşam hakkını ihlal nedeniyle haklarını yargıda aramak zorunda bırakılan vatandaşlarımızın ağır yargı masrafları nedeni ile bu haklarını kullanmaktan vazgeçmelerinin önüne geçilmesi, yaşam haklarının kamusal bir hak olması nedeniyle çevre davalarının yargı, harç ve masraflarından muaf tutulması ilişkin yasal düzenlemenin gecikmeden Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmelidir.

Kentlerimizi beton ormanına çevirme politikalarından kurtarıp güvenli gıdaya erişimin merkezi haline getirmek mümkündür. Salgın ve kriz döneminde daha büyüyecek olan güvenli gıdaya erişim sorununun önlenmesi adına kırsalın ve kentlerin tarımsal kalkınma alanları haline getirilmesi için planlamalar yapılmalıdır.

“MÜSİLAJLA TOPYEKÛN MÜCADELE GEREK”

Son dönemde denizlerimizde ve özellikle Marmara Denizi'nde bir çevre felaketine doğru yol alan deniz salyası oluşumu tehlikeli boyuta ulaşmıştır. Bu oluşumun en büyük sebepleri arasında sanayi atıkları ve evsel atıklar başta gösteriliyor. İklim değişikliklerinin etken olduğu müsilajla mücadelede belediyemizin bakanlık ve ilgili tüm birimleri ile birlikte hareket edilmelidir.

Ekosistemin paydaşı olan hayvan dostlarımızın komisyon raporundaki önerilerimizi içeren Hayvan Hakları Yasası acilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelmeli ve yasalaşmalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak 7 bölge, 7 ilke manifestomuz ile paylaştığımız ilkelerimiz doğrultusunda 81 ilde doğa hakları ihlallerini takip eden yaşam alanlarımıza, vatandaşlarımızla birlikte sahip çıkan mücadele eden Doğa Hakları İzleme Kurulu üyelerimiz görevlerinin başındadır. Dayanışma ile kazanımlarımızı sürdüreceğimize yürekten inanıyoruz. Yukarıda açıkladığımız acil çözüm önerimiz karşılık buluncaya, yaşam alanları ve ekosisteme saldırılar son buluncaya kadar her 5 Haziran'ı Doğanın Hakları İçin Mücadele Günü olarak kabul edeceğimizi belirtir, tüm vatandaşlarımızı saygı ile selamlarız.”

 

YORUM YAP